CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün
açıklamalarıyla başlayan ve yedi milletvekilinin bildirisiyle krize
dönen ‘Dersim’ tartışması büyüyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Aygün için “Dersim
olayları dolayısıyla Atatürk’ü suçlayan bir ifadesinin yer aldığı
bize söylendi ve gazetelerde de böyle bir haber yer alınca o
nedenle kendisinden bir savunma almaya karar verdik. Ama kendisi
grubun kapalı toplantısında böyle bir ifadeyi kullanmadığını
söylemiş” diyerek konuyu kapatmaya çalışmıştı ancak
Aygün’ün hazırladığı Dersim kitabı, CHP’nin tek parti iktidarı
dömeninde Dersim’de yaşananları ve olaylarla Atatürk’ün ilişkisine
yönelik tüm iddilara yer veriyor. CHP’li Aygün’ün ‘Dersim 1938 ve
Zorunlu İskan’ isimli kitabında, şu çarpıcı ifadeler yer
alıyor:
En büyük katliam Dersim’de yaşanır
(Cumhuriyet dönemi Dersim raporları içinde yer alan Halis
Paşa’nın ‘Dersimlilerin siyasi ve milli bir gayeleri yoktur,’
raporuna rağmen) en büyük katliam Dersim’de tegahlanır. Ne
milli veya siyasi bir cemiyet veya partiye, ne de bağımsı devlet,
bölgesel özerklik tipi maksat ve projelere sahip olmayan Dersimli
aşiretlerin kökü kazılmak istenir.
Birinci Dünya savaşında, Şeyh Sait İsyanı’’nda, Ağrı
olaylarında sessiz, sakin ve tarafsız kalan Dersim, Kürt milli
hareketlerine uzak durur. Nitekim hiçbir Cumhuriyet raporunda,
Dersimliler ‘milli hedefler gütmek, siyasi planlar
yapmak' ile suçlanmaz. 1938 yılı Dersimlilerin tarihinde
gerçek bir milattır. Bu tarihte büyük bir katliama uğrayan Dersimli
Kırmanclar, (kitapta aynen bu şekilde yazılıyor),
kafileler halinde ‘modern zorunlu iskanın’
labaratuarına sokulur. 1938 katliamı, nitelik ve nicelik olarak
modern Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük kitle
kırımıdır.
Öldürülen insan sayısının on binlerle ifade edildiği tek
hadise, ‘Dersim 1938’dir. Ne Şeyh Sait, ne de Ağrı
olayında bu özellik yoktur. Üstelik Dersim’de herhangi bir isyan
dahi olmaz. Öte yandan katliamın ardından sürgüne gönderilen insan
sayısı da onbinlerle ifade edilir. 1938’de geniş çaplı
öldürmelerden sonra, Dersim coğrafyasının önemli bir bölümü
Bakanlar Kurula tarafından ‘Yasak bölgeler’ olarak
ilan edilir. Bu bölgelerin insanları batıya zorunlu ikamete
gönderilir.
Atatürk ve İnönü’nün imzaları var
1938’de Dersim’de uygulanan katliam ve zorunlu iskan
politikalarının, idari ve yasal dayanaklarından en önemlisi,
kuşkusuz ki Bakanlar Kurulu’nun ‘4 Mayıs 1937 Kararı’dır. Atatürk
ve İnönü’nün de altında imzası olan kararın verildiği 4 Mayıs 1937
tarihi, Dersimliler tarafından ‘Bir dönüm noktası’
olarak kabul edililir. Kararın 2.maddesine göre, ‘bu defa
isyan etmiş olma mıntıkadaki halk toplanıp başka yer nakil
olunacaktır. Şimdilik 2.000 kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele
alınmıştır’.
Karar, ‘...köyleri kamilen tahrip etmek ve
aileleri uzaklaştırmak lüzümlu görüşmülmüştür’ sözleriyle
devam eder. Cumhuriyet’in siyasetine de askeri komutan ve paşalar
yön verir. Raporların tümü, ‘Umumi müfettişler, Valiler,
Paşalar, Mülkiye müfettişleri' tarafından hazırlanır.
Koçgiri bölgesini kana boyayan Nurettin Paşa’nın damadı, General
Abdullah Alpdoğan, bizzat Atatürk tarafından ‘korkomutan’
rütbesiyle Dersim-Tunceli bölgesine atanır ve bölgede en uzun süre
görev yapan vali-asker olur.
Bu zat, Dördüncü Umumi Müfettiş sıfatıyla ‘Koloni
valisi’ yetkileriyle Dersim’de ve bölgede terör estitir,
benzersiz bir katliam ve şiddet siyaseti uygular. Seyit Rıza’nın
yakalanması üzerine Mustafa Kemal, İsmet İnönü, İçişleri Bakanı
Şükrü Kaya ve 3. Ordu Müfetişi Kazım Orbay, Abdullah Alpdoğan’a bu
başarısı nedeniyle kutlama mesajları gönderir. Seyit Rıza idama
mahkum edilir.
Dere kenarında öldürülen 37 kişi bir figan çekti ki
dağ taş inledi
Dersim Dernekleri Federasyonu tarafından başlatılan ve üç
yıldır süren “Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi”
kapsamında bugüne kadar 250 tanıkla görüşüldü. Türkiye’nin yanı
sıra Avrupa’nın bazı ülkeleri de dahil toplam sekiz ülkedeki
tanıklarla yapılan görüşmelerde katliama ışık tutuluyor. Bu
tanıklardan ikisi asker, 5’i de evlatlık verilmiş kızlar. İki
askerden biri olan Mehmet Ali Çavuş’la bu yılın Temmuz ayında
yapılan görüşme kayıtları Star Gazetesi'nde yayınlandı.
Mehmet Ali Çavuş, bölüğüyle Bingöl’e gidene kadar kendilerine
herhangi bir bilgi verilmediğini belirterek şunları anlatıyor:
“Sabah içtimaya durduk. 1. bölüğün yüzbaşısı çıkıp,
‘Nereye gidiyoruz biliyor musunuz arkadaşlar? İçimizde bir
çıban var. O çıbanı paylamaya gidiyoruz. Onlar kızılbaştır’
diye bağırdı. Köylere çıktık. 37 kişi topladık. Sabah
olunca önümüze kattık ve Kutu Deresi’ne gittik. Orada makineli
tüfekler mevzilenmiş. Onları götürdük, bizi geri çektiler ve ateş
emri verdiler. 37 kişi bir figan çekti ki dağ taş inledi. Adamları
birbirinin üstüne koyup ateşe verdiler. Nereye gittiysek ateşe
verilmiş insan yığını vardı. Sabahleyin yine köylere gidiyoruz.
Yığının üstünde bir çocuk. Ona kurşun gelmemiş. Başını kaldırdı.
Hemen süngüyle vurup çocuğu kaldırıp yere attılar. ‘Ali’ye
Hızır’a tapıyorlar’ diye diplikçe kadınlara vuruyorlardı.
Bingöl diye bir yüzbaşımız vardı. Bir kocakarının ayağına diken
battı. ‘Uyy’ dedi. O an anam aklıma geldi.
Ağladığım gibi yüzbaşı beni gördü. Yanına çağırıp neden ağladığımı
sordu, ben de ‘Anamı hatırladığımı’
söyledim. ‘Bundan sonra seni görmeyeceğim, adam
toplamayacaksın” dedi. Askerle hiç çarpışmadılar ki. Silah
açmadılar. Köylerden adam toplayıp getiriyor, onları öldürüyor
sonra yine köylerden adam toplamaya gidiyorlardı.”
İNSANLARI FARE GİBİ ZEHİRLEDİLER
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski bakan İhsan Sabri
Çağlayangil’le görüşmüş ve Dersim katliamına ilişkin ‘ilk
ağızdan’ bilgi almıştı. Çağlayangil’le Yalova’daki evinde
yapıtığı görüşmeyi kayda da almıştı. CHP lideri tarafından kayda
alınan görüşmede Çağlayangil, Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Ordu
zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları
fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini
kestiler. Kanlı bir harekat oldu” demişti.