10 Kasım 1938'de hayata veda eden Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 76'ıncı ölüm yıl dönümünde her yıl olduğu gibi bu yıl da 9'u 5 geçe Atatürk'ün anısına; onun yurtseverliği, inkılap ve ilkelerinin Türkiye'ye kattıkları okullarda, radyo ve tv'lerde anlatılıyor... Ulu önder Atatürk'ün ölümünün 76'ıncı yıldönümünde bir kitap sizleri Atatürk'e dair bugüne dek hiç bilmediğiniz sırlarla karşılaştıracak. Ferda İlbay, dedesi Asaf İlbay'ın vasiyetini yerine getirerek, dedesinin Atatürk'le ilgili hatıralarını temize çekmeye karar verir. Ve Atatürk Kitaplığı’nda bir arşiv taramasına girer. Anılar bir araya toplanır ve “Çocukluk Arkadaşım Atatürk” adında bir kitaba dönüşürek dede Asaf İlbay imzasıyla baskıya verilir. Ferda İlbay, kitabının detaylarını ve Atatürk'le ilgili hiç bilinmeyenleri Habertürk'e anlattı. Ferda İlbay'ın anlatımıyla Atatürk'ün hiç bilinmeyen 57 yıllık sırları; ilk aşkı, Müslümanlığa bakış açısı ve çocuk özlemi... Mustafa Kemal’in ilk aşkı Selanik’te yaz tatilinde (1899-1900) mahallelerindeki nüfuzlu bir mevkiiye sahip komşuları Ş... Paşa’nın kızı olan E... Hanım’a özel ders verirken yakınlaşırlar. Ancak Ramazan Bayramı sonunda Mustafa Kemal, Harbiye Akademisi’ne yani İstanbul’a dönmek zorunda kalır. Bayramın 3. günü Floka Gazinosu’nda buluşurlar. E.. Hanım konuyu hemen evliliğe getirince Mustafa Kemal tahsilini yarıda bırakamayacağını söyler. Genç kız yaşlı gözlerle “Allah’a ısmarladık” diyerek oradan ayrılır. Asaf İlbay, 1930 yılında Mustafa Kemal’e âşık E... Hanım’dan bir mektup alır. Mustafa Kemal, derhal yardım edilmesini emir buyurur. Ve İlbay şu notu düşer kitabına: “Tarihe mal olan dâhilerin çoğu, aşk maceraları geçirmiştir. Bunların sevgililerine yazdıkları mektuplar, bazı tarihi hadiseleri aydınlatmıştır... Dâhiler içinde kadının ne aşkına ne fendine kendini esir etmeyenler varsa, Atatürk bunların başında gelir.” ‘Bir çocuğum olsaydı büyük sevinç duyacaktım’ “Orman Çiftliği’ndeyiz. Atatürk, Neşet Ömer Bey’e dedi ki: ‘Bir çocuğum olsaydı büyük sevinç duyacaktım. Milletime benden sonra, benim neslimden, bana benzer bir evlat bırakmayı çok isterdim. Profesör, bunun bir çaresi yok mudur?’ Neşet Ömer Bey gülüyordu, eşim söze karıştı: ‘Bir değil birkaç evladınız olmalı idi. Belki, birisi bir nebze size benzerdi. Çünkü Paşam, size benzemek o kadar güç bir şey ki...’ Atatürk’ün güzel gözleri, uzaklara, derinlere dalmış idi.” ‘Din işlerinin mihrabı insanların vicdanlarıdır’ İlbay, din konusunda yalnızca bir kez Hz. Musa ve Hz. Muhammed hakkında Atatürk’ün görüş ve düşüncelerine şahit olmuş. Hz. Musa’nın cahiliye devrinde 10 emir ile insanlığa fazilet dersi verdiğini düşünen Atatürk, Hz. Muhammed’in ise Musa devrinin din telakkilerindeki hurafeleri kısmen atmasına muvaffak olduğunu söylemiş. Atatürk, İlbay’ın din telakkisi merakını ise şöyle yanıtlamıştır: “Din vardır ve lazımdır. Bizim dinimizin temeli sağlamdır, malzemesi iyidir. Ancak bina sakatlanmıştır. Çok yaşamış ve eskimiş olan harcın kaynaştırma kudreti azalıp çözüldükçe yeni malzeme ile takviye edilememiştir. Aksine, yabancı unsurlar katılarak zayıflatılmıştır. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam olan temel üzerine yeni bir bina kurulacaktır. Bize göre din ülküsü, vicdan telakkisidir. Herkes vicdanının emrine tabi olmakta serbesttir, hürdür. Biz, din işlerini, devlet ve millet işleriyle karıştırmıyoruz. Millet ve devlet işlerinin Kâbe’si, milli hâkimiyetin tecelli ettiği Büyük Millet Meclisi’dir. Din işlerinin mihrabı ise insanların vicdanlarıdır. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe, tefekküre muhalif değiliz. Kaste ve fiile dayanan taassupkâr irticalardan sakınıyoruz ve buna asla meydan vermeyeceğiz.”