Atasözleri ve deyimler nereden geliyor?
Galerinin tamamı için tıklayınızAteş pahası
Kanuni Sultan Süleyman, adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmıştı.
Bir ceylanın peşinden koşarlarken zamanın nasıl geçtiğinin ayırdına
varamadılar. “Biz nerelere geldik böyle?” diyerek çevrelerine
bakındıklarında hava kararmaya yüz tutmuştu. Gök kararmakla
kalmamış, şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur
bastırmıştı. Hünkar ve adamları, bu dağ başında bulabildikleri bir
kulübeye kendilerini zor attılar. Sığındıkları kulübede, geçimini
odunculuk yaparak sağlayan yoksul bir köylü yaşıyordu. Adamcağız bu
Tanrı konuklarını içeri aldı, onlara elinden geldiğince yardımcı
olmaya başladı. Padişah kendini özellikle tanıtmak istememişti; ama
yoksul oduncu onun kim olduğunu anlamakta gecikmedi. O nedenle
ocağa büyük büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıttı.Bir de sıcacık
çorba ikram etti. Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve
adamları bu durumdan pek memnun kalmışlardı. Geceyi orada rahatça
geçirdiler. Hatta padişah bir ara çevresindekilere, “Doğrusu şu
ateş bin altın eder” diye de söylendi. Ertesi gün yola çıkmadan
önce padişah oduncuya önce memnuniyetini bildirdi: “Efendi! Bizi
ihya ettin. Harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik” dedi
ve sordu: “Söyle bakalım borcumuz ne kadar?” Oduncu, kırk yılda bir
eline geçen bu olanağı değerlendi ve parayı biraz yüksek söyledi:
“Bin bir altın yeter, beyzadem” dedi. "Çok fazla istemedin mi?"diye
soran padişaha. "Yemek ve yatak bedeli bir altın,ateşin bin altın
ettiğini de zaten siz söylediniz."dedi. Padişah adamın kıvrak
zekası karşısında gülümsedi ve bin altını ödedi. ATEŞ PAHASI sözü
buradan gelir.