Atatürkün hayalindeki bayrak rengi
Abone olAtatürk’ün, bayrak rengini değiştirmeyi düşündüğü ortaya çıktı. Peti Ulu Önder Türk Bayrağı'na hangi rengi uygun gördü.
1920 yılı başlarında Büyük Millet Meclisinin açılması için
çalışmalar sürerken Atatürk’ün, bayrak rengini değiştirmeyi
düşündüğü ama arkadaşlarının bu teklife meyletmemesi üzerine Türk
Bayrağının renginin değişmediği belirtildi.
Meclis görevlisi Yılmaz Koç, inkılap tarihi ve Kurtuluş Savaşının
bilinmeyen veya unutulmaya yüz tutmuş detaylarını "Unutulanlar"
isimli kitabında derledi.
Koç’un, Meclis tutanaklarından ve arşivinden yararlanarak
hazırladığı kitapta, 1920 yılı başlarında Büyük Millet Meclisinin
açılması için çalışmalar sürerken Atatürk’ün, bayrak rengi olarak
gök mavi rengi düşündüğüne yer veriliyor. Kitapta, Çankaya’da
yapılan sohbetlerde Atatürk’ün gök rengini çok sevdiğini, bayrağın
renginin de böyle olmasını arzu ettiğini arkadaşlarına söylediği,
ancak bu yönde arkadaşlarından bir fikir veya teklif gelmeyince, 2.
Mahmud döneminde kabul edilen ay yıldızlı al bayrakla devam
edildiği anlatılıyor.
Kitapta, "Atatürk’ün Meclis-i Mebusan üyesi olduğu, fakat bu
Meclisin toplantılarına hiç katılmadığı" bilgisi de yer alıyor. 7
Kasım 1919 seçimlerinde Erzurum’dan Meclis-i Mebusan’a milletvekili
olarak seçilen Atatürk’ün, "hastalığını" bahane ederek Meclis
çalışmalarına katılmadığı kaydedildi.
ÜLKE YOKLUK İÇİNDEYDİ
Kitapta, bazı olaylar da şöyle anlatılıyor: - Kurtuluş Savaşı
döneminde, sadece düşmanla değil, yoksullukla da mücadele
ediliyordu. Erzurum Kongresinden sonra Sivas Kongresine katılmak
için yol hazırlıklarına başlayan Mustafa Kemal Paşa’nın durumunu,
heyetin para işleriyle uğraşan Mazhar Müfit Kansu hatıralarında
şöyle anlatıyor: Erzurum’dan Sivas’a yola çıkacaktık, fakat yola
çıkmak için gerekli yakıtı alacak ve yolda iaşeyi sağlayacak para
yoktu. Heyet üyelerinden 60 yaşındaki Binbaşı Süleyman Bey,
biriktirmiş olduğu 900 lirayı verdi. Süleyman Bey, bundan Mustafa
Kemal Paşa dahil kimsenin haberi olmamasını istedi. - Büyük Millet
Meclisi, 23 Nisan 1923’te en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Mensubu
Şükrü Bey’in başkanlığında toplanıyor. Açış konuşmasından sonra söz
alan Mustafa Kemal Paşa, kürsüye çıktığında üzerinde Erzurum Valisi
Münir Bey’in elbisesi bulunuyordu. - Mustafa Kemal Paşa, temsil
heyetiyle Ankara’ya geldiğinde ülkenin her tarafında yokluk hüküm
sürüyordu. Ekmekçilere bile verecek paraları kalmadığını yazan
Mazhar Müfit Kansu, kendi kürkünü sattırdığını anlatıyor.
Lozan Konferansı'na "Kürdistan" temsilcisinin davet edilmesi
üzerine, Mecliste 17 Mart 1921 tarihinde genel görüşme yapıldı. Bu
görüşmede, "Kürdistan meselesi diye bir meselenin mevcut
olmadığına" dair Doğu illerinden gelen çok sayıda telgraftan biri
okundu. Tutanaklara geçen telgraf metni kısaca şöyle: "Türk
birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler, kendi
milletlerinden saymazlar. Kürtlerin mukadderatı, Türk’ün
mukadderatıyla beraberdir. Biz Kürtler, TBMM Hükümetinden başka
kurtarıcı beklemediğimiz gibi, İtilaf devletlerinden merhamet
dilenmeye tenezzül etmiyoruz. Misak-ı Milli dahilinde sulh
yapılmasını temin için bütün varlığımızla Hükümetimize yardım
edeceğimizi, TBMM Hükümeti dahilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur
olarak bilinmesini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ve
başarılar temenni ederiz." Aynı konuyla ilgili telgraflar 31 Mart
1921 tarihine kadar gelmeye devam eder. Telgrafların hangi illerden
ve kimlerden geldiği tekrar Meclis’te ele alınır. Genel Kurulda
okunan diğer telgrafta ise "Altı buçuk asırdır ki Türkiye
idaresinde rahat ve refah içinde yaşıyoruz. Hiçbir zaman
Türkiye’den ayrılmak, ayrı bir hükümet kurmak Kürtlerin hatırına
gelmemiştir. Tarihimiz, dinimiz ayrılık kabul etmeyecek bir manevi
ve maddi mahiyeti ile birbiriyle iç içedir. Kürdistan namına
konferansta söz söyleme yetkisi, yalnız Büyük Millet Meclisi
Hükümetini temsil eden Türkiye heyeti üyelerine aittir"
deniliyordu.