Atatürk ''Tosca'' eşliğinde anılacak
Abone olAtatürk, askeri ataşe olarak genç yaşta gittiği Bulgaristan'da sevdiği, her bölümünü ezbere bildiği ve kimi zaman gözyaşları içinde dinlediği ''Tosca'' eşliğinde anılacak.
Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), Ata'nın ebediyete
intikalinin 67. yıldönümü olan 10 Kasım'da, Ulu Önder için en
sevdiği operanın konser versiyonunu seslendirecek. Orkestrayı Bujor
Hoinic'in yöneteceği konserde, ADOB Korosu, Şef Emil Minev'in
yönetiminde sahne alacak. Baş karakter ''Florica Tosca''yı Nilgün
Akkerman'ın seslendireceği konserde, İhsan Ekber, Mithat Karakelle,
Suat Arıkan, Sabri Karabudak, Cem Akyüz ve Levent Akev izleyici
karşısına çıkacak. Yapıt, iki bölümden oluşuyor. Devlet Opera ve
Balesi Başrejisörü Gürçil Çeliktaş, AA muhabirinin sorularını
yanıtlarken, Ata'nın Bulgaristan'da henüz genç bir askeri ataşe
iken gittiği operada ''Tosca'' operasını sevdiğini söyledi.
Atatürk'ün, bu yapıtı her dinleyişinde duygulandığını anlatan
Çeliktaş, ''İlk Türk operası 'Özsoy' da Atatürk'ün direktifiyle
yazılmıştır. Hatta, Ata kimi zaman esere olumlu katkılarda da
bulunmuştur. Atatürk, klasik müziğe gönül vermiş ve ülkede sevilip
yaygınlaştırılması için çaba göstermiştir'' dedi. ATA VE ''TOSCA''
Atatürk'ün direktifiyle kurulan Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası'nın (CSO) sanatçılarından Enver Kapelman'ın anılarından
da Ata ile ''Tosca'' arasındaki bağı anlamak mümkün. Kapelman,
Atatürk'ün en çok halk müziğinden, oyun havaları ve operetlerden
hoşlandığını anılarında şöyle aktarıyor: ''Atatürk'ün en çok
sevdiği parçaların başında 'Tosca' gelirdi. Mustafa Kemal, genç bir
ataşe olarak bulunduğu Bulgaristan'da devamlı olarak operaya
giderdi. O sırada 'Tosca'da oynayan sopranoya hayrandı. Aradan
geçen yıllar, bu sevgiyi unutturmamıştı. Akşamları O'na defalarca
'Tosca'dan parçalar çalardım...'' ''ÜÇ GECE KENDİSİNE MÜZİK
YAPTIK'' 9 Kasım 1963 Cumartesi gecesi Ankara Radyosu'nda Nevin
Uluçam'ın Devlet Konservatuarı öğretmenlerinden Prof. Dr. Necdet
Remzi Atak ile söyleşisi de Ata'nın ''Tosca'' operasına tutkusunu
gözler önüne seriyor. Atatürk'ün huzurunda çok konser verdiğini
belirten Atak, Ulu Önder ile takvimler 29 Ocak 1926 tarihini
gösterirken ve kendisi 15, kız kardeşi Ferhunde 16 yaşındayken bir
konser için geldikleri Ankara'da ilk defa karşılaştıklarını
anlatıyor. O tarihlerde Ankara'da konser verebilmek için piyano
bulunamadığını ifade eden Atak, bu anısını, ''Sonunda Köşk'ten
getirdiler. Konser, o zamanki TBMM Başkanı Kazım Özalp'ın
gözetimindeydi. Atatürk oradaydı. Konserden sonra bizi Köşk'e
çağırdı. Ankara'da 3 gece kaldık. Üç gece de kendisine müzik
yaptık'' diye aktarıyor. ''GÖZLERİNDEN SİCİM GİBİ YAŞLAR AKIYORDU''
1934-1935 yıllarında Köşk'te Atatürk'ün ''çok içli bir akşamında''
bir araya geldiklerini ve kendilerine '''Tosca'' operasını
Avrupa'da hangi koşullar altında dinlediğinden, o zamanki dünya
durumundan, kuşkularından, zevklerinden uzun uzun bahsettiğini
belirten Atak, bu anısını şöyle aktarıyor: ''Bir şeye içleniyordu.
Çok içleniyordu ve çok içli bir akşamdı. 'Tosca' operasından
Çavadarossi'nin ünlü aryasını birçok kez benden istemiş olduğu için
hazırlıklıydım. Hatta bir yanlış yapmayayım diye aryanın notalarını
bile yazmıştım ve cebimde bulunduruyordum. O gece de biliyordum ki
sıra tekrar Tosca'ya gelecek. Adeta bekliyordum. Nihayet bana
döndü: 'Çal bakalım şu Tosca'yı' dedi. Ben notayı çıkarttım; 'Hayır
hayır... Öyle değil, notayı bırak, notasız çal' dedi. Notayı
bıraktım, gözlerimi kapadım, konsantre oldum, başladım çalmaya...
Bir iki nota çalmıştım ki; 'Hayır hayır, olmadı, bana dön, bana
çal, benim gözlerime bak öyle çal' dedi. Kendisine döndüm. Masada
oturuyordu. O'na dönerek çalmaya başladım: 'Gene olmadı, bana daha
yaklaş' dedi. Yaklaştım, çok yaklaştım. Belliydi ki çok uzak bir
anısının içine gömülmek istiyor ve içinden çok eski zamanlara ait
bir şeyler taşıyor, fışkırıyor, fışkırıyordu. En sonunda, 'Kemanın
sapını omzuma dayayacaksın ve öyle çalacaksın' dedi. Bir an için
gözünüzün önüne getirin, tarihimizde yaşamış, yaşayacak en büyük
Türk, bir sanatçıya 'Kemanının sapını omzuna daya ve o vaziyette en
sevdiğim melodiyi çal' diyor. Ben artık ibadet eder gibi, huşu
içinde Çavadarossi'nin aryasını çalmaya başladım. Atatürk, gözleri
kapalı, biraz madeni ahenkli, biraz kısık, çok tatlı, çok manalı
sesiyle melodiyi söylerken gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyordu.
Aryayı belki on beş kez tekrarladım...''