Atina'ya tarihi mesajlar...
Abone olGenelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Yunan gazeteciye verdiği röportajda, "Türkiye AB üyesi olsun, Atina ile sorunumuz kalmaz" dedi.
Orgeneral Hilmi Özkök, Kıbrıs Harekâtı`ndan beri ilk kez Yunan basınına konuşan Türk Genelkurmay Başkanı oldu. Özkök tarihi röportajında Yunan hükümetine önemli mesajlar gönderdi. Genelkurmay Başkanı, ``Türkiye, AB üyesi olsun; Atina`yla tüm sorunlarımız bir haftada biter`` dedi. Özkök, Türkiye ile Yunanistan`ın karşılıklı güven temelinde dostça ilişkiler içinde olmaları gerektiğini vurguladı. Orgeneral Özkök, Atina`da yayımlanan Elefterotipiya gazetesinin yazarlarından Mihalis Moronis`e verdiği demeçte, Türkiye-AB ilişkileri, Irak krizi, Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs sorununa değindi. Özkök, Türkiye`nin AB üyesi olması halinde Ankara ile Atina arasındaki tüm sorunların çözüleceği mesajını verdi. Elefterotipiya`nın manşetten, ``Tüm sorunları bir haftada çözeriz, eğer...`` başlığıyla verdiği demeçte, ilk kez bir yabancı gazeteciyi kabul ettiğini vurgulayan Orgeneral Özkök, bu gazetecinin Yunanlı olmasının Yunanistan`la ilişkilere verilen önemini gösterdiğini kaydetti. TSK`nın Türkiye`nin AB üyeliği yolunda Kopenhag kriterleri çerçevesinde gerçekleştirilen reformlara tam destek verdiğini bildiren Orgeneral Özkök, Türk ordusunun, Türkiye`nin AB üyeliğinin sosyal devletin güçlenmesini, ekonomik kalkınmayı, yaşam seviyesinin ve kalitesinin artmasını sağlayacağı inancında olduğunu belirtti. Elefterotipiya`nın, Türkiye`nin AB üyeliği için bazı önşartlar koşup koşmadığına ilişkin sorusunu da yanıtlayan Orgeneral Özkök, ``Hayır, bir takım özel şartlar koşulması söz konusu değil. Tabii ki demokratik bir toplumda karşıt görüşler de olacak, ama halkın yüzde 70`i AB üyeliğini destekliyor. Böyle bir çoğunluğun mevcudiyeti karşısında hiç kimse buna karşı çıkamaz. Ancak bazıları üyelik prosedürüne ilişkin kuşkusunu ifade edebilir. Örneğin her ülkenin özel koşulları vardır. Bana göre bunlar belki bazı değişik düzenlemeler yapılmasına yardımcı olabilir. Biz Avrupa değerlerine uyma riskini almaya ve uzlaşmalara hazırız. Diğer yandan bazıları da Türkiye`nin AB`ye kabul edilmemesi halinde ne olacağını soruyor. Yani riski alıp uzlaşmaya gidersek, bu sonuçta Türk toplumu için zararlı mı olacaktır? Tabii bütün bu değişik görüşleri göz önünde tutmak gerekiyor. Ama ben TSK`nın başıyım ve TSK`yı temsil eden kişi olarak, ülkemizin AB üyeliği ve yapılan reformları her zaman desteklediğimizi vurguluyorum`` dedi. AB üyeliğinin egemenliğin kısmen devrini öngörmesinin Türkiye`yi AB üyeliğinden caydırmaya yönelik bir unsur olarak konuşulmadığını da vurgulayan Orgeneral Özkök, bugünkü dünyada egemenlik tarifinin değişmiş olduğuna dikkat çekti. Orgeneral Özkök, Türkiye`nin AB üyeliğine çok yakın olduğunu ve tüm kriterle uyum için elden gelen her şeyin yapıldığını ifade etti. Gazetenin, AB Helsinki zirvesi kararlarını konu alan sorusuna da ``Bu sorunun politikacılara sorulması`` gerektiği yanıtını veren Orgeneral Özkök, AB kararlarını ültimatom biçiminde algılamadığını, müzakere edilebilecek bazı şartlar olarak değerlendirdiğini de kaydetti. AB`NİN PLANLARI Elefterotipiya`nın, Türkiye`nin ABD`nin bölge politikasından korku duyup duymadığına ilişkin sorusunu karşılık Orgeneral Özkök, korkunun söz konusu olmadığını, ancak ABD`nin Irak`a ilişkin planlarının yalnızca Türk halkı değil, tüm dünya için merak konusu olduğunu söyledi. Orgeneral Özkök, ``Merak ediliyor, çünkü ABD belirli bir hedef dile getirmiş değil. Kitle imha silahlarından, Irak`ın demokratikleşmesinden ve diktatör Saddam`ın devrilmesinden bahsediyorlar ama Irak`taki operasyonlarını gerekçelendirecek net, objektif bir hedefleri yok. İnsanların söylenenlerin dışında bir hedef olup olmadığını sormaları doğaldır. Ancak Amerikalı yetkililerin Saddam`ı devirip, bölge halklarının güvenliğini sağlamak ve teröristlerin Irak topraklarını kullanarak Türkiye gibi komşu ülkeleri tehdit etmelerini engellemek istediğine inanmalıyız`` diye konuştu. Irak konusunda iki büyük sorunun bulunduğunun da altını çizen Orgeneral Özkök, bunlardan birisinin, terörist örgüt PKK olduğunu ve uluslararası teröre karşı mücadele ettiğini vurgulayan ABD`nin, kendi terör örgütleri listesindeki bu gruba karşı da mücadele etmesi gerektiğini belirtti. Orgeneral Özkök, ``Bu Amerikalılarla düzenlemek istediğimiz bir konudur. İkinci konu ise Irak`ın istikrarıdır ki bu ülkedeki istikrarsızlık Türkiye`yi de etkiler. Ayrıca Arap dünyasıyla dost ve kardeş düzeyinde ilişkilerimiz var. Savaş ve uzun süren diktadan dolayı acı çeken Irak halkının yardıma ihtiyacı var. Irak`ın istikrara kavuşması için yardımcı olmak niyetindeyiz. Tabii ki müttefiklerimiz ABD ve İngiltere`nin de yardıma gereksinimi var`` dedi. Elefterotipiya`nın, TBMM`nin Irak`a asker gönderme kararının Türkiye`yi Bağdat`tan savunmak için alıp almadığına ilişkin sorusuna ``Herkes istediği şeye inanabilir, ama askeri açıdan bu mümkün değil`` yanıtını veren Orgeneral Özkök, bu konuda alınan kararın askeri ve siyasi mantığa dayandığını, ancak belirsizlikler ve riskler bulunduğunu kaydetti. Irak`taki istikrarsızlığın Türkiye`ye etkisi olacağını belirten Orgeneral Özkök, şunları söyledi: ``Birçok terörist örgüt var. Ortada hukuk devleti yok ve aralarında çatışabilecek olan pek çok milli ve dini grup var. Bunlardan bazıları sınırlarımıza yakın ve onlarla tarihi bağlarımız var. Bir grubun yardım istemesi halinde geçmişte olduğu gibi reddetmeyeceğiz.`` Türk askerlerinin Süleymaniye`de yerel ABD birliklerince tutuklanması olayına da gazetenin sorusu üzerine değinen Orgeneral Özkök, Türkiye-ABD askeri işbirliğinde bir gölge olarak nitelendirdiği bu olayın yeni dostane bir ilişki kurulmasını engellememesi gerektiği görüşünde olduğunu ifade etti. Orgeneral Özkök, ``Bu yara zamanla iyileşecektir. Bir musibet bin nasihate bedeldir, ama bir daha böyle bir şey olmaması gerekiyor`` dedi. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların Atina`nın FIR hattının kontrolünü sınır olarak değerlendirmesi, hava sahasının 10 mil olduğunu savunması ve adaları silahlandırması gibi konulardan kaynaklandığını kaydeden Orgeneral Özkök, bu çerçevede yapılan müzakerelerin iyi gittiğini sandığını da ifade etti. Orgeneral Özkök, ``Türkiye`nin AB üyeliği konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Ege sorunları ve diğerleri bir hafta içinde çözümlenebilir. Aramızda güven olması gerekiyor ama birbirimize karşı askeri ve siyasi düzeyde dikkatli olmalıyız. Dostane ilişkiler iki halkın refahına katkıda bulunuyor. Bir keresinde bir Yunanlı generale, `Sizin ve bizim deniz güçlerimiz Ege için çok büyük ve çatışmaları halinde büyük kayıplarımız olacak. Sonra donanmalarımızı tekrar kurmamız gerekecek ve bunu da halklarımız ödeyecek` dedim. Sorunlarımızı uluslararası anlaşmaları doğru yorumlama, diyalog ve şeffaflıkla çözmemiz gerektiğine inanıyorum`` dedi. Helsinki kararlarında belirtilen 2004 tarihinin Türk-Yunan sorunlarının çözülmesi için son tarih olmadığını bildiren Orgeneral Özkök, bu tarihte Avrupa Konseyi`nin konuyu değerlendireceğini, ancak arzu edilenin, bu sorunları daha önce çözmek olduğunu belirtti. İYİ NİYET JESTLERİ Türkiye`nin iyi niyetini kanıtlamak için birçok jest yaptığını söyleyen Orgeneral Özkök, 2000 yılının Nisan ayından bu yana NATO`ya hava fotoğraflarını ve Aralık 2001`den beri uçuş planlarını yolladıklarını ve Türk savaş uçakları uluslararası FIR hattına girdiğinde, Yunan uçaklarının püskürtmeye çalıştıklarını, Türkiye`nin ise Yunan uçaklarına uluslararası hava sahasında tatbikat yapma izni verdiğine dikkati çekti. Türk savaş uçaklarının tek taraflı olarak NATO tanınma sinyallerini kullandıklarını da açıklayan Orgeneral Özkök, ``NATO uçuş planlarını Yunanistan`a yolluyor. Yani hangi uçağın FIR hattında olacağını kesin olarak biliyorlar. Bu, NATO merkezinden de teyit edilebilir. Neden protesto ettiklerini bilmiyorum`` dedi. Elefterotipiya`nın, ``Türkiye`nin Yunanistan`ın iyi niyet jestlerine yanıt vermediğini`` öne süren sorusunu da yanıtlayan Orgeneral Özkök, ``Yunanistan Lozan anlaşmasına aykırı girişimlerde bulunduğu zaman iyi niyetinden söz edemezsiniz. Özellikle doğu Ege adalarının silahtan arındırılmış statüsünü ihlal eder ve bunları NATO tatbikat ve planlamalarına dahil ederek yasallaştırma çabası gösterirken. Öte yandan PKK`nın başı 1999`da Yunanistan`ın Kenya Büyükelçiliği`nde yakalandığında, Türkiye, Yunanistan`a teröre yataklık eden ülke suçlaması yöneltmek yerine iki ülke arasındaki diyalogu başlatmak gibi önemli bir karar verdi. Tüm iyi niyet jestlerinize yanıt veriyoruz ve silahlı kuvvetlerinizden geçmiştekinden daha iyi yanıt bekliyoruz`` diye konuştu. EGE`DEKİ ADACIK VE KAYALIKLAR Lozan ve Paris anlaşmalarının Ege`de Yunanistan`a ait adaları belirlediğini, ancak Ege`de bu anlaşmalarda yer almayan kayalık ve adacıklar bulunduğuna dikkati çeken Orgeneral Özkök, Yunanistan`ın kendisine verilmemiş bu yerlerde sahiplik iddiasını güçlendirmek için yapılaşma faaliyeti içinde olduğunu kaydetti. Hiç konuşulmayan bu sorunun çözülmesi gerektiğini bildiren Orgeneral Özkök, pek çok adacık ve kayalığın Yunan karasuları içinde değil, uluslararası sularda olduğu ve kendi karasularına sahip olmadıklarına da dikkati çekti. Gazetenin sorusu üzerine, Girit`in güneyindeki Gavdos adasının sahipliğinin kuşkulu olduğu yolundaki Türk tarafınca geçmişte yapılan değerlendirmeye katılmadığını kaydeden Orgeneral Özkök, bunun kendisinin desteklemediği yanlış bir değerlendirme olduğunu ve devlet politikası olmadığını kaydetti. CASUS BELLİ Elefterotipiya`nın, Yunanistan`ın karasularını 12 mile çıkarmasının Türkiye açısından savaş nedeni (casus belli) olacağına ilişkin TBMM kararı konusundaki sorularını da yanıtlayan Orgeneral Özkök, bu kararın tehdit değil, şeffaf bir biçimde tahammül sınırının vurgulanması olduğunu söyledi. Orgeneral Özkök, ``Bir ulus milli çıkarları zarar gördüğü zaman savaş başlatabilir. `Bu alandaki müsamahamın sınırları budur` dediğin zaman ne yapacağını karşı taraf değerlendirir. Türkiye müsamaha sınırlarını belirtti. `Bu çizginin ötesine katlanamam` dedi. Bundan ötesi Yunanistan`a bağlıdır. Bu yaklaşım tehdit ifade etmiyor, tersine ilişkileri düzeltmeyi hedefliyor, çünkü orduların temel taktiği önceden bildirmek değil, gafil avlamaktır. Biz diplomat değil askeriz. Tarihe baktığınızda pek çok ülkenin casus belli`ye başvurmadan başka ülkelere saldırdığını görüyoruz. Bir asker olarak casus belli beyanını yalnızca niyet, şeffaflık ve tahammül sınırının bir ifadesi olarak görüyorum. Neticede bir ülkeyi tehdit için casus belli beyanına gerek yok, bunun pek çok yolu var`` diye konuştu. ANNAN PLANI Gazetenin, ``Türk ordusunun neden Annan planını reddettiği`` sorusuna, ``Bunu kim söylüyor; medya`` yanıtını veren Orgeneral Özkök, Annan planının her iki tarafı da tatmin etmediğini ve kabul görmediğini söyledi. Türkiye`nin plana ilişkin 5 noktada itirazını dile getirdiğini kaydeden Orgeneral Özkök, ``Bunları AB ve ABD`ye bildirdik. Sizinle Annan planının iyi veya kötü olup olmadığını konuşamam, yalnızca strateji ve savunma açısından değerlendirebilirim`` dedi. Elefterotipiya`nın, Türkiye`nin Annan planı üzerinde anlaşmaya varılsa bile Türkiye`nin AB üyeliği ile birlikte uygulanmasını istediğine ilişkin sorusunu da yanıtlayan Orgeneral Özkök, ``Müzakerelere değiniyorsunuz. Ortada şart değil AB üyeliğimizle bağlantılı olan bazı konular var. Türkiye`nin bunları kabul etmesi kolay değil, çünkü AB Türkiye`yi kabul etmezse geriye dönmek mümkün değil. İtirazlarımız bu noktalarla ilgilidir`` diye konuştu. Kıbrıs`ın askeri açıdan büyük önem taşıdığını kaydeden Orgeneral Özkök, doğu Akdeniz`deki deniz ulaşımını kontrol edecek noktadaki adanın stratejik önemine dikkati çekti. Orgeneral Özkök, ``Tabii ki çekilmeyeceğimiz ve gereğinde Türkiye`yi savunabileceğimiz bir Kıbrıs istiyoruz. Bu doğrudan Yunanistan`la ilgili değildir ve yeni bir mesele de değildir. Kıbrıs`ta yalnızca Rumlar ve Türkler ikamet etmiyor. İngiltere`nin de egemenlik hakkı var. Biz, Yunanistan`ın Kıbrıs`tan Türkiye`ye saldırabileceği görüşünü de taşımıyoruz`` dedi. Orgeneral Özkök, gazetenin, ``Türkiye`deki bazı çevrelerin Yunanistan`ın Türkiye`yi tehdit ettiği görüşünde olduğuna`` ilişkin sorusuna ise ``Kim diyor bunu? Hiçbir zaman böyle bir şey demedik. Bunu siz söylüyorsunuz. Hava Kuvvetleri Komutanınız Amintika Themata (Savunma Konuları) adlı dergiye verdiği demeçte, Türk tehdidinin tehlikeli bir biçimde yoğun kaldığını vurguluyor. Bunun tersini kim söyledi?`` yanıtını verdi.