Avrupa'dan noktalarımızı istiyelim
Abone olHürriyet'in usta yazarı Bekir Coşkun, q,w,x harflerini öne sürerek problem çıkaran AB'nin, zamanla başka başka problemler çıkaracağını savundu.
KOKAREÇTEN sonra bu sefer de AB ile aramıza girdi mi Q, W, X
harfleri? Söyledikleri; Türk alfabesinde bu harflerin olmayışı
nedeniyle Kürt vatandaşlarımızın adlarını istedikleri gibi nufusa
kaydettirme olanağından yoksun oluşları. Peki biz şimdi ne
yapacağız? Bizim diplomatlarımız, onlarda da Ş, İ, Ü, Ö gibi birçok
harfin olmadığını, bizim de karşılığında bu harfleri istememiz, en
azından ödeşmemiz gerektiğini öne sürüyorlar. Öyle ya; AB
dillerinde Dışışleri Bakanımızın adı ne? Abdullah Gul... Bakan
‘‘Ben noktalarımı isterim’’ dediği an, bir tek AB ülkesinde olsun
adı yazılamıyor. * Belki aklınıza ‘‘Yani şimdi AB ile aramızda üç
harflik kadar bir mesafe mi kaldı?’’ gibi bir soru gelebilir, ama
değil... Harfler kelime, kelimeler cümle, cümleler kitap olur da,
AB'nin bahaneleri kitaplara sığmaz. Diyelim ki Kıbrıs'ı öne
sürmelerine burada hiç girmiyorum bile. Çünkü bunların tümü bahane
ve benim bir yıldır söylemek istediğim noktadayız: AB'yi biz bir
yıl önce 3 Kasım günü reddettik. Çağdaş, aydınlığı arayan,
uygarlığa koşan bir toplum olmak yerine, bizler ortaçağ kafasını
seçtik... Türbanlılar mangası yurtdışında Türkiye fotoğrafı olarak
gözükürken, Başbakan onlara ‘‘Kadın yaşlanır, hastalanırsa
yenisinin alınabileceğini’’ söyledi mi, söylemedi mi? AB normlarına
uygun eğitimin delinip, imamların vali-kaymakam olması girişimini
AB gözlemcileri görmediler mi sanıyorsunuz? Bir yılda dikine
tırmanan dinci zihniyetten; bizim Cumhurbaşkanımız,
üniversitelerimiz, ordumuz, demokratik örgütlerimiz, yüksek
yargıçlarımız, akıllı aydınlarımız, bilim adamlarımız, toplumun
büyük bölümü rahatsız oldu da AB olmadı mı dersiniz? Bizim
taşıdığımız endişeleri AB'nin taşımaması olası mı? * Yok eğer sorun
sadece isimlerdeki üç harfe kaldıysa kolay... Karşılığında Şakir'in
‘‘Ş’’sini öne sürer Abdullah Gul... Benim ‘‘Onuncu Köy’’ turistik
bölgeye taşınıp ‘‘Onuncu Koy’’ olurken, giriveririz AB'ye... Ancak
öyle değil... Böyle bir Türkiye'yi istemeyen AB'nin bahaneleri asla
bitmeyecek.