Atatürk'ün iki büyük itirafı!
Abone olTürkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, iki alanda yapılan inkılabın tutmadığını itiraf etmiş...
İNTERNETHABER.COM - Tek dil, iki dil, çok dil
tartışmalarının sürdüğü bugünlerde Taraf gazetesinde Pazar günleri
tarih araştırmalarını aktaran Ayşe Hür'den kuşatıcı bir dosya daha
geldi.
Hür, Atatürk'ün iki alanda yapılan inkılabın beklenen sonucu
vermediği şeklindeki sözlerini bugünkü yazısına taşıdı...
İşte Hür'ün yazısından ilgili bölümler:
18 Ağustos 1934'te toplanan II. Türk Dil Kurultayı'nda TDTC'nin
adı, Türk Dili Araştırma Kurumu (TDAK) olarak değiştirildi.
Kurultaya Sovyet İlimler Akademesi'nden Prof. Samoiloviç
"Cuci ulusu Edebi Dili" ve yine aynı akademiden
Prof. Meşçanifo "Dilin Neşvünema Tarihi" adlarıyla
birer tebliğ sunmuşlardı. Azerbaycan delegesi ahmet Caferoğlu "Rus
Dilinde İlk Tür Dili Yadigarları" başlıklı tezini sunarken konu
dışına çıkınca Mustafa Kemal salonu terk etmiş, TBMM ve Kurultay
Başkanı Kazım (Özalp) Paşa da konuşmacının sözünü keserek kürsüden
indirmişti. Kurultayda bundan böyle sunulacak teliğilerin
'Öztürkçe' olması konusunda karar alındı. İlk Öztürkçe sözcükleri
de Atatürk bizzat türetmeye çalıştı. Bugün Türkçeye yerleşmiş olan
er, subay, kurmay, genel, özel, evrensel, kutsal, ısı, ergenlik,
kıvanç gibi sözcükler onun buluşuydu.
ANLAYANA AŞK OLSUN
Atatürk her gece bu şarkıyı dinlerdi |
Mustafa Kemal Atatürk 15 sene hemen her gece bu şarkıyı dinlerdi. Dinlemek için bu linki tıklayın |
Mustafa Kemal Öztürkçe işini öyle önemsemişti ki, kimi
konuşmalarında ve yazışmalarında bu sözcükleri kullanmaya
başlamıştı. Örneğin 3 Ekim 1934'te İsveç Veliahtı Güstav Adolf
onuruna verilen yemekte yaptığı şu konuşma tamamıyla Türkçe
köklerden yeni bir dil yaratılabileceğini kanıtlama çabası gibiydi.
"Bu gece yüce konuklarımıza, Türkiye'yi uğur getirdiklerini
söylerken, duyduğum tükel özgü bir kavançtır. Burada kaldığınız
uzca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde bu yurtta,
yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankısını bulacaksınız.
İsveç-Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez
damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü
sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. Ancak daha başka
bir alanda da onlar erdemlerini, o denli yaltırıklı yöntemle
göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az
özence değer değildir. Avrupa'da iki bitim ucunda yerlerini
berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak
balysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar
bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar; baysal
utkusu..."
DİLDE VE MUSİKİDE İNKILAP OLMAZ!
Atatürk'ün ilk başlarda büyük bir anlam yüklediği dil ve musiki
inkılabından umduğunu bulamadığını Ayşe Hür'ün şu satırlarından
öğreniyoruz:
Peki, sonunda ne oldu? Falih Rıfkı Atay Çankaya'da bunca çabadan
sonra varılan sonucu şöyle anlatıyordu: "Bir akşam Atatürk
sofra bittikten sonra benim yanı başındaki iskemleye oturmamı
emretti. 'Dili bir çıkmaza saplamışızdır,' dedi. Sonra: 'bırakırlar
mı dili bu çıkmazda?' Hayır, ama ben de işi başkalarına bırakmam.
Çıkmazdan birn kurtaracağız,' dedi. Nihayet Ahmet Cevat
Emre Atatürk'ün "İki şeyde inkılap olmaz: Dilde ve
musikide!" dediğini kaydedecekti...