Özcan Tekgül, Gazi Mustafa Kemal Atatürk hayatını kaybettikten tam 1 yıl sonra 1939 yılında doğdu. 1954'de bir yarışmada plaj güzeli seçildi. Ertesi yıl Ses tiyatrosunda sahneye çıktı. Aynı yıl Kaybolan Gençlik filmi ile sinemaya başladı. 30 kadar filmde başrol oynadı. 60'larda birçok ülkede dansözlük yaptı. Dansöz kıyafetiyle fotoğrafları gazetelerde yayımlanınca yargılandı. Sahnenin önünde onu polisler bekliyordu. Ama vazgeçmedi. Haziran 1980’de Kültür Bakanlığı, meslekte 25. yılını dolduranlara onur ödülü vermeyi düşündü. Özcan Tekgül’e onur belgesi verilecek olması siyasilerin arasında uzun zaman alay konusu oldu. Bir dansöze şeref belgesi verileceği haberi bakanlıktan istifalara bile neden oldu. MSP, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e zehir zemberek bir soru önergesi verdi: “Bu madalyayı siz bizzat takmak ister misiniz?” Politikacılar birbirlerine “Özcan Tekgül gibi kıvırma sakın” diyerek akıllarınca hakaret ediyorlardı. Oysa Özcan Tekgül, yalnızlığın ve tek başına bırakılmışlığın bütün sıkıntılarını yaşıyordu. 1986’da dansı bıraktı ve Kırklareli’ne, Kıyıköy’e gitti, bir restorana ortak olmak istedi, olmayınca babasından kalan emekli maaşıyla yaşayacağı son durak olan Antalya’ya gitti. 2 Temmuz 2011’de Antalya Serik yolunda ölümlü bir trafik kazası yaşandı. İki araç kaza yapmıştı. Bir kişi ölmüş, iki kişi de yaralanmıştı. Ölen kadın 73 yaşındaydı. Ajanslar bu haberi geçtiğinde kimse umursamadı. Antalya Devlet Hastanesi morguna getirilmiş cansız bedenin adını taşıyan kadın ünü memleketin sınırları dışına taşmış biri de olsa onu artık tanıyan hiç kimse yoktu! 15 gün boyunca Özcan Tekgül’ü arayıp soran olmadı. Bir yakını gelsin de bu ölümlü faniye sahip çıkılsın istenmişti. Selim adında bir sanatçının ilgisini çekti bu isim. Garipler mezarlığına gidecek bu yoksul cesede sahip çıktı Selim. Yetkilileri uyardı, gazetecileri ayağa kaldırdı. Bir hayırseverin yardımıyla, dünyada kimi kimsesi kalmamış bir gariban kadına el birliğiyle sahip çıkıldı.