Ata Demirer'den bizi kim korur?
Abone olAta Demirer'in canlı yayın kazası tartışması sürüyor. Olayı yüz kızartıcı bulan Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç "Bizi Demirer'lere karşı kim koruyacak" diye soruyor.
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç Kanal D'deki olayı köşesinde
değerlendiriyor. İşte Ata Demirer ile bir hayranı arasındaki şok
konuşmayı irdeleyen Bulaç'ın Zaman'daki yazısı: Bizi Ata
Demirer’lere karşı kim koruyacak? 1 Nisan 2005’te yürürlüğe girecek
olan TCK belli medya grupları tarafından tepki alıyor. Tepkilere
bakılırsa, “basın özgürlüğü alanında ciddi anlamda geri adım
atılıyor”. Dahası “eğer gerekli değişiklikler olmasa, kısa zamanda
Türkiye gazeteci hapishanesi olacak.” deniyor. Yasada sakınca veya
sorun teşkil edecek noktalar var. Mesela “devlete karşı savaşa
tahrik” başlıklı 304. madde bunlardan biri. “Hasmane hareketler
için tahrik”i suç sayıyor. Bu elbette soyut bir kavram, çeşitli
şekillerde yorumlanabilir. Siyasi faaliyetleri ve ifade özgürlüğünü
kısıtlayan düzenlemelere karşı müteyakkız olmalıyız. Öyle olmakla
beraber artık belli bir çerçeve içine alınması gerekli konulara da
düzenlemeler getiriliyor ki, bunlar zaruri düzenlemelerdir.
Bunlardan birkaçına bakalım: “Basın ve yayın yoluyla başkalarını
intihara teşvik etmek; cinsel saldırı, cinayet ve intihar
olaylarına özendirici nitelikte yayın yapmak; kişilerin özel
hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa etmek; özel hayatın
gizliliğini ihlal etmek, dinleme ve kayıt altına almak; müstehcen
görüntü, yazı ve sözleri basın ve yayın yoluyla yayımlamak veya
buna aracılık etmek; kişilere suç isnat etmek” gibi suçlara hapis
ve para cezaları getiriliyor. Bunların suç kapsamına alınmasına
niye karşı çıkılıyor? Bunlar sahiden suç değil mi? Söz konusu
suçların somut, açık (sarih) ve şu veya bu yoruma müsait olmayacak
şekilde tanımlanmaları, cezaların suçla orantılı olarak tayin
edilmesi gerektiği hususuna ben de katılıyorum. Tamam, bunlar
doğru. Ancak yukarıda birkaçını seçtiğim suçlar artık görmezlikten
gelinecek gibi mi? Basın özgürlüğü temel bir ihtiyaç, bunda kuşku
yok. Ama her özgürlük gibi basın özgürlüğü de kullanılış biçimine
göre suiistimale açıktır. Bazen özgürlüklerini kullananlar,
başkalarının hayatını söndürüyor. Cinayet, hırsızlık, zina,
homoseksüellik vb. her türden hukuk ve ahlak dışı cürüm sonuç
itibarıyla özgürlüğün kullanımıdır. Bu açıdan bakıldığında özgürlük
kendi başına yüceltilecek bir değer değildir. Tıpkı “değişim”in
kendi başına yüceltilecek bir değer olmadığı gibi. İnsan teki
bireyler ve toplumlar bazen iyi yönde değişir, bazen de tereddiye
uğrar. Soyut, belirsiz, içi boş bir “değişim” ideolojisinden
hareketle bütün ölçüler altüst ediliyor. Tam bir çürüme hali
yaşıyoruz. Bu işin başını çeken de medya. Yeni yasaya karşı
çıkanların gazete ve televizyonlarına bakın, en sıradan bir konuda
bile kadınlar yatak kıyafetleriyle teşhir ediliyor. Toplumun
değerler sistemine karşı amansız bir savaş açılmış. Bunun tesadüfi
olduğunu düşünmek için gerçekten safdil olmak lazım. Geçenlerde
Kanal D’de canlı yayında ibret verici bir hadise yaşandı. Kendi
başına yüz kızartıcı bir olaydı bu. Beyaz Show programına katılan
Ata Demirer adlı bir showmen milyonlarca insanın ahlak ve namus
anlayışına açık ve çirkin bir saldırıda bulundu. Ben programı
izlemedim, Hürriyet gazetesinde okudum: “Bursa’dan canlı telefon
bağlantısıyla katılan bir genç kız, showmene ‘Kız arkadaşın var
mı?’ diye soruyor ve tam ‘Eğer yoksa...’ diye devam edecekken Ata
Demirer, hemen atlayıp ‘Verecen mi?’ diyor. (Hürriyet, 13 Mart
2005). Bunu nasıl yorumlamalı? Çoluk çocuğumuzu Ata Demirer’lere
karşı nasıl ve neyle koruyacağız? Bu hayasız saldırılara karşı
meşru müdafaa hakkımızı nasıl kullanacağız? Sadece norm vaz’etmek
durumunda olan ahlak kaale alınmıyorsa, hukuktan başka koruyucu var
mı? “Ahlak”ın yerini “etik”e bıraktığı bir ülkede Ata Demirer’e kim
ceza verecek? Mesela “Avrupa Yakası”ndaki işine son verilecek mi?
Seyirciler bu diziyi seyretmeyi bırakmalı. Tamam, ama yapımcı,
yönetmen, diziyi yayınlayan kanal bir müeyyide uygulayacak mı?
Kimsenin umurunda olmayacaksa, bu showmenler milyonlarca kişi
önünde yüz kızartıcı esprilerine devam edecekse hukuktan başka
hangi kapıya gidelim? Ölçülerin aşıldığı, “hudutlar”ın çiğnendiği
bir toplum hayatı mümkün değildir. Çürüme giderek o toplumun
bekasını da tehdit etmeye başlar. Kaynak: Zaman