Avrupa’da yükselen ırkçılığa dikkat çekti
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Avrupa’da son zamanda yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığına dikkat çekerek, “Çağımızda yaşadığımız en ...
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Avrupa’da son zamanda yükselen
ırkçılık ve yabancı düşmanlığına dikkat çekerek, “Çağımızda
yaşadığımız en büyük tehlikelerden biride özellikle Avrupa yükselen
ırkçılık ve yabancı düşmanlığı tehlikesidir. Bu konuda hepimizin
uyanık olması lazım. Avrupa’da yapılan seçimlerde yüzde 30 gibi oy
oranlarına ırkçı partilerin ulaştığını görüyoruz. Bu durum
Avrupa’da yaşayan milyonlarca vatandaşımız için her geçen gün daha
büyük bir tehlikeni ve tehdidin oluşmaya başladığını da
göstermektedir” dedi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından
düzenlenen 2. Uluslararası Hukuk Eğitimi Programı Dedeman Oteli’nde
düzenlendi. Programa, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Avrupa
Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Yüksek Seçim Kurulu
(YSK) Başkanı Sadi Güven, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanı Kemal Yurtnaç ve çok sayıda davetli katıldı.
Programın açılışında konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ,
Türkiye’nin önemli bir dönemeçten geçtiğini ve ilk defa yurt
dışındaki vatandaşların gelecek yıl yapılacak olan seçimlerde oy
kullanacağını söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün ekonomiden
siyasete, eğitimden alt yapı yatırımı, sağlık hizmetlerinden
özgürlük alanlarının genişletilmesine kadar çok önemli değişimleri
yaşadığını dile getiren Bozdağ, dünyanın buna şahit olduğunu
anımsattı. Ulaşılan bu ileri seviyeyi daha ileri seviyeye taşıma
konusundaki değişim iradesinin diri ve canlı olması olduğunu
sözlerine ekleyen Bozdağ, “Türkiye Cumhuriyeti ulaşılan istikrar ve
dinamizmin korunması, demokratikleşme ve hukuk devleti alanında
atılan adımların daha ileri noktalara taşınması konusunda
kararlıdır” dedi.
“TÜRKİYE DAHA GÜÇLÜ BİR NOKTADA”
Türkiye’nin bütçe açığının yanında demokrasi açığının da uzun
zamanlar var olduğunu hatırlatan Bozdağ, Türkiye’nin hükümetleri
döneminde demokrasi açığını kapatma konusunda tarihi adımlar
attıklarını kaydetti. Hükümetleri döneminde yapılan düzenlemeleri
anlatan Bozdağ, yapılan düzenlemelerle ilgili kendilerini
eleştirenlerin dikkatli incelemesini istedi. Yapılan düzenlemelerin
tarihi birer adım olduğunun altını çizen Bozdağ, “Türkiye daha bir
güçlü noktada. Darbeyi yapanların yargılanması yasaktı. Darbeyi
yapanlar bugün yargıda hesap veriyor. 28 Şubat muhtırasını verenler
bugün yargıda hesap veriyor. Dünün Türkiye’sinde bu konuda
adımların atılması düşünceden dahi uzak olan konulardı” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt içinde olan vatandaşları kadar yurt
dışında olan vatandaşlarının da hakkını ve hukukunu koruma
konusunda da büyük adımlar attığını kaydeden Bozdağ, hukuk
mücadelelerinde gelinen noktaları anlattı.
“AVRUPA’DA YÜKSELEN IRKÇILIĞA DİKKAT”
Avrupa yükselen ırkçılığın ulaştığı tehlike boyutlarından bahseden
Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çağımızda yaşadığımız en büyük tehlikelerden biride özellikle
Avrupa yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı tehlikesidir. Bu
konuda hepimizin uyanık olması lazım. Avrupa’nın başka ülkelerinin
de uyanık olması lazım. Sadece Avrupa değil ırkçılık ve yabancı
düşmanlığı esasında dünyanın bütün ülkeleri için iç huzuru ve
barışı tehdit eden büyük bir tehlike durumuna gelmiştir. Her ülkede
bunun değişik boyutlarda yansımasını görüyoruz. Dünyanın huzuru
için yaşadığımız toplumların huzur ve barışı için hep beraber bu
noktada mücadele vermemiz gerekmektedir. Bu mücadelede hukukçuların
başta yer alması son derece önemlidir. Avrupa’da yapılan seçimlerde
yüzde 30 gibi oy oranlarına ırkçı partilerin ulaştığını görüyoruz.
Bu durum Avrupa’da yaşayan milyonlarca vatandaşımız için her geçen
gün daha büyük bir tehlikeni ve tehdidin oluşmaya başladığını da
göstermektedir. Onun için ırkçılık ve ayrımcılık konusunda
hukukçuların ayrımcılıktan, ırkçılıktan herkesin sesi olması ve bu
konuda etkin mücadelenin içerisinde olmasında büyük yarar
vardır”
“ALMANYA’DA OLAYI İNCELEMEDEN IRKÇI SALDIRI YOKTUR AÇIKLAMALARINI
KABUL ETMİYORUZ”
2009 yılında Almanya’da yaşanan cinayetlere değinen Bozdağ, “Zaman
zaman yurt dışındaki vatandaşlarımıza ve soydaşlarımıza yönelik
ırkçıların değişik suçlar ortaya çıkmaktadır. Biz Türkiye olarak
her defasında bu suçlar söz konusu olduğu zaman ön kabullerle
hareket edilmemesi gerektiğini, işlenen suçların ve yapılan
saldırıların bütün ihtimalleri kapsayacak, bütün boyutları içine
alacak bir biçimde soruşturulmasını ülkelerden her defasında talep
ediyoruz. Ama daha olay yeni olmuş, sıcağı sıcağına bir durum söz
konusu, bilir kişi inceleme yapılmamış ve olayın olduğu böyleye
hiçbir devlet yetkilisi girmemişken yetkililerin çıkıp burada ırkçı
saldırı yoktur veya belirtisi yoktur demesini kabul etmiyoruz.
Demeleri lazım ki olayı bütün boyutlarıyla araştırıyoruz. Başka
sebepleri var mı onların araştırılacağını söylemeleri lazım”
şeklinde konuştu.
“KOMİSYONUN SAMİMİ ÇALIŞMASINDAN ŞÜPHEM YOK”
İşin başında yangının olduğu yere girmeden böyle bir ihtimalin
görülmediği gibi açıklamalar yapılmasını nedeniyle bu soruşturmaya
güvenmeyeceklerini kaydeden Bozdağ, “daha hiç girmedi, kapıyı açıp
bakmadın, nedir bu diye bakmadı bile ve karar veriyorlar. Bu
kararların hukuk dışı olduğunu açık açık ifade ediyoruz. Almanya’da
Neo-Nazi cinayetlerinin araştırılmasını ilişkin meclisten kurulan
komisyonu takdirle karşılıyoruz. Komisyon çok değerli bir çalışma
yaptı. Komisyonun samimi çalışmasından benim hiçbir şüphem yok”
dedi.
“ZAMANINDA BÜYÜKELÇİLERİMİZİN KENDİLERİNE ‘JOSEF’ EŞLERİNE JULİA’
DEDİRTTİKLERİNE ŞAHİT OLDUM”
2013 yılında 70 binin kişinin üzerinde Avrupa Birliği’nde eğitim
göreceğini dile getiren Bağış, geçen yıl ise 61 kişinin eğitim
gördüğünü söyledi. Avrupa Birliği’nde bir çok farklı sorunların
yaşandığına dikkat çeken Bağış, “Türkiye’nin ortaya koyduğu bu
performans bizim kararlılığımızın bir göstergesidir. Bugün burada
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili uzun
vadeli çözümler ortaya koyacak bir süreci başlatıyoruz” dedi.
Bağış, “Eskiden Türkiye bırakın yurt dışındaki vatandaşlarının
sorunlarına eğilmeyi, yurt içindekilerle bile kopuktu. 1999
yılındaki depreminde zamanın Başbakanı kendi ülkesinin içerisindeki
bazı illerle iletişim dahi kuramamıştı. Ama bugün dünyanın dört bir
yanındaki bütün mazlumların, mağdurların umudu haline gelmiş, bütün
zalimlerin kabusu haline gelmiş bir Türkiye var. Artık dünyanın
neresine giderse gitsin oradaki vatandaşlarıyla, soydaşlarıyla
toplantılar yapan Başbakanlarımız, Bakanlarımız, milletvekillerimiz
ve bürokratlarımız var. Almanya’da geleneksel bir Türk kıyafetiyle
seyahat eden bir annenin evladıyla Almanca konuşması gerçekten
hepimizin yüreğini burkar. Ben yıllarca yurt dışında bizi temsil
eden bazı diplomatlarımızın da, büyükelçilerimizde, kendilerine
‘Josef’ eşlerine ‘Julia’ dedirttiklerine şahit oldum. Zaman değişti
ve bugün artık çok farklı bir noktadayız. Bugün artık bizim
Büyükelçiliklerimiz gerçekten bütün vatandaşlarımızın rahatlıkla
gidip kendi evi olarak görebildikleri mekanlar haline geldi”
şeklinde konuştu.
“O GÜNLER ARTIK GERİDE KALDI”
Türk vatandaşlarının gelecek yıl hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem
de genel seçimlerinde Türkiye’nin yurt dışındaki temsilciliklerine
giderek önemli bir demokratik vazifeyi yerine getireceklerine vurgu
yapan Bağış, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yıllardır bizim anayasamızda yurt dışında yaşayan vatandaşların oy
kullanma hakkı vardır ama o hakkın yürütüle bilmesi için gerekli
yönetmelikler bir türlü çıkmıyordu. Karar bir türlü alınmıyordu.
Adeta birileri yurt dışındaki vatandaşlarımızı bu sürecin dışında
bırakmaya çabalıyordu ve geçen seçimlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanı Almanya’da 20 bin kişiye hitaben yaptığı bir konuşmada
bir sonraki seçimde her biriniz Türkiye’deki Genel Seçimler için oy
kullanacaksınız diye açıklama yaptı. O zamanın Yüksek Seçim Kurulu
hemen toplandı ve aylar evvel kendisine gönderilen bir yazıyı
bahane ederek yurt dışındaki Türklerin oy kullanamayacağını birkez
daha karara bağlayarak ilan etti. Bu ülkede uluslararası hukuktan
bahsediyoruz, hukukun nasıl işletildiğini en üzücü örneklerinden
bir tanesi odur ama o günler artık geride kaldı.”
“BENİM 28 AVRUPA ÜLKESİNİ DOLAŞARAK ANLATMAK İSTEDİĞİMİ YÖNETMEN
BİR FİLM SAHNESİNDE ANLATABİLİYOR”
Sinema yönetmeni Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’ filminin kendisini
çok etkilediğini dile getiren Bağış, “Duvara Karşı filminde bir
Türk genç kızı Almanya’da siyasi sığınmacı olarak başvuruda
bulunuyor. Hakimin önüne çıktığında o filmin sahnesinde neden
ülkemize sığınmak istiyorsun diye sorduğunda; ‘Türkiye gidersem
işkence görürüm’ diye cevap veriyor. Alman hakim rolünü oynayan
hakimin verdiği cevap çok manidardır. ‘Eskiden olsaydı haklıydın
ama Türkiye Avrupa Birliği yolunda öyle reformlar gerçekleştirdiki
artık işkence kalmadı ülkene döne bilirsin’ diye cevap verir. İşte
benim belkide Avrupa Birliği üyesi 28 ülkeyi kapı kapı dolaşıp
anlatmaya çalıştığımı çok daha etkili bir film sahnesinde oradaki
yönetmen kardeşimiz anlatabiliyor. İşte buda bizim yurt dışındaki
vatandaşlarımızın ne kadar önemli bir rol oynadığının bir
göstergesidir. Avrupa’ya göçle Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci eş
zamanlıdır” dedi.
“BEN GALATASARAYLI OLMASINA RAĞMEN MÜSTEŞARIMLA ÇOK RAHAT
ÇALIŞABİLİYORUM”
Artık yurt dışında yaşayan Türklerin yalnız olmadığını ve
arkalarında duran bir Türkiye’nin olduğunu sözlerine ekleyen Bağış,
artık yurt dışında yaşan vatandaşların sorunlarını önemseyen
diplomatlarının olduğunu söyledi. Türkiye’de farklılıkların
olabileceğinin altını çizen Bağış, “Bizim yurt dışındaki
vatandaşlarımızdan beklediğimiz en önemli adım sevmeleridir.
Birbirlerini değiştirmeye çalışmadan kucaklamaları. Bakın aynı
hataları bu ülkede bizde yaptık. Belki on yıllardır hatta yüz
yıllarca kimi zaman birbirimizi değiştire bileceğimizi zannettik.
Halbuki hiçbir zaman birbirimizi değiştiremedik. Hepimizin
farklılıkları olacak. Bazen ana dilimiz farklı olacak, bazen etnik
kökenimiz farklı olacak, bazen siyasi görüşümüz farklı olacak,
bazen de tuttuğumuz futbol takımları farklı olacak. Ben
Galatasaraylı olmasına rağmen müsteşarımla çok rahat
çalışabiliyorum. Birbirimizi olduğumuz gibi kabul edebilmemiz
lazım” diye konuştu.
“EN ÇOK VATANDAŞIMIZIN YAŞADIĞI ÜLKE BİZE AB’DE EN ÇOK SORUN
ÇIKARAN ÜLKEDİR”
Türkiye’nin üyesi olmaya çalıştığı Avrupa Birliği’nde 6 milyon
yaşayan insanın bulunduğuna dikkat çeken Bağış, “onlar zamanında
iyi örgütlenmiş olsaydı, onların sorunlarına vaktinde eğilinmiş
olsaydı bugün Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde en güçlü lobi
bizim lobimiz olması gerekirdi. Ne acıdır ki en çok vatandaşımızın
ve soydaşımızın yaşadığı ülke bizim Avrupa Birliği sürecinde en çok
engel yaratan ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden bir ve
beraber olmamız çok çok önemlidir” dedi.
“OSMANLI’NIN TORUNLARI NEREDESİNİZ”
Adalet Bakanı Sadullah Ergin de yaptığı konuşmada, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın Türkiye’nin uzun yıllardır
duyduğu ihtiyacı kapattığını söyledi. Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı’nın yurt dışındaki Türklere ulaştığını ifade
eden Ergin, Bosna-Hersek’te yaşadığı bir olayı anlattı. Bozdağ,
yıllarda önce Aliya İzzet Begoviç’in cenaze törenine katıldıklarını
belirterek, “Cenaze törenin ardından Saray Bosna merkezde bulunan
Başçarşı’da şadırvanın etrafında oturduk çay içiyoruz. Yaşlı bir
amca geldi yanımıza Türkiye’den geldiğimizi duyunca ‘Osmanlı’nın
torunları neredesiniz. İtalyanlar burada, Fransızlar burada,
İspanyol ve İngilizler burada. Siz neredesiniz. Çok beklentiniz,
çok bekledik’ dedi. O anda sanki yüreğinize hançer girdiğini
hissediyorsunuz. Türkiye Cumhuriyetin kurulmasından sonra kendi
sorunlarını aşmaya ve ayaklarının üzerinde durmaya çalıştı ama
uzunca yıllar yurt dışında kalmış soydaşlarımız, akrabalarımız ve
kardeşlerimizle irtibat kurmakta çok sorun yaşadık. Bu açıdan bu
açığı ve yıllarca ihmal ettiğimiz bu buluşmayı sağladıkları için
teşekkür ediyorum başkanımıza” diye konuştu.
“AİHM’DE 2. ÜLKEDEN 3. ÜLKEYE GERİLEDİK”
Geçmişe dönük ihmallerin telafi etmek için büyük bir çalışma
içerisinde olduklarını kaydeden Ergin, Adalet Bakanlığı olarak yurt
dışında kendilerine bir alan açmaya çalıştıklarını ve ilk etapta
çalışmaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde başlattıklarını
ifade etti. Avrupa İnsan Hakları’nda Türkiye aleyhinde açılan
davaların tabii ki profesyonel bir kadroya ve yapıya ihtiyaç
olduğunu dile getiren Ergin, Strazburg’da mahkeme içerisinde çok
sayıda hakim ve savcının görev almaya başladığına dikkat çekti.
Türkiye’nin Strazburg’da bekleyen dava sayısının 16 bin civarında
olduğunu ve yapılan çalışmalarla 3 bin 300 dosyanın geri
çekildiğini belirten Ergin, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en
fazla aleyhine şikayet yapılan ülke sıralamasında Türkiye 2.
ülkeden 3. ülkeye geriledi. Araya İtalya girdi. Hemen yakınımızda
Ukrayna var. Bu klasmanda olmak istemiyoruz ve bunu aşağıya
çekeceğiz” dedi.
“3 BİN 300 BAŞVURUNU TÜRKİYE’YE ÇEKİLDİ”
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun getirildiğini anımsatan
Ergin,bireysel başvurunun getirilmesiyle birlikte Türkiye’den
doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden müraacatlarını
bıçak gibi kesildiğini söyledi. Uzun yargılamalarla ilgili başvuru
yapılan 3 bin 300 başvurunun Türkiye’ye çekildiğini aktaran Ergin,
“Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde karnesini ve
tablosunu düzelten ve vatandaşlarımızın hak arama yollarına
yenilerini ekleyen, onları yıllarca Strazburg mahkemelerine
gelmekten kurtaran bir kanal açmış oldu. Türkiye’nin dış
temsilciliklerinde adli müşavirlerin hizmet yapması yeni bir
gelişme. Bunu da 2011 yılının Eylül ayında faaliyete soktuk.
Dışişleri Bakanlığımız buna büyük bir anlayış gösterdi. İlk etapta
Londora’da, Paris’te ve bir çok yerde başlattık bu hizmetleri” diye
konuştu.
Yapılan konuşmaların ardından yurtdışında yaşayan vatandaşlara
yönelik hukuki çalışmalara ilişkin işbirliği protokolü ve Avrupa
Birliği Leonardo Da Vinci Projesi imzalandı.
(İHA)