Athena'nın şovu yönetmen kurbanı
Abone olSemercioğlu, Gökhan'la Hakan'ın arkasında biri oturduğunu ve bu kişinin tek bir görüntüsünün olmadığını belirtiyor.
Cengiz semercioğlu Hürriyet Kelebek´te, Eurovision´un
yönetmenini eleştirdi. "Gökhan´la Hakan´ın arkasında yerde biri
oturuyor, tek kare görüntü yok!. Üzerinde kapşonlu bir şey var, kız
mı erkek mi en dikkatli izleyicinin bile seçmesi mümkün değil!
Çünkü yönetmen göstermiyor" diyen Semercioğlu, Athena´nın şovunun
yönetmen kurbanı olduğunu yazdı. Athena'nın şovu yönetmen kurbanı
Yarı finalden sonra "Eurovision, 10 üzerinden 10" demiştik. TRT
finalde de yüzümüzü kara çıkartmadı. Tek kelimeyle muhteşem bir
organizasyondu! Bunu anlamak için yarışma sonrasında yayınlanan,
geçtiğimiz yıl Sertab'ın Riga'da birinci olduğu görüntüleri izlemek
yeterdi. 2003 Riga'yla, 2004 İstanbul arasında dekor, ışık, sahne
tasarımı açısından dağlar kadar fark vardı. Emeği geçen herkese
tebrikler! 18 kameralı reji için İsveçli yönetmen Sven Stojanovic'i
yarı final sonrası tebrik ettik ama finalde de kendi evimizde golü
yiyen biz olduk. Athena'nın şovu ancak bu kadar kötü
getirilebilirdi ekrana. Gökhan'la Hakan'ın arkasında yerde biri
oturuyor, tek kare görüntü yok!. Üzerinde kapşonlu bir şey var, kız
mı erkek mi en dikkatli izleyicinin bile seçmesi mümkün değil!
Çünkü yönetmen göstermiyor. Sonra sahnede solo darbuka çalınıyor,
yönetmen geniş plan salondaki seyircileri seçiyor. Ve sahneye
döndüğümüzde görüyoruz ki bir afet ortada dans ediyor. Nereden
çıktı, kim belli değil. O kızın arkada darbuka çaldığını, sonra
üzerindekini atıp, darbukayı bırakıp dansa geçtiğini bırakın 33
ülkedeki izleyiciyi, Türkiye'dekiler bile anlamadı. Yönetmen
Athena'nın gösterisini ve gösterinin en önemli parçasını resmen
katletti! Seyirci sahnede olup biteni, yönetmenin gösterdiği
kadarıyla bilir. Eğer yönetmen Athena'nın şovunu doğru dürüst
göstermiş olsaydı, Türkiye'nin aldığı oy daha da artardı!.
Komşuculuk işleri Bülent Özveren daha beşinci ülkeden sonra sonucun
üç aşağı beş yukarı ne olacağını söyledi, Türkiye'nin birincilik
şansının kalmadığını çok önceden açıkladı. Tecrübe konuştu yani.
Ancak o tecrübe, "komşuculuk" işinin Eurovision'un doğasına çok
uygun olduğunu hala anlamadı. Hadi eskiden seçilmiş jüriler vardı
ve politik kararlar çok ağır basıyordu. Şimdi cep telefonu
seyircinin elinde. Ve o seyircinin de kendine yakın bulduğu ülkenin
şarkıcısını desteklemesinden daha doğal ne olabilir. Televizyon
karşısında oturan bir Portekizli, şarkıyı sevmese de, aynı dili
konuştuğu aynı kültürü paylaştığı İspanya'ya sms atmayacak da kime
atacak? Bir Yunanlı'nın Rum'la, Monaco'lunun Fransız'la, Rus'un
Beyaz Rus'la gönül bağı olmayacak da kimle olacak? Öyle de oldu, bu
ülkeler birbirine 12 verdi. Peki KKTC yarışsa, biz 12 puanı
Ukrayna'ya verir miydik? Tabi ki hayır! Özveren komşuculuk işlerine
bu kadar bozuluyor da, Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda'dan
aldığımız 12 puana, Danimarka, Avusturya, İsviçre'den aldığımız
yüksek puanlara neden bir şey demiyor. Avrupa'da Türkler'in en çok
yaşadığı ülkeler bunlar! Telefonla oy sistemi geçerli olduğu
sürece, bundan sonra ben bile katılsam Türkiye'nin her yıl ilk
10'da yer alması neredeyse kesindir artık. Buna neden bir şey
söylenmiyor! Bu nedenle durup durup komşuculuk işine itiraz etmenin
anlamı yok. Günün moda deyimiyle Eurovision'un "formatı bu"...
Şarkınız, şovunuz iyiyse gerçekten zirveye oynuyorsunuz. Kötüyse
bile her ülkenin kendine göre garanti alacağı puanları var. İkisi
birden olunca zaten birinci oluyorsunuz.