Münevver’in avukatı Rezan Epözdemir, Atalay Filiz’in nasıl yargılanacağını anlattı, “Cezaevinde en fazla 36 yıl kalabilir" dedi. Epözmedir "Akıl sağlığı yerinde olmadığını iddia eden şüphelinin kendisi, akıl sağlığıyla ilgili rapor alınmasını sorgu hakimliğinden ve savcılıktan talep etmiştir. Bu bile aslında şüphelinin bütün detaylara vakıf olduğunu ve her şeyi çok net ve kesin bir şekilde planladığını ortaya koymaktadır" dedi. Ankara'da işlediği çifte cinayetten 3 yıl sonra Tuzla’da patronu Fatma Kayıkçı’yı öldüren Atalay Filiz’in 17 günlük firarı, Münevver Karabulut’u öldürdükten sonra 197 gün firar eden ve Türkiye’nin her yerinde aranan Cem Garipoğlu’nu hatırlattı. Cem Garipoğlu yargılamanın sonunda 24 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve tek başına kaldığı Silivri Cezaevi’ndeki koğuşunda intihar etmişti. Münevver Karabulut davasını başından sonuna takip eden Karabulut Ailesi’nin avukatı Rezan Epözdemir, Atalay Filiz’in yargılama sürecinin nasıl işleyeceğini Hürriyet'e anlattı. Rezan Epözdemir şunları söyledi: 3 KEZ MÜEBBET İSTEMİYLE YARGILANACAK “Ankara’da yaşanan iki cinayette tasarlama olgusunun olduğu çok açıktır. Zira şüpheli tarafından pompalı tüfek alınmış ve en ince detayına kadar nasıl kullanılacağı tasarlanmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca, kasten öldürmenin nitelikli hali olan tasarlayarak kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanacak, yani iki ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası söz konusu olacaktır. Sonrasında işlenen cinayete bakıldığı zaman, maktuleye birden fazla bıçak darbesi savrulmuş, hunharca ve vahşice işlenmiş bir cinayet. CANAVARCA HİSLE... Akabinde maktulenin cansız bedeni bavulun içerisinde konmak suretiyle taşınmıştır. Dolayısıyla burada, hem cinayetin işleniş şekli hem kullanılan vasıta hem bıçak darbelerinin her birinin münferiden öldürücü olması hem de bıçak darbe sayısı göz önüne alındığında, burada da canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürmenin varlığından bahsedilebilir. Burada da öncesinde bir planlama ve tasarlamanın olduğu çok açıktır. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinde tanımlanan, kasten öldürmenin nitelikli hali söz konusu olup, yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gündeme gelecektir. Sonuç olarak şüpheli Atalay Filiz üç defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemli olarak yargılanacaktır. CEZAEVİNDE EN FAZLA 36 YIL KALIR “Üç cinayetten de ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis alması halinde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 107. maddesine göre, şartla salıverilme süresi 36 yıl olarak görülüyor. Şayet şüpheli içeride 36 yıl boyunca herhangi bir adli ve idari eyleme karışmazsa ve cezaevi idari kurulundan da olumlu rapor alırsa, 36 yıl sonra şartla salıverilmeden yararlanarak cezaevinden çıkabilecektir. Burada önem arz eden bir diğer husus, şayet bu bir seri katil olmayıp tek bir cinayet işleseydi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bir defa alsaydı ne kadar cezaevinde yatacaktı? Bunu da 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 107. maddesi net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu maddeye göre, bu halde 30 yıl cezaevinde kalması söz konusu olacaktı. Fakat şüpheli Atalay Filiz üç cinayet işlemiş ve bu cinayetler için totalde 36 yıl koşullu salıverilme süresi öngörülmektedir.” AKIL SAĞLIĞININ YERİNDE OLMADIĞI SÖYLENEMEZ “Şüphelinin gerek üç yıl saklanması gerek işlediği bütün cinayetlere ilişkin delilleri etraflıca anlatması gerek olayın en beklenmedik detaylarını dahi etraflıca planlaması ve savcılık ve mahkeme huzurunda anlatması düşünüldüğünde, ha keza kaçış yöntemi, metodu, benimsediği süreci bir arada değerlendirildiğinde şüphelinin akıl sağlığının yerinde olmadığını söylemek hayatın olağan akışına, mantık ve fizik kurallarına aykırıdır. İYİYİ KÖTÜYÜ AYIRT EDEBİLİYOR İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabildiği, isnat yeteneğinin olduğu, ayırtım gücünün yani iyiyi kötüyü ayırt edebilme yeteneğinin yerinde olduğu çok açıktır. Bununla birlikte, şayet şüpheli müdafiinin böyle bir iddiası var ise ve bu iddia doğrultusunda savcılıkta böyle bir kanaat uyanırsa veya savcılık re’sen böyle bir tasarrufta bulunursa Adli Tıp Kurumu’ndan ceza ehliyetinin olup olmadığına ilişkin bir rapor talep edilecektir. Bunu yapma yetkisi, soruşturma aşamasında savcılıktadır.” İLGİNÇ VE DİKKAT ÇEKEN AYRINTI “Burada ilginç ve dikkat çeken ayrıntı ise, bu raporun aldırılması talebini ileri süren şüphelinin avukatı, bu talebi şüphelinin kendisine ilettiğini söylemiştir. Yani bizatihi akıl sağlığı yerinde olmadığını iddia eden şüphelinin kendisi, akıl sağlığıyla ilgili rapor alınmasını sorgu hakimliğinden ve savcılıktan talep etmiştir. Bu bile aslında şüphelinin bütün detaylara vakıf olduğunu ve her şeyi çok net ve kesin bir şekilde planladığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, akıl sağlığının yerinde olduğuna ilişkin bir rapor gelirse 36 yıllık şartla salıverilme süresi söz konusu olacaktır. Ve fakat akıl sağlığı yerinde değil denilirse, bu durumda doktor gözetiminde tedavisi uygulanacaktır. Daha sonra şayet akıl sağlığına ilişkin sorun giderilirse, cezaevine girmesi söz konusu olmayacaktır. Çünkü burada ceza hukuku açısından belirleyici olan kriter suçun işlendiği tarih itibariyle şüphelinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığıdır. Şayet Adli Tıp Kurumu bu minvalde rapor verirse, suçun işlendiği tarih itibariyle akıl sağlığı yerinde değil derse, bu durumda ceza ehliyeti o tarih itibariyle söz konusu olmayacağından işlemiş olduğu cinayetler sebebiyle cezaevinde kalması mümkün olmayacaktır.” SAVCILIK YAĞMA KARARINA İTİRAZ EDER “Yağma suçlaması nedeniyle savcılık, üst mahkemeye tutuklama talebinin reddi kararına itiraz edebilir. Buna ilişkin yetkisini kuvvetle muhtemel kullanacaktır ve üst mahkemeye yağma yönünden de bu şüphelinin tutuklanmasına ilişkin talebini iletecektir.”