Av. Nurhayat Altaca CHP'den aday adayı
Abone olKendisini bildi bileli dünyayı ve olayları sosyal demokrat açıdan algıladığını söyleyen Avukat Nurhayat Altaca, CHP'den aday adayı oldu
İNTERNETHABER.COM- Şimdiye kadar hukuk mücadelesi veren Avukat Nurhayat Altaca, bundan böyle aynı mücadeleyi siyaset saflarında sürdürme kararı aldı.
CHP'den aday aday olduğunu söyleyen Altaca, kendisiyle yapılan röportajda şu yanıtları verdi:
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa’dan milletvekili adaylığına aday olacaksınız, siyasetle ne zamandan beri ilgileniyorsunuz?
Toplumsal bilince ulaştığım lise yıllarımdan bu yana hep siyasetle aktif bir şekilde ilgilendim. Üniversite yıllarımda üniversitelerdeki sorunlarla ilgilendim. O dönemde üniversitelerin özerkliği konusunda taleplerimiz olduğu gibi eğitimin paralı hale getirilmesi politikasına karşı verilen mücadelelerin içerisinde de yer aldım. Sadece içinde bulunduğum topluluğun yani öğrencilerin sorunlarıyla değil, işçilerin, memurların, köylülerin sorunlarıyla da ilgilendim. Zonguldak’ta madencilerin eylemlerinden, Kızılay’da memurların sendikal taleplerine kadar, Ege’de tütün üreten köylülerin Virginia tütününe karşı direnme çabalarına kadar her haklı mücadeleye destek olmaya çalıştım.
Seçim söylemleri başladığından beri birçok aday adayı basına demeçler verip, açıklamalar yaptı fakat siz pek açıklamalar yapmadınız sanki..
Evet, ben hep az konuşup çok çalışmayı tercih etmişimdir. Mesela partiye katılımım dahi bir çalışmayla başlamıştır. O dönemde basında da yer aldığı gibi partinin ülkede yarattığı rüzgarı ete kemiğe bürümek için Bursa’daki avukatların toplu katılımı organizasyonunda naçizane emeğim oldu. Fakat şunu da belirtmeliyim ki herkesin korktuğu dönemlerde de en çok konuşanlardan biri olmuşumdur. Aslında gelinen süreçte hem çok konuşmamız hem de çok çalışmamız gerekiyor. Çok konuşmaktan kastım da partimizi ve politikalarını daha çok insana yüz yüze anlatabilmek için gidilmedik mahalle, kapısı çalınmadık ev bırakamamak ve kendimizi anlatmaktır. Yoksa basının karşısına geçip herkesin kendine göre demeçler vermesi kimseye, ne partiye ne de ülkeye bir katkı sağlamaz.
Bursa’ya ilişkin görüşleriniz, çalışmalarınız var mı?
Bursa Türkiye’nin kimliği olan, ruhu olan nadir şehirlerinden biridir. Nerdeyse onbin yıllık bir tarihi vardır. Dünyada da hem tarihsel zenginliği hem doğal zenginliği, hem sanayisi hem tarımı, hem dağı hem denizi olan başka fazlaca şehir olduğunu sanmıyorum. Bu özellikleriyle istismara, ranta açık bir şehir ve korunması için bizim gibi, geleceğe, doğaya, topluma karşı duyarlı insanların özel çabaları gerekiyor. Bakın Bursa’nın doğusuyla batısı arasında yaşam standartları arasında büyük bir dengesizlik bulunmaktadır. Ekonomik krizlerden ilk ve en çok etkilenen şehirlerden biri Bursa’dır. Aktif olarak avukatlık yaptığım için yakinen biliyorum; işten çıkarılanların haklarını aramak için dahi ceplerinde yargılama masrafları bulunmamaktadır. Bursa’daki icra dairesi sayısı yirmiye çıkmıştır ve artık insanlar borçlu olmayı kanıksamaya başlamışlardır. Ekonomik refahımızın arttığı beyanatları yaşadığımız gerçeklerle örtüşmemektedir. Ve dediğimiz gibi Bursa bu durumdan en çok etkilenen şehirlerin başında gelmektedir.
Seçilirseniz nasıl bir politika izlemeyi düşünüyorsunuz?
Bizde temsilin genelliği söz konusu olmakla birlikte, yani sadece seçildiğiniz ili değil bütün milleti temsil etmeniz gerekmekle birlikte tabi ki seçim bölgem olan Bursa’ya yönelik çalışmalarım daha yoğun olacaktır. Ankara’ya kapanıp, kısır tartışmaların içine girmek istemiyorum.
Siyaset ister istemez kendi içinde bir tartışma olgusu taşımaz mı?
Elbette ki fakat bu tartışmanın usulü size bağlıdır. Ben bir kadın olarak erkeklerin tarzıyla siyaset yapmak istemiyorum. Erkek gibi siyaset yapan kadın değil, kadın gibi siyaset yapan biri olmak istiyorum. Siyasette de şefkate, duygusallığa, özveriye, doğurganlığa, anaç bir kucaklamaya yer olmalı bence. Bütün güzel insani duyguların siyasette törpülendiğini görüyoruz. Genç bir insan olarak da ben siyasete yeni bir anlayış getirmek istiyorum. Günümüzde birisi siyasete aktif olarak katıldığında hemen o kişinin çıkarları için veya kariyer için ne bileyim ihale için katıldığı düşünülür. Artık öyle bir güvensizlik yaratılmış ki idealleri için, mutlu bir toplum için siyaset yapacak insanların olamayacağı düşünülüyor. Ben bu bakış açısını değiştirecek insanların daha fazla aktif olması gerektiğini düşünüyorum. 24. Dönem milletvekili aday adayı olmamın en büyük nedeni budur.
Türkiye’nin öncelikli sorunları ne? Çözümleri ne olmalı?
Elbette ki yoksulluk, işsizlik. Türk İş’in yaptığı araştırmaya göre Şubat 2011 itibariyle dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 889 TL, yoksulluk sınırı ise 2.897 TL’dır. Bugün asgari ücret 16 yaşından büyükler için net 629 TL’dır, yani açlık sınırının altındadır ve bu ücreti dahi alamayan birçok aile vardır. Gelir dağılımı adaletsizdir ve sosyal bir devlet olmanın gereği ise bu adaleti sağlamaktır. Buna yönelik partimizin hazırladığı “Aile sigortası” projesi somut bir çözüm yolu olarak halkımıza sunulmuştur. Yine resmi verilere göre nüfusun yarısı 29 yaşın altında. Ve genç nüfusun işsizlik probleminin yoğun olduğunu da biliyoruz. Son iktidar döneminde bu sorunun çözümü için hiçbir çalışma yapılmamış, yatırımlar desteklenmemiştir. Elde var olan Cumhuriyet döneminden kalma bütün varlıklarımız da satılmış ve mevcut vergi sistemi ile de üretim yapmak, fabrikalar kurmak yerine rantçılık özendirilmiştir. Bu da işsizlik sorununu daha da arttırmıştır. Bu arada yeri gelmişken belirtmek istiyorum; diğer bir önemli sorun ise kaynaklarımızın artık tamamen yabancı sermayenin eline geçmiş olmasıdır. Örneğin bugün Bursa’da satılan kaynak sularının hepsi yabancı sermayenin elindedir.
Bir hukukçu olarak son günlerdeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hukuk bir arada yaşayan insanların birbirileriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kuralar bütünüdür ve bir üst yapı kurumudur. İktidarı ellerinde bulunduranlar hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isterler. Fakat bunu yaparken özellikle demokrasiden söz ediyorsak yüzyıllar içerisinde mücadelelerle kazanılmış evrensel ilkelere ve haklara saygı gösterilmesi bir zorunluluktur. Bugün ise pervasız bir şekilde sadece iktidara hizmet eden hukuk anlayışı egemen olmuştur. Bugün çıkarılan yasaların içeriği yetersiz ve tek taraflı olduğu gibi teknik olarak da o kurallara uyması gereken insanlardan kopuk bir yöntemle hazırlanmaktadır. Bakıyorsunuz kanunlar dairesinde birilerinin yakını olduğu için işe alınmış kişiler uygulamadan habersiz ve gerçeklikten kopuk bir şekilde masa üstünde metinler yazıyorlar. Formalite yerine gelsin diye de ilgili birkaç kuruma görüş soruluyor, fakat bugüne kadar ben hiçbir görüşün dikkate alındığına şahit olmadım, mecliste eller kalkıyor iniyor ve toplumsal hayatımız düzenleniyor. Böyle bir demokrasi anlayışı olamaz. Aynı zamanda insanlık tarihinin mücadeleleri yok sayılamaz, hak ve özgürlükler, kanunlardaki şekle uygunluk bahaneleriyle ihlal edilemez.
Son olarak söylemek istediğiniz?
Son olarak şunu söylemek istiyorum; eğer partim ve halkımız bana fırsat verirse şairin dediği gibi görecekler “ Anadolu yeniden nasıl yaratılır genç ellerimizle.”