“O Ses Türkiye”nin hiperaktif jüri üyesi Gökhan Özoğuz, sonradan coşanlardan değil. Dünyaya bile ikiziyle tekme tokat çarpışarak gelen müzisyen, çılgın çocukluğunu Vogue’a anlattı. ATHENA GÖKHAN, İLK KEZ BU KADAR AÇIK... Jüri üyesi olduğu ‘O Ses Türkiye’ye bu sezon damga vuran Gökhan Özoğuz, abdest alırken çekilmiş fotoğrafının kendi adına açılan fake hesapla Instagram’da paylaşılmasından rahatsız: "Herkesin bir sırlı tarafı vardır. Senelerdir yaşamış olduğum bir iç dünyam varsa, onu ‘O Ses Türkiye’ gündemiyle sunacak halim yok. Özel hayatımı paylaşmaktan hoşlanmam..." "BENİM HAYATIM GÖKKUŞAĞI GİBİ" VOUGE dergisine konuşan Özoğuz, şu sözlerle kendini ifade etti: “Benim hayatım gökkuşağı gibi, bin tane şey var. Onların düşündüğü Müslüman olamam. Bence bir insan, inanç sisteminden dolayı da alkışlanmamalı. Bravoluk bir şey değil bu. Her şey bakış açısında gizli, herkesin kafasında başka bir inanç var. İnsan olduğu için sevsin insanlar birbirlerini.” Gökhan Özoğuz; ekibiyle birinci olduğu ‘O Ses Türkiye’de, her zaman yaptığı şeyi yaptı: Kendisi oldu. Özoğuz, “Çocukken neyseniz, ileride ancak onun farkına varmış haline dönüşüyorsunuz” diyor. Önceki hafta final yapan ‘O Ses Türkiye’nin parlayan jüri üyesi Gökhan Özoğuz, Vogue Türkiye’nin şubat sayısında yer aldı. Şarkıcıyı Ebru Çapa kaleme aldı. "ALIN BU ÇOCUKLARI OKULDAN" Gökhan ve Hakan Özoğuz kardeşler, annelerinin karnından dört dakika arayla, doğum sırasında birbirlerini tekmeledikleri için morarmış gözle çıkmış çift yumurta ikizleri malum... ‘Haylaz’ sıfatı çok hafif kaçar, üçüncü sınıfta sabrı iflas eden okul yönetiminin, ebeveynlerine yalvarıp, “Alın bu çocukları” demesiyle, bildiğiniz okuldan atılmışlıkları var. Yaşadıkları bahçeli ev, babalarının eczanesi, Fenerbahçe Stadı ve Akmar Pasajı arasında geçen ilk gençlikleri deseniz, başka türden bir adrenalin patlaması: “Hayatımın hem en eğlenceli hem en sıkıntılı zamanlarını okulda yaşadım diyebilirim. Hapis gibi gelirdi bana okul. Hâlâ da sevmem. Bizim ülkemizdeki korkunç eğitim müfredatı, bireyin bilgilenmesi değil, bilgilenmemesi için yaratılmış. Ortaokuldayken biz artık iyice uç noktalara gitmeye başlamıştık. Bence insanın meşrebi hep aynı kalıyor. Çocukken neyseniz, ileride ancak onun farkına varmış haline dönüşebiliyorsunuz. Eskiden de böyleydim ama daha sert tepkiler verip, fazla duygusal yaşadığım bir dönemdi ilk gençliğim. BABAMIN VEFATI BİZİ DAĞITTI 2007’de babaları Ahmet Hamdullah Özoğuz’un vefatı, iki kardeşi derinden sarsar; ciddi bir hava değişikliği ihtiyacı duyarlar: “Kafamız kötüydü, dağıldık, darmadağın olduk yani. Babamın hastalığının ağır olduğu dönemde, albüm yapmaya çalışıyorduk. Mecburen bitirmemiz gereken bir albüm, yapılmış şarkılar var ama kafamızı toparlayamıyoruz. O albüm, ‘Us’; benim için hep yarımdır. Ondan sonra bir es ihtiyacı duyduk. Hakan, ‘Ben askere gideyim’ dedi. Ben de beraber gidecektim fakat olamadı. Baba vefat edince, ikizleri birlikte almıyorlar. Ben de öyle olunca Londra’ya gittim. Askerlikten sonra Hakan da geldi. 2012’ye kadar, öyle gelmeli gitmeli bir dönem geçirdik. Sonra gerçeğin aslında İstanbul’da olduğunu fark ettik. Bu sefer İstanbul-Londra kombinasyonu başladı ki, asıl tat öyle çıkar oldu bence.” O FOTOĞRAFLARDAN ÇOK RAHATSIZ Konuştukça açılıyor; şarkı yarışmasından bahsederken tasavvuftan dem vurmaya başlıyor; İstanbul’dan laflarken Wivienne Westwood’dan, punk’dan... Konular boyu dağılıyor, dağılıyor; sonra “Biz bu lafa nerden gelmiştik?” diye soruyor gülerek. Endişeye mahal yok oysa: Bırakınız dağınık kalsın. Dağınıklığı, kendi bütünlüğünde gayet derli toplu; saf, anlaşılır, net zira: Gökhan işte! Laf kaçınılmaz olarak, abdest alırken çekilmiş bir fotoğrafının kendi adına açılmış fake hesapla Instagram’da paylaşılmasına geliyor. Böyle bir şeyin duyulmasından çok, duyuluş şeklinden rahatsız: HANGİ TARİKATA ÜYE? "HERKESİN SIRLI BİR TARAFI VARDIR" “Dedem hafızdı; babam beş vakit namaz kılardı. İç dünyamı bir anlatırsam, herkesin kafasında bir çorba oluşur. Herkesin bir sırlı tarafı vardır. Ben böyle bir şey açıklayacak olsam, bu şekilde açıklamam. Senelerdir yaşadığım bir iç dünyam varsa; onu, ‘O Ses Türkiye’ gündemiyle sunacak halim yok. Bu benim özel hayatımdır, iç dünyamdır; paylaşmaktan da hoşlanmam. Benim hayatım gökkuşağı gibi, bin tane şey var. Ben onların düşündüğü Müslüman olamam.” Başka birinin, kendisi adına hesap açıp, onun ağzından konuşmasını düpedüz tuhaf buluyor. Tuhaf da değil, saçma: İNSAN İNANÇ SİSTEMİNDEN DOLAYI ALKIŞLANMAMALI “Bence bir insan, inanç sisteminden dolayı da alkışlanmamalı ayrıca. Bravoluk bir şey değil bu. Ben Müslümanım, öbürü Budist, öbürü Musevi... Her şey insanların bakış açılarında gizli, niye tepki duyalım ya da alkışlayalım ki? İnsan olduğu için sevsin insanlar birbirini...”