Avrupa basınında bugün ne var?
Abone olAvrupa basınında bugün; İngiltere'deki seçim yarışı, İran'ın nükleer programının yeniden masaya yatırılışı ve AB anayasası haberleri sayfalarda yer aldı.
Avrupa basınında bugün; İngiltere'deki seçim yarışı, Tony Blair'in İngiltere'nin nükleer silahlarını güncellemek için gizli bir karar aldığı yönündeki haber, İran'ın nükleer programının yeniden masaya yatırılışı, Fransa'daki Avrupa Birliği (AB) Anayasası referandumu, Laura Bush'un, "Umutsuz bir ev kadınıyım" şeklindeki sözleri yer alıyor. İngiltere'de 5 Mayıs'ta yapılacak genel seçimlere sadece üç gün kaldı. Gazetelerin hemen hepsinin manşetlerine seçim yarışı taşınıyor. Daily Telegraph'ın manşetinde yer alan haberde, "Tony Blair, marjinal seçim bölgelerinde İşçi Partisi'nin çoğunluğu kaybetmesine engel olmak için bugün 72 saatlik bir kampanyaya başlıyor. Bu bölgelerde uğradıkları erozyon, Blair'i son döneminde etkisiz bir başbakan durumuna sokabilir. Bir yandan kabinesindeki acil değişiklikler ve radikal yasama programı için hazırlıkları yaparken, Irak nedeniyle Liberal Demokratlar'a verilen desteğin artmasından ve bu nedenle parlamentodaki çoğunluğunun 100'ün altına, hatta 30 ya da 50'lere düşmesinden endişe ediyor. Irak ve Blair'e duyulan güven sorunları, Blair'in Irak'ta rejim değişikliğini Temmuz 2002'den, yani Irak savaşının başlamasından sekiz ay önceden itibaren planladığını gösteren gizli bir belgenin basına sızmasıyla dün de devam etmişti. İşçi Partisi liderleri, birçok seçmenin hala kararsız olmasından ve Irak nedeniyle protesto oyları vermesinden kaygı duyuyor" deniliyor. Guardian Gazetesi'nin manşeti, "Orta sınıf için mücadele". Seçim sonuçlarının belirlenmesinde orta sınıf seçmenlerin kilit önem taşıyacağını yazan Guardian, İşçi Partisi'nin, 'Liberal Demokratlar'a verilecek protesto oyları Muhafazakarlar'ı iktidara getirir' yönündeki söylemine Liberaller'in verdiği yanıtı aktarıyor. "Orta sınıfı kazanma mücadelesi sonuç üzerinde hayati önem taşırken, Liberal Demokratlar, hayal kırıklığına uğramış İşçi Partisi seçmenlerinin kitle halinde kendi saflarına kaymaları sonucunda en fazla parlamento aritmetiğinde denge sağlanacağını, ama bunun bile gerçekleşmesinin muhtemel görünmediğini söyledi." Gazetede, Liberal Demokratlar'ın lideri Charles Kennedy'nin, seçim kampanyasında Blair'e karşı en sert sözlerini sarf ettiği de belirtiliyor. Haberde şu ifadeler kullanılıyor: "Kennedy, Blair'e karşı en sert kişisel saldırısını yaparak, Blair'in artık etkisiz bir başbakan olduğunu ve asla otoritesini yeniden kazanamayacağını söyledi. Liberal Demokrat lider, Blair'e yalancı demekten sakındı; ancak onu, ulusun güvenini kaybetmekle suçladı. Kennedy, 'Blair üçüncü bir dönem kazansa bile, Irak konusu başbakanlığı boyunca akıllardan çıkmayacak. Sir Anthony Eden'ın döneminde Süveyş Krizi'nin akıllardan çıkmaması gibi" dedi. BLAİR'DEN GİZLİ NÜKLEER KARAR Independent Gazetesi'nin manşetine ise, Tony Blair'in İngiltere'nin nükleer silahlarını güncellemek için gizli bir karar aldığı yönündeki haber taşınıyor. Haberde, Blair'in bu yöndeki kararı seçim sonrasına erteleyeceğini söylediği, ancak sözünü tutmadığı belirtiliyor. Gazetenin başyazısında şu ifadeler kullanılıyor: "Bu adım, kuşkusuz, 1980'li yıllarda tek taraflı olarak nükleer silahsızlanmayı savunan İşçi Partisi içinde muhalefete neden olacaktır. Ayrıca, bu kararın, İngiltere'nin güvenliğini sağlamak için en iyi yolun bu olup olmadığı yönünde kamusal bir tartışma olmaksızın alınması yanlış olur. Gerçek şu ki; uluslararası nükleer istikrarsızlığın bu denli arttığı bir dönemde, daha fazla nükleer silah inşa etmek yapmamız gereken son şey." Birleşmiş Milletler'in Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması'na imza atan 189 ülkenin temsilcileri, bugün beş yıllık gözden geçirme toplantıları için New York'ta biraraya geliyor. Financial Times Gazetesi, toplantılarda ana konunun, İran'ın iki yıl önce anlaşmadan çekildiğini ilan eden Kuzey Kore'yi izlemesini engellemek olacağını yazıyor. İran'ın nükleer programı hakkında Avrupa Birliği'yle yaptıkları müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlatan gazete şöyle devam ediyor: "İran, Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması için yeni bir sınav. Zira anlaşma, ülkelere Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nu bilgilendirdikleri ve bunu silah olarak geliştirmedikleri sürece nükleer yakıt üretme ve zenginleştirme hakkı veriyor. Dolayısıyla, Amerikalı yetkililer bile anlaşmanın ihlal olmasının nedeninin Tahran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetleri değil, bunlardan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nu haberdar etmemesi olduğunu söylüyor. İran konusunda bir uzlaşmaya varılması, Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması'na büyük katkı sağlayacaktır. Silahların azaltılması yönünde genel bir eğilim ise, ancak anlaşmaya taraf olan beş nükleer gücün silahsızlanacakları yönünde verdikleri sözü tutmalarıyla oluşabilir. Zira, kendileri nükleer silahlardan vazgeçmedikleri sürece, başkalarının vazgeçmesini de bekleyemezler." FRANSA'DA 'EVET'ÇİLER ÖNE GEÇTİ Fransa'nın Avrupa Anayasası hakkında yapacağı referanduma bir aydan az zaman kaldı. 29 Mayıs'taki referandum öncesinde yapılan kamuoyu yoklamalarında, altı haftadır ilk kez 'evet'çilerin öne geçtiği belirtiliyor. Daily Telegraph'ta yer alan haber şöyle: "Anayasaya muhalefetin güçlendiğini gösteren bir dizi kamuoyu yoklamasının ardından, son araştırma, kararlı seçmenlerin yüzde 52'sinin anayasaya 'evet' diyeceğini gösteriyor. Kamuoyu yoklaması, Cumhurbaşkanı Chirac'ın gençlerle yaptığı ve pek etkili bir performans sergileyemediği televizyon söyleşisinden sonra, eski sosyalist başbakan Lionel Jospin'in anayasaya desteğini açıklamasından ise önce yapıldı. Evet'çiler şimdi zafer kazanacaklarından emin. Fransa'nın anayasayı reddetmesi halinde Fransa'ya ve Avrupa'ya ne olacağına ilişkin haftalardır yapılan tartışmaların ardından, kişisel olarak küçük düşürücü bir mağlubiyetin önlenebileceği yönündeki bu ilk işaret karşısında Chirac, rahat bir nefes alabilir." Financial Times Gazetesi'nde yer alan bir haberdeyse, üç haftadır Fransa'nın kuzeydoğusunda çeşitli bölgelere giden, Avrupa Anayasası hakkında broşürler, CD'ler dağıtan ve vatandaşların sorularını yanıtlayan bir grubun izlenimlerine yer veriliyor. Gruba göre, "Paris dışında kimse Türkiye'yle ilgilenmiyor. Anayasanın kendi hayatlarını nasıl etkileyeceğini öğrenmek istiyorlar." Haber şöyle devam ediyor: "Paris'ten ayrılmalarından önce, hükümet yetkilileri kendilerine, karşılaşacakları sorular hakkında bir brifing vermişlerdi. Türkiye ve laikliğin en başta gelen sorular olacağı tahmininde bulunmuşlardı. Ancak daha fazla yanılamazlardı. Zira, 'Kimsenin Türkiye'den bahsetmediğini, laikliğin ise çok ender bahis konusu olduğunu' söylediler." ABD Başkanı George Bush ve eşi Laura, her yıl olduğu gibi bu yıl da gazete ve televizyonların Beyaz Saray temsilcileri ve muhabirlerine bir davet verdi. Ancak bu daveti diğer yıllarda yapılanlardan farklı kılan, yıldızın başkan değil, First Lady olmasıydı. Independent'ın haberinden aktaralım: "Eski bir kütüphaneci, bir zamanlar alkolik ve dik başlı olan eşinin kurtarıcısı. Dünyanın tanıdığı Laura Bush buydu. Ancak Cumartesi gecesi, yeni bir Laura Bush sahnedeydi. Bayan Bush, "Ona geçen gün, 'George, eğer gerçekten dünyadaki zulme bir son vermek istiyorsan daha geç uyumaya gitmelisin' dedim" diyordu kahkahalar fırtınası arasında. "Saat dokuz ve Bay Heyecan burada yatağında yatıyor, ben de Desperate Housewives'ı seyrediyorum. Hanımlar, Beyler.. Umutsuz ev kadını benim." Laura Bush, başkanın çiftlik günlerini de hedef aldı ve şöyle dedi: "George'la gurur duyuyorum. Çiftçilik hakkında o ilk yıldan sonra çok şey öğrendi. O zamanlar bir attan süt ağmaya çalışmıştı. En kötüsü de, at erkekti."