'Avusturya'ya kapı gösterilmeliydi'

Abone ol

Türkiye yine Avrupa Basını'nın gündeminde. Financial Times yazarı Philip Stephens Avrupa'nın İslam'a kapılarını açma zamanı geldi başlıklı yorumu ise dikkat çekici

'Avusturya'ya çıkış kapısı gösterilmeliydi' "Zaman zaman önyargılarımızı kabullenelim. Bunlardan biri Avusturya'nın Türkiye'nin üyelik müzakerelerini engellemeye çalışmasıyla ortaya çıktı. 24 üye Türkiye'ye destek verirken bana göre çözüm çok basitti. Türkiye'ye kapılar açılırken, Avusturya'ya çıkış kapısı gösterilmeliydi. Avusturya AB'ye ne katkı yaptı ki? "Güneye demokrasi ve refah ihraç etmek, kısa vadeli değil, önümüzdeki onlarca yıla damgasına vurması gereken bir proje olmalıdır. Avrupalı liderlerin artık uzaklara bakması ve dünyanın değiştiğini kabul etmesi gerekiyor; Liderlik gösterip bunu halklarına anlatmaları da." Guardian gazetesi, ABD Başkanı George Bush'a atfedilen 'Tanrı bana Irak'taki despotluğa son vermemi söyledi' cümlesini manşete çıkarmış. Habere ilginç bir fotoğraf eşlik ediyor. Bush fotoğrafta, bir ışık huzmesinin önünde kaldığı için başında hale varmış gibi görünüyor ve azizleri çağrıştırıyor. Haberde şöyle deniyor: 'Bush'un misyonu' "BBC televizyonunda bu ay yayınlanacak Orta Doğu sorunuyla ilgili bir belgeselde, o dönem Dışişleri Bakanı olan Filistinli başmüzakereci Nebil Şaat'ın çarpıcı açıklamaları var. "Nebil Şaat'a göre Bush, Irak ve Afganistan harekatlarını Tanrı kendisinden böyle istediği için gerçekleştirmiş. "Şaat'ın alnlattıklarına göre Bush, Irak'ın işgalinden dört ay sonra Mısır'ın Şarm eş-Şeyh beldesinde görüştüğü Filistin heyetine, Tanrı'nın kendisine yüklediği misyonlardan söz etti ve 'Tanrı bana George! git Afganistan'daki teröristlerle savaş dedi, gittim. George! Irak'taki despotluğu bitir dedi, bitirdim. Şimdi de Tanrı'nın bana git Filistinlilere devlet kur, İsraillilerin güvenliğini sağla, Orta Doğu'ya barış getir dediğini hissediyorum. Tanrı'nın izniyle dediklerini yapacağım' dedi. Guardian 40 yaşında tövbe eden Bush'un şimdiye kadar Beyaz Saray'a gelen en dindar liderlerden biri olduğunu ve bu özelliğiyle muhafazakar kesimlerin desteğini topladığını belirtiyor. Gazeteye göre, Amerikalı yazar Stephen Mansfield'in 2003 yılında yayımlanan bir kitabında da yine Bush'un Tanrı'yla iletişiminden söz ediliyor. Kitaba göre Bush, başkanlığa adaylığını koymadan önce Teksaslı bir vaize şunları söylemiş: "Tanrı'nın başkanlığa aday olmamı istediğini hissediyorum. Tam olarak açıklayamıyorum ama ülkemin bana ihtiyacı olduğunu seziyorum. Birşeyler olacak. Biliyorum benim ve ailem için çok zor ama Tanrı bunu yapmamı istiyor" Independent gazetesinin manşetinde yine Bush'a atfedilen "Tanrı bana Irak'ı işgal etmemi söyledi" cümlesi var. İki gazetenin haberlerinde yer almıyor ama Beyaz Saray Sözcüsü Scott McClellan "saçma" olarak nitelediği bu iddiaları yalanladı. 'Mahkumların oy kullanması ayrıcalık değil haktır' Times gazetesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Starsbourg'daki davada 1870'den kalma yasalar uyarınca mahkumlara oy kullanma hakkı vermeyen İngiltere'yi haksız bulduğunu yazıyor. Habere göre mahkeme, oy kullanmanın bir ayrıcalık değil hak olduğuna karar verdi ve İngiltere'den mahkumların bu hakkını tesis etmesini sağlayacak düzenlemeler yapmasını istedi. Daily Telegraph gazetesi ise, İngiliz hükümetinin mahkeme kararında tüm mahkumlardan söz edilmemesini gerekçe göstererek cinayet ve tecavüzden hüküm giyen kişilere bu haklarını kullandırmacayaklarını yazıyor. 'Avrupa'nın dikenli tellerinde ölüm' Birçok Avrupa gazetesinde Fas sınırları içinde bulunmasına karşın İspanya toprağı olan Melilla sınırlarında yaşanan dram manşetlere çıkmış. Dün kasabayı çevreleyen dikenli telleri aşmaya çalışan binden fazla kaçak göçmeden altısı vurularak öldürülmüştü. Melilla gibi yine İspanyol toprağı olan Ceuta'da da benzer olaylar yaşanmıştı. Bu topraklar birçok yoksul Afrikalı için Avrupa'ya ulaşmanın en kolay yolu olarak görülüyor. Almanya'da yayımlanan Die Tageszeitung'un baş sayfasında bir duvar üzerinde kanlı el izlerini gösteren fotoğraf var. Gazete, Avrupa Birliği'nin göçmenlik politikalarına ağır eleştiriler getiriyor: "Ne zaman böyle bir trajedi yaşansa siyasetçiler derhal yasa dışı göçe karşı daha sıkı önlemler alınmasını gündeme getiriyorlar. Avrupa göçün nedenlerini ortadan kaldırmıyor aksine buna zemin hazırlıyor." Gazete buna örnek olarak Avrupa'da cömert devlet teşvikleriyle desteklenen tarım ürünlerinin göçmenlerin geldiği ülkelerde üretilenlerden çok daha ucuza piyasaya sürülüşünü gösteriyor: "Avrupalıların bu mücadele başardıkları tek şey var o da yoksul ülkelerdeki çiftçilerin Brüksel'in sübvansiyonlarıyla rekabet etmelerine hiç imkan tanımamaları… Bu adaletsizlik giderilmedikçe ne kadar sert önlemlerle alınırsa alınsın göçmen akını durmayacak. İspanyol El Mundo gazetesi ise, Melilla'da göçmenleri hedef alan silahların değil, hukukun egemen olması gerektiğini yazıyor. Gazete, bu olayların ardından İspanya Başbakan Yardımcısı'nın bölgeye gittiğini anımsatıyor. Fransa'da yayımlanan Liberation ve Le Figaro da Melilla ve Ceuta'da yaşananları ön sayfalarına taşımış. Liberation "Avrupa'nın dikenli tellerinde ölüm" başlığını attığı haberde son 10 gün içinde İspanya topraklarına girmeye çalışan 11 Afrikalının öldüğünü belirtiyor. Le Figaro ise şunları yazıyor: "İspanya, yakınlarda Siyah Afrika'dan gelen bin yasa dışı göçmeni geri gönderdi. İsveç Hükümeti ise gelecekte yasa dışı göçmen aileleri sınır dışı etmeyeceğini açıkladı. Dışişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, Afrika ve Asya'dan Batı'ya ulaşmaya çalışanların taransit merkezi haline gelen Libya'ya ziyaret etti. Avrupa Birliği böyle bir ortamda yasa dışı göçe karşı politikalarını koordine etmeye çalışıyor. İsviçre'de yayımlanan Le Temps ise "Cennetin eşiğinde" başlığını kullandığı haberinde Ceuta ve Melilla'yı çevreleyen dikenli tellerin önünde her gün benzer sahneler yaşandığına dikkat çekiyor; "Bu sahneler, İspanya kıyılarına ulaşmak için ölümü göze alan insanların çaresizliğini yansıtıyor" diyor. Gazete, Melilla'da yaşananları Meksikalıların ABD'ye ve geçmişte Demir perde ülke vatandaşlarının Batı Avrupa'ya geçme girişimlerine benzetiyor: "Ama bu kez koca bir kıta kapılarımızı çalıyor. Uluslararası toplum, bu trajedi karşısında sanki başka çağa ait bir insanlık dramıyla karşı karşıyaymış gibi ne yapacağını bilemez bir durumda, şaşkınlık içinde. "Buna cevap olarak ülkeye girişler daha da zorlaştırılıyor. Göçmen akışını kontrol altında tutan yasalar ve dikenli teller açlık ve iç savaş yüzünden ölüm tehdidi altındaki bu insanları daha yavaş ve kesin olarak öldürüyor…" BBC TÜRKÇE

Günün Önemli Haberleri