Avşar kızı, gazetecilerle savaşacak
Abone olTürkpetrol reklamının tanıtımında, kendilerini aşağıladığı için gazetecilerle tartışan ve toplantıyı terkeden Hülya Avşar, basın mensupları ile savaşmaya kararlı..
Türkpetrol reklamının tanıtımında, kendilerini aşağıladığı için
gazetecilerle tartışan ve toplantıyı terkeden Hülya Avşar, Sabah
gazetesi yazarı Ali Saydam'a ''film setinden'' yazılı açıklama
gönderdi. Avşar açıklamasında, ''Tenis röportajına gelip de tenis
raketini tanımayanlar, ya da yirmi senedir kendilerine olan
düşüncelerimi höğrenemeyip sadece haber olsun diye kendilerine olan
saygımı da unutanlar ve de dokunulmazlıkları olduğunu zannedenler,
benden daima aynı tepkiyi görecekler'' dedi ALİ SAYDAM'IN YAZISI
Geçen hafta Hülya Avşar Hanım'dan da söz ederek, iletişimi doğru
dürüst yönetmenin en önemli kuralının, durduk yerde kendi kendine
kriz yaratmamak olduğunu belirtmiştim. Hülya Hanım'ın Türkpetrol
reklam filminin basına tanıtım toplantısında kendisine yöneltilen
bazı kışkırtıcı sorular karşısında sinirlenmesinin ve karşısındaki
basın mensuplarını aşağılayıcı bir tavır içine girmesinin yanlış
olduğunu söylemiştim. Hülya Hanım'dan el yazısı ile kaleme alınmış
bir faks geldi. İçtenliğinden en küçük kuşku duymadığım bu
satırları, kendisi izin verdiği için sizlerle paylaşıyorum:
"Sevgili Ali Saydam. Aslında adetim değildir fakat yazınıza cevap
vermek istedim. Öncelikle hakkımdaki düşünceleriniz beni çok mutlu
ediyor, teşekkür ederim. Ama sizin gibi bir duayenin diğer
yazarlardan daha farklı düşünmediğini görmek ayrıca üzüyor.
Düşünsenize, haftanın dört günü sürekli gazetecilerle birlikteyim.
Gerek iş hayatım gerekse sosyal hayatım ile tenis, golf vs...
Kısacası aynı mesleği yaptığım diğer kişiler gibi senede bir değil.
Dolayısıyla bir aile ilişkisi gibi birbirimizi çok iyi tanıyoruz.
Aramızdaki ilişkinin artık resmiyetten çok, samimiyet olduğuna
inanıyorum ve onlardan hiçbir duygumu saklamıyorum. Zaten saklamaya
kalksam kendi duygularımın yıpranacağına inanıyorum. Tabii ki
sinirli ve mutlu anlarım olacak. Bunları asla iş dünyamda, kendi
kendime yaşayamam. Ayrıca gazetecilerle aram iyi olsun diye
şaklabanlık yapmak daha saygısızca olur diye düşünüyorum. Ve bu
insanlar yirmi senedir bana nasıl sorular yöneteceklerini
kestiremiyorlarsa, söylediklerimi hak ettiklerine inanıyorum. Artık
eskiden olduğu gibi sanatçıların basınla aralarını iyi tutmak için
şekilden şekile girdikleri zamanlar geçti. Senelerce Türk
sinemasında da bir takım mercileri kollamak ve yağ çekmek için
naturelliğini kaybeden senaryolarda da oynamaktan bıktım. Sonuç
olarak bu gibi sahnelerle daha bir çok kez karşılaştığımızdan emin
olun. Tenis röportajına gelip de tenis raketini tanımayanlar, ya da
yirmi senedir kendilerine olan düşüncelerimi höğrenemeyip sadece
haber olsun diye kendilerine olan saygımı da unutanlar ve de
dokunulmazlıkları olduğunu zannedenler, benden daima aynı tepkiyi
görecekler. Yazdıklarım biraz uzun oldu. Film setinde olmasaydım
daha uzun olabilirdi. Bu yazıdan sadece işinize gelenleri
seçebilirsiniz. Ayrıca karman çorman yazım için de özür diliyorum.
Çünkü çok acele yazdım. Size olan sevgim ve saygım daima
sürecektir. Sevgilerimle. Hülya Avşar." Sizi anlıyorum Hülya Hanım.
Feryadınıza da tamamen hak veriyorum. Sizi sevdiğimi zaten
biliyorsunuz. Ama beğenmediğimi de... Sevmek ve beğenmek arasındaki
farkı sizin gibi duyarlı birine anlatmama herhalde gerek yok.
Bilirsiniz, çok sık karıştırılır... Türkiye'nin ne kadar az starı
var, değil mi? Siz de o ender starlardan birisiniz. Onun için
herkesin gözünün sizin üzerinde olması doğal. O gözleri
yönetebilmek, yönlendirebilmek ise ayrı bir bilgi ve beceri işi...
Üç tane naçizane önerimi kabul buyurun lütfen: 1. Kendinizi sonuna
kadar sevin, Hülya Hanım. Bunu fazlasıyla hak ediyorsunuz; ama
beğenmeyin. Duygularınıza ve zekanıza güvenin; ama aklınıza
güvenmeyin. Bu dünya ile tek başına başa çıkmaya kalkmayın. Ortak
akıl çevresi ile yönetin, hem şöhretinizi hem de oluşturmak için
savaş verdiğiniz markanızı. 2. Ders vermekten hemen vazgeçin. Hem
basın mensuplarına hem de meslektaşlarınıza. Bir düşünün. Kendiniz
dahil, ders almaktan hoşlanan herhangi birine hiç rastladınız mı?
3. Herkes gibi olmamak demek, herkese karşı olmak demek değildir.
'Hem farkında, hem de Gülhane parkında' olunabilir. Profesyoneli
amatörden ayıran temel farklılık ise, birinin içinden geldiği gibi
davranması, ötekinin ise hedefine uygun seçilmiş davranış
sergilemesidir. Bunun samimi olmamakla, ya da içten pazarlıklı
olmakla hiç alakası yoktur. Bu profesyonelliğin bir numaralı
kuralıdır ve en fazla 'haddini, sınırlarını bilmek'le, kendi
kendini yönetmekle açıklanabilir. Bunları sadece sizin için
söylemediğimi herhalde algılıyorsunuz. 'Kızım sana söylüyorum,
gelinim sen anla' misali... Sizin durumunuzda, hatta sizden çok
daha sorunlu durumda olan o kadar çok CEO, patron, lider, üst ve
orta kademe yöneticisi var ki... Belki sizin o içten mektubunuzdan
onlar da iki satır nasiplenirler...