'Avrupa'nın sınırları yeniden çiziliyor'
Abone olLüksemburg'da saatler süren pazarlıklar sonrasında uzlaşmanın sağlanması Türkiye'yi Avrupa Basını'na taşıdı. İşte 4 Ekim'de Türkiye ile ilgili başlıklar ve ayrıntıları;
Guardian gazetesi Lüksemburg'da saatler süren pazarlıklardan
sonra varılan uzlaşmayı şu manşetle veriyor: "Diplomatik çıkmaz
aşıldı ve Avrupa Türkiye'yi kucakladı." Guardian, Türkiye'yle
müzakerelere başlamasının Avrupa Birliği'nin son 50 yılda aldığı en
önemli kararlardan biri olduğunu vurguluyor. 'Avrupa'nın sınırları
yeniden çiziliyor' Gazete, müzakerelerin başarıyla sonuçlanması
halinde Avrupa Birliği'nin nüfusunun 500 milyona ulaşacağını,
nüfusun beşte birinin Müslüman olacağını belirtiyor. Guardian şöyle
devam ediyor: "İngiltere'ye göre, Türkiye'nin üyeliğiyle Avrupa
Birliği, aşırı İslamcılara bir Hıristiyan kulübü olmadığını
gösterecek. Türkiye'nin üyelik müzakerelerine başlamasını, Avrupa
Birliği dönem başkanlığının en önemli hedefi yapan Başbakan Tony
Blair, üyeliğinin Avrupa'da yaşayan Müslümanlarla ilişkilerin
düzelmesine de katkıda bulunacağına inanıyor.'' Guardian
başyazısında da şu yorumu yapıyor: "Avrupa, laik Müslüman bir
demokrasi olan Türkiye'yi reddetmeyerek doğru olanı yaptı. Aksi
halde bayağı bir popülizme ve önyargılara teslim olacaktı." Münih
Üniversitesi'nden Sosyoloji Profesörü Ulrich Beck ise Guardian'daki
yazısında, Avrupa Birliği'nin geçen yüzyılda birçok yoksul ülkeye
refah; İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi diktatörlükle yönetilen
ülkelere demokrasi getirdiğini, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından
sonra kıtayı birleştirdiğini ve Ukrayna'dan Türkiye'ye kadar birçok
ülkede siyasi dönüşümlerde etkili olduğunu belirtiyor. Yazar,
milliyetçiliğin Avrupa Birliği'nin düşmanı haline geldiğini,
21'inci yüzyılda küresel bir güç olabilmesi için bununla başa
çıkılması gerektiğini belirtiyor ve "Türkiye dışarıda bırakılırsa,
Avrupa Birliği jeopolitik anlamda etkinliğini muazzam ölçüde
yitirir" diyor. Independent gazetesi de manşetinde Türkiye'yi
komşularıyla gösteren bir harita yayımlıyor ve "Avrupa Birliği'nin
sınırları yeniden çiziliyor" diyor. Gazete, Türkiye'nin üyeliğiyle
Avrupa Birliği'nin Irak, Suriye, İran, Emenistan, Gürcistan ve
Azerbaycan'la komşu olacağını yazıyor. Independent, "Başlangıta
Avrupa'daki bölünmüşlüğü ortadan kaldırma fikrinin ürünü olan
Avrupa Birliği, şimdi İslam dünyasıyla Batı arasında köprü kurma
projesine dönüşüyor" diyor. Rice'ın müdahalesi Independent,
Lüksemburg'da uzlaşmaya varılmasında Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın müdahelesinin etkili olduğunu
belirtiyor. Independent yazarı Simon Tisdall ise, Türkiye'nin
krizin çözümü için Amerika'dan yardım istemesinin Avrupa halkı için
aşağılayıcı bir durum olduğunu öne sürüyor. Birçok gazetede İngiliz
diplomasisine övgüler yağdırılırken, Simon Tisdall, İngiltere'nin
iyi bir liderlik gösterememesi yüzünden birliğin, özellikle
görüşlerinin dikkate alınmadığından yakınan Avrupa vatandaşlarının
gözünde yeniden zor duruma düştüğünü öne sürüyor. 'Reform
yanlılarına ihanet olacaktı' Times gazetesi ise başyazısında
Türkiye'ye karşı duyulan kuşku ve korkuların, müzakere süreci
içinde azalacağını belirterek "Türkiye'yi üyelik şansından mahrum
bırakmak, bu ülkedeki reformculara ihanet olacaktı. Avrupa Birliği
tersini yaparak kendisine şüpheyle bakan Müslümanlara farklı
kültürleri kucaklama iddiasında samimi olduğunu kanıtlama fırsatı
elde etti" diyor. Daily Telegraph'ın başyazısında da Türkiye var:
"Lüksemburg'daki anlaşmanın son dakikada gelmesi, Türkiye konusunda
defelarca basiretsiz davranan Avrupa Birliği'nin imajı açısından
iyi olmadı. Ancak şimdi Avrupa Birliği, İslam dünyasıyla Batı'nın
ilişkilerinin bozulduğu bir dönemde, cesurca ve ısrarla geleceğini
Avrupa Birliği'nde gördüğünü söyleyen Müslüman Türkiye ile
iyiniyetli olarak müzakere yaparak imajını düzeltebilir. "70
milyonluk yoksul bir ülkeyi hazmetmek tabii ki kolay olmayacak. Ama
uzun ve zorlu geçecek görüşme süreci Türkiye'ye dönüşüm süreci
Avrupalı liderlere de seçmenlerini, kültürel fay hattının
beşiğindeki canlı bir demokrasinin üyeliğine hazırlamak için zaman
kazandıracak. "Avusturya Hükümeti'nin Lüksemburg'daki ısrarı,
içerideki başarısızlıkları için dışarıdan bir günah keçisi bulma
çabasından başka birşey değildi. Eğer, Avrupa Birliği liderleri,
alışılmadık bir şekilde üyelikte ısrar eden Türkiye'ye karşı
verdiği sözleri tutacaksa, daha yükseklere bakmalı..." Financial
Times da başyazısında genişlemenin sağlayacağı faydaların halka
anlatılmasının siyasi cesaret gerektidiğini belirterek şöyle diyor:
"Üyelik perspektifi daha şimdiden Türkiye'de ekonomik, siyasi ve
sosyal dönüşümde son derece teşvik edici bir rol oynadı.
Türkiye'nin üyeliğinden Avrupa da çok şey kazanacak. AB, Orta
Doğu'da ve Orta Asya'da önemli ve stratejik rol oynayan, genç
nüfusu ve dinamik bir ekonomisi olan Türkiye'yi bünyesine alacak.
"Avrupa Birliği'nin rekabet gücünü artırmanın yolu genişlemeden,
kıtayı yeni fikirler ve etkileşime açmaktan geçiyor. Avrupalı
liderler, bu konuda kamuoylarını ikna etmek zorundalar" Aynı
gazetede Lüksemburg çıkışlı bir haber yorumda ise "Ankara da,
Brüksel de yıllarca şüphelerden kurtulamayacak. Avrupa gerçekten
Türkiye'yi isteyip istemediğini sorgulayacak. Türkiye de kendisine
'Bu kadar fedakarlığa değer mi diye soracak' deniyor...
Avusturya'da yayımlanan Der Standart, Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık
seçeneğinde ısrar eden Avusturya'nın birlik içinde yalnızlığa
düştüğünü yazıyor. Başka bir Avusturya gazetesi olan Die Presse
ise, tam aksini savunuyor ve "Viyana riskli bir oyun oynadı ve
kazandı" diyor. Gazetenin yorumu şöyle: 'Duyguları incinmiş damat'
"Avrupa vatandaşlarının Türkiye'ye karşı muhalefetini cesurca dile
getiren tek ülke Avusturya oldu. Ayrıca Lüksemburg'da Avusturya
halkının hislerine de tercüman olundu. Halkın yüzde 80'i
Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkıyor. Avusturya ayrıca Hırvatistan'a
verdiği destekle güney Avrupa'da konumunu güçlendirdi." Almanya'da
yayımlanan Die Tageszeitung, Viyana'nın Lüksemburg'daki tavrının
Avrupa Birliği'nin güvenilirliğine zarar verdiğini belirtiyor. Der
Tagesspiegel ise Türkiye'yle Avrupa Birliği arasında son 48 saatte
yaşananları ilginç bir örnekle anlatıyor: "Lüksemburg'da yaşananlar
işlerin kötüye sardığı bir nişan törenine benziyor. Avrupa Birliği
nişanın arefesinde 'Acaba arkadaş olarak kalmak daha mı iyiyidi'
diye düşünen gelin gibi davrandı. Abdullah Gül'e de törene gidip
gitmeyeceğine karar veremeyen ve sonunda duyguları incinmiş bir
damat rolü düştü." bbc türkçe