Avukattan namus savunması
Abone olGüldünya Tören'in öldürülmesine ilişkin davanın temyiz duruşması, Yargıtayda yapıldı.
''Evlilik dışı ilişkiden hamile kalarak bir çocuk dünyaya
getirdiği'' gerekçesiyle Güldünya Tören'in önce silahla
yaralanması, ardından da tedavi gördüğü hastanede öldürülmesine
ilişkin yargılanan iki kardeşinin mahkum olduğu davanın temyiz
duruşması, Yargıtayda yapıldı.
Yargıtay 1. Ceza Dairesindeki duruşmada söz alan sanık kardeşler
Ferit ve İrfan Tören'in avukatı Ünal Yavuz, Güldünya Tören'in öz
amcasının kızının eşiyle ilişkiye girdiğini, bu kişiyle iki yıl
ilişki yaşadığını, hamileliğinin yedinci ayı gelince bu durumu
saklayamadığını savundu. Bunun üzerine, Güldünya Tören'in
İstanbul'daki amcasının yanına gönderildiğini anlatan Yavuz,
''Aile, insanların yüzüne bakamaz duruma geldiği için mağdureyi
İstanbul'a bırakıyorlar'' dedi. Kız kardeşini öldürdüğü belirtilen
İrfan Tören'in silahla yaralama ve hastanede öldürme olayları
sırasında olay yerinde olduğuna dair kesin bir delil bulunmadığını
öne süren Yavuz, Güldünya Tören'i kardeşi Ferit Tören'in
yaraladığını iddia etti.
Yavuz, Ferit Tören'in memleketinde dar bir çevrede yaşadığını,
''Senin kardeşin namussuz'' sözlerine maruz kaldığını ve tahriklere
kapılarak, eylemi gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Ailenin töreye
direndiğini, kızlarını öldürmek istemediklerini iddia eden Yavuz,
''Böyle olsaydı kızlarını amcasına bırakmazlardı'' dedi. Sanıklar
hakkında hüküm kurulurken ''haksız tahrik'' hükümlerinin
uygulanması gerektiğini savunan Yavuz, yerel mahkemenin kararının
bozulmasını istedi. Yavuz, ''Güldünya'nın eylemi aile şerefini
lekelemiş, namusunu iki paralık etmiştir'' diye konuştu. Yavuz,
Türk Medeni Kanunu'nda, ''aile şerefinin lekelenmesi'' durumunda
mirastan mahrum bırakma hükmü bulunduğunu da ifade etti.
''BASKI ALTINDA OLAY İŞLENDİ''
Sanıkların diğer avukatı Mehmet Seyhan da Güldünya Tören'in
yaralanması ve öldürülmesi sırasında İrfan Tören'in olay yerlerinde
bulunmadığını öne sürdü. Seyhan, ''Olayda haksız tahrik
bulunduğunu'' iddiasını tekrarlayarak, şu görüşleri savundu:
''Türkiye'deki yasalara göre namus mevhumu mukaddes bir şeydir.
Mahkemelerdeki sanıklara, yasaları çıkaran milletvekillerine bile
namuslarıyla ilgili yemin ettirilmektedir. Namus kavramı ne şekilde
ele alınırsa alınsın, cinsellik Türkiye şartlarında başı boş bir
olay değil, boşanma sebebi bile sayılmakta. Cinselliğin de bir
sınırı vardır. Bir başkasının hürriyetinin başladığı yerde
diğerininki biter. 'Ben istediğim gibi cinsel hayatımı yaşarım'
demek doğru değil. Bu aileyi de toplumu da ilgilendirir. Toplum,
fuhuş suçunu cezaya çarptırmaktadır.''
Seyhan, sanıkların olayla ilgili baskı altında tutulduklarını,
namusun onlar için çok büyük bir kavram olduğunu belirterek,
''Ferit, insanların yüzüne bakamaz duruma gelmiştir. Bu baskılar
altında olayı işlemiştir. Kimsenin kararı söz konusu değil'' diye
konuştu. Yere mahkemenin ''tamamen hayallere dayanarak'' hüküm
kurduğunu, varsayımlara gittiğini iddia eden Seyhan, yerel
mahkemenin kararının bozulmasını talep etti. Duruşma karar verilmek
üzere ertelendi. Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklardan İrfan
Tören'i müebbet hapis, olay tarihinde 18 yaşından küçük olan Ferit
Tören'i ise 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı.