Atatürk, Latife Hanım'ı neden boşadı?
Abone olAtatürk ve ayrıldığı eşi Latife Hanım'ın neden ayrıldığını kaleme alan Mehmet Barlas, boşanma nedenleriyle ilgili can alıcı noktalar değindi. Boşanmanın perde arkası şöyle:
Mehmet Barlas, başlıklı yazsında Atatürk'ün Latife Hanım'dan niçin boşandığını yazıdı.
Aralarındaki gerginliklerden sonra Atatürk iki kez Latife Hanım'dan ayrılmaya teşebbüs etmiş, ama sonra ortam yumuşatılmış, evlilik devam etmiştir En son kavga 1925'in yaz akşamı patlayınca bu evlilik Atatürk tarafından bitirilmiş ve Latife Hanım geri dönmemek üzere İzmir'e gönderilmiştir.
Latife Hanım, Atatürk'le barışıp yeniden beraber olmayı herhalde ümit etmiş ve Ankara'dan haber gelmesini galiba beklemiştir.. Çünkü daha önce de aralarındaki şiddetli gerginliklerden sonra, Atatürk iki kez ayrılmaya teşebbüs etmiştir. İkisinde de, Atatürk'ün yakını olan Salih Bozok boşanmayı hazırlamakla görevlendirilmiştir. Ama daha sonra ortalık yumuşatılmış ve evlilik devam etmiştir.
BİTMEYEN KAVGALAR
S. Eriş Ülger'in "Latife Gazi Mustafa Kemal" kitabına (İnkilap Kitabevi) göre, Atatürk'ün ilk kez kalp krizi geçirdiği 10 Kasım 1923'te, Latife Hanım Ankara'da değil İstanbul'dadır. Salih Bozok, bir kavga sonrasında Atatürk'ten aldığı talimat üzerine Latife Hanım'ı İstanbul'a götürmüş ve o sırada İstanbul'da bulunan anne ve babasına teslim etmiştir. Atatürk'ün ikinci ve ciddi kalp krizi ertesinde, Latife Hanım gerekirse zorla ve tek başına Ankara'ya döneceğini söyler. Salih Bozok bunu Atatürk'e duyurunca, o da itiraz etmez. Böylece bu kavga geride kalır ve Latife Hanım, doktorların kesin istirahat verdiği kocasına bir hemşire gibi bakar. Daha önce de, denizden Hamidiye zırhlısı ile başlayıp, sonra Samsun'da karaya çıkılan Karadeniz-Doğu Anadolu gezisi de büyük bir kavga ile ve Atatürk'ün ayrılma kararı ile bitmiştir. Tokat, Sıvas ve Erzurum illerinin her birinde, Latife Hanım'ın Atatürk'e "Kemal" diye başlayan bağırmaları duyulmuş ve sonunda Atatürk seyahate devam ederken Latife Hanım, Salih Bozok eşliğinde Ankara'ya geri gönderilmek üzere yola çıkarılmıştır.. Salih Bey'in yanında İsmet İnönü'ye verilmek üzere yazılmış ve Latife Hanım'ın İzmir'e gönderilme şeklinin bulunmasını isteyen mektup bulunmaktadır.
İMZASINI DEĞİŞTİRMEDİ
Ama sonunda Atatürk'ün öfkesi geçer ve Latife Hanım Kayseri'de durdurulur. Barışırlar ve Sıvas, Yozgat, Kırşehir ziyaretlerini birlikte yaparlar. Ankara'ya dönünce evlilik devam eder. Sonra 1925'in ocak ayında Konya üzerinden Adana, Tarsus ve Mersin'e uzanan gezide yine şiddetli kavgalar olmuş ve Atatürk Latife Hanım'ı Mersin'de bırakıp Silifke ve Taşucu'na yalnız gitmiştir. Ve en son kavga 1925'in yaz akşamı patlayınca bu evlilik Atatürk tarafından bitirilmiş ve Latife Hanım geri dönmemek üzere İzmir'e gönderilmiştir. Salih Bozok'un anılarında, Latife Hanım'ın boşanma ertesinde Bozok'a yazdığı mektuplardan biri var. 11 Kasım 1925 tarihini taşıyan ve İzmir'den gönderilen bu mektupta, Latife Hanım, hâlâ evliymiş gibi "Latife Gazi Mustafa Kemal" imzasını kullanmaktadır. Mektupta Salih Bey'in samimiyeti, açık sözlülüğü vurgulanmakta ve "Zavallı annem mütemadiyen seni sayıklıyor. Çünkü o kara ruhlu herifin yerinde sen olsaydın, beni cambaz gibi ipte oynatmazdın. Bana hakikati söylerdin" denilmektedir.
'BEN KOCAMDAN EMİNİM'
Latife Hanım'ın Salih Bozok'a yazdığı mektup şöyle bitmektedir: " O (babası Muammer Bey) şimdi Avrupa'da, işlerine mani olmamak için burada olduğumu haber bile vermedim. Artık bir teessür yığını gibi her tesadüf ettiği koltuğa çöken bir annem ve ihtiyar halinde benim yüzümden fena bir muameleye duçar olan büyükannem var. Öksüzüm. Kimsem yok. Onun için ikinci babalık vazifesini deruhte eden ve sözünün eri olan Salih bey'e yazıyorum. Benkocamdan eminim. Çünkü kadirşinastır. Yüksek ruhludur. Aramızdaki gerginliğe nihayet vermesini, güzel bir mazinin vereceğini kuvvetle rica et.. Ben kendisine yazdığım mektupta seni refikanla göndermesini rica ettim. Bir haftadır uykusuz, gıdasız, idama mahkümum. Esbabı çocukluk. Halbuki çocuklar bu ağır cezadan muaftır. Salihsin. Salah ve sulh getireceğine eminim. Latife Gazi Mustafa Kemal." Görüldüğü gibi Latife Hanım, olup bitenleri "çocukluk"a yormakta ve boşanmanın çok ağır bir ceza olduğunu söyleyerek, işin düzeltilmesini istemektedir. Bilindiği kadarıyla Latife Hanım, boşandıktan sonra Atatürk'e de mektuplar yazmış fakat cevap alamamıştır. Geçmişteki deneyimleri hatırlayan Salih Bozok da, çifti birleştirmek için girişimde bulunamamıştır.
KARA RUHLU HERİF KİM?
Önümüzdeki şubatta Türk Tarih Kurumu, belki de Atatürk'ün boşandıktan sonra Latife Hanım'a yazmış olduğu tek mektubu açıklayacağı için, "Latife Hanım'ın Kağıtları"nın çok büyük ilgi toplayacağı kesindir. Salih Bozok'a yazılan mektuptaki "Kara ruhlu herif" acaba kimdir. Latife Hanım'ın mektup yazarak Atatürk'le aralarını yapmaları için başvurduğu ve onu oyalayan isimler acaba kimlerdir? Herhalde başta evliliğe karşı çıkan Fethi Okyar'dan veya arasının hiç iyi olmadığı Nuri Conker'den yardım istemiş olamaz. "Latife Hanım'ın Kağıtları" açıklanınca ona gelen mektuplar da yakın tarihin karanlığından gün ışığına çıkacak. Bu yazı dizisinde Latife Hanım'ın, kendisini Ankara'dan İstanbul'a götüren Vasıf Çınar'a yazdığı ve 21 Ağustos 1926'da başlayan mektuplarını yayınladık. Bu mektuplarda Latife Hanım, içinde bulunduğu ruh haletini pek açık ifadelerle anlatmaktadır. Elimizdeki son mektubu, 21 Şubat 1927 tarihini taşıyor. Artık bu mektupta Fatma Saliha imzası yerine Latife'yi kullanmıştır. Tatra'daki sanatoryumdan son ayrıntılı mektubudur bu:
İLKBAHARDA İTALYA'YA
"Muhterem, muazzez kardeşim, Telefonda vaad ettiğiniz habere intizar ettim. Geciktiğini görünce yine rahatsız etmeye mecbur oldum. Geldiğim günden beri sıhhatime, istirahatime çok itina eden doktor Sintag, Mart ve Nisan aylarının, bu rahatsızlık için pek ziyade tavsiye edilen ve ilkbaharda letafetine doyulmayan Meran'da (İtalya) geçirmekliğimi istiyor. Kardan, yeşillik ve çiçek içine gitmek benim de hoşuma gidiyor. Esasen Mart'ın 10'undan sonra burası çok ratib (rutubetli) olurmuş. Mart'ın 5'inde Doktor Sintag'ın refikası gelecek. Arzu ettiğim takdirde bana refakat edeceğini söyledi. Hakiki bir anne olan yaşlı ve tecrübekâr madamın refakatinden istifade etmeyi doğru buluyorum. Sıhhatim çok iyileşti.. Dört kilo aldım. Güneşte de yattım. Meran'ın güzel ilkbahar havasını 6-7 hafta teneffüs etmekle, keder hayatına nihayet verebileceğimi söylüyorlar. Sevgili yurduma avdet edeceğim gün yaklaşıyor demektir. Bilseniz nasıl seviniyorum. Bazen çocuk gibi ağlıyorum. Artık hastane hayatı yaşamaktan sıkıldım. Latife."
Latife Hanım, Vasıf Çınar'a 1927 Martı'nın başında çok kısa bir mektup daha yazmış ve bu ayın 7'sinde Viyana'ya geçip, oradan bir süre dinleneceği, İtalya'nın kuzeyinde ve Alp Dağları'nın eteğinde bulunan Meran'a gitmiştir. Bu son mektubunda sağlığının düzeldiğini söyler ama yaşamaktan şikâyet eder ve "Hayatı hakiki çehresiyle görmek, her zaman nasibimdir. Bu benim talihimin icabatından" der.
YAZI:Mehmet BARLAS