Kürşat BUMİN'den
dinlemiştim.
Çay bahçesi açmak
isteyen vatandaşın bu girişimi, her defasında belediye zabıtası
tarafından engellenip yıkımla sonuçlanınca; "girişimci
ruh" çareyi bahçeye Atatürk büstü koymakta bulmuş. Bir daha da
çay bahçesinin sahibine ne ruhsat soran olmuş ne de işletme
belgesi.
Türkiye’de bir işi
meşrulaştırmak istiyorsanız, o işin yolunu bir şekilde Atatürk’ten geçirmeniz lazım. Aksi takdirde
ya Atatürk düşmanısınız ya irticacı, ya da vatan
haini.
Hükümet, demokratik açılım
meselesini meclise getirmek için 10 Kasım gününü seçince, CHP
liderinden akıllara durgunluk veren bir açıklama geldi:
“Bayrakların yarıya indirildiği bir günde bu meselenin meclise
taşınmasında bir anlam aramak lazım.”
… !!!
Buna karşın açılım
yanlıları ise “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün sahibinin ölüm yıldönümünde bu konunun meclise
gelmesi daha bir güzel.” şeklinde karşı bir atak geliştirdi; yine
Atatürk üzerinden.
Atatürk hayatta olsa ve
kendi şöyle bir İstanbul turuna çıksa, aşağıda yazanlara ne türden
bir tepki verirdi dersiniz?
Mustafa Kemal
Bulvarı…
Atatürk
Caddesi…
Gazi İlköğretim
Okulu…
Atatürk Lisesi…
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Mahallesi…
Atatürk
Havalimanı
…
“Yaver bunlarda ne!”
der miydi acaba?
Pelin BATU’nun dediği
gibi, binlerce yıl sonra arkeologlar bizi incelerken Atatürk
heykelleri, resimleri, maskları ile karşılaştıklarında, bizim tek
tanrılı bir dine mensup olduğumuzu ve bu ilahın da Atatürk olduğunu
düşünürler.
86 yıl önce önderliğinde
kurulan Cumhuriyet Türkiye’sinde ve ölümünün 71. yılında
artık Atatürk’ü rahat
bıraksak ve biraz da kendi işimize
baksak diyorum, nasıl olur?
Ayrıca…
Laiklik, irtica,
Kemalizm, ulus devlet gibi kavramlarla değil; ekonomi, hizmet,
yolsuzluk gibi, anlamlarında mutabatak sağlanmış kelimeler
üzerinden muhalefet geliştirmenin daha etkili olduğunu biri
Deniz BAYKAL’a anlatsa…
O “biri”nden küçük bir
ricam var.
Deniz Bey’in kulağına
eğilsin ve bir de şunu söylesin: Atatürk öldü.