At ve eşek etini nasıl farkedersiniz?
Abone olBilmeden at-eşek eti yiyen binlerce insan var. Peki bu etleri dana ya da koyun etinden ayırt etmenin yolu yok mu?
Ucuz fiyata satılan bu etler; kıyma, salam, sucuk olarak
denetimsiz kasap ve marketlerde halkın karşısına çıkıyor, ciddi
sağlık problemlerini de beraberinde getiriyor ve siz farkında
olmadan birçok hastalığa da davetiye çıkartıyor. Peki bu riske
düşmemek için ne yapmalı? Dana eti ile eşek-at etini nasıl ayırt
edilmeli? ntvmsnc'den Göksun Kök'ün hazırladığı dosya bu ve
bunun gibi sorulara yanıt veriyor:
- Türkiye'de ise öyle bir alışkanlık yok. Dolayısıyla tüketicilerin
böyle bir ayrıma varmaları çok sınırlı.
3 bin kişi bile - ki bu çok büyük bir deney demek - şüphelenmemiş, dolayısıyla bu etleri ancak kemikli haldeyken ayırmak gerekir. Bunun haricinde bu ayırım için laboratuar metodları var. Et ne olursa olsun, yapısına göre ayırabiliyoruz.
KÜÇÜK MARKET VE KASAPLARA
DİKKAT
At ve eşek eti riskinin büyük marketlerde
olmaması lazım. Ancak küçük marketler ve kasaplarda söz konusu
olabilir. Burada tehlikeli olan konu; etlerin kaçak ve kontrolsüz
olarak devreye girmesi... Hiçbir veteriner hekim kontrolünden
geçmediği için her türlü hayvansal köken hastalığı içerebilir.
Bunlar gıda olarak insanlara geçer ve çeşitli hastalıklara sebep
olabilirler.
Bu etler, hiçbir kontrolden geçmediği ve hijyenik koşullarda
gerçekleşmediği için hayvansal kökenli tehlike (ki bunları biz
fiziksel, kimyasal ve biyolojik tehlikeler diye adlandırıyoruz)
içerebilir. O nedenle risk tabii ki var. İnsanlar bunu yedikleri
zaman gıda kökenli hastalıklara yakalanabilirler. Gıda
zehirlenmeleri ya da gıda enfeksiyonları yaşayabilirler. Eğer
hayvanlar, doğadan beslenirken bir takım kimyasal tehlikeleri de
aldılar ise bunlar da insanlara geçebilir. Sonuçları kısa sürede
açığa çıkabileceği gibi daha sonraki zamanlarda da belirebilir.
Dolayısıyla burada "gıda güvenliği" sorunu söz konusu.
Denetimler
yetersiz olduğu sürece insanların maalesef ekonomik parametreler
için bu tür riskleri almaları kaçınılmaz oluyor.
GIDA GÜVENLİĞİ UZMANI VE VETERİNER
HEKİM ŞART
Bu nedenle "gıda güvenliği uzmanı" ve
"veteriner hekim" şart. Çünkü konu direkt olarak hayvan ve
hayvansal tehlikeyle ilişkilendirildiği için bunları anlayan bir
uzmanın olması gerekiyor. Zaten Avrupa Birliği'nde de "gıda
hekimliği" var. Bunları denetleyen kuruluşlar yani "veteriner
ofis"leri mevcut. Bu tür hayvansal kökenli, onlardan ya da
ürünlerinden geçen hastalıklardan insanları korumak için veteriner
hekimler görevlendirilmiş durumda.
BU TÜR OLAYLAR BİTMEZ ÇÜNKÜ...
Ancak Türkiye'de bu önemin yeterince
anlaşılamadığı ve veteriner hekimlere böyle görevler verilmediği
için bu gibi olaylar bitmiyor ve bitmezde...
İnsanlar, hayvanlardan daha zayıf. Düşünün; hayvanlarda ne yapıyorsa insanlarda da aynı etkiyi gösterecek. Bu tür etler yendiği zaman kısa süreli hastalıklara (zehirlenmeler ve enfeksiyonlar) neden oluyor. Eğer kuvvetli miktarda mikrop alınmışsa ya da etlerin toksini alınmamışsa ölümlere dahi yol açabiliyor. Şöyle anlatmak gerekirse; toksin, zehir demek. Mikropların bazırları toksin çıkartır. Eğer bu toksinler yaygın bir şekilde bulunuyorsa bunları pişirerek dahi engelleyemezsiniz. Çünkü bu toksinler, ısıya dayanıklıdır ve pişmiş ette de tehlikesini sürdürebilir.
Öte yandan kimyasal tehlikeler de var. Bu tür hayvanlar, nerede nası beslendiği belli olmadığından bir sürü kimyasal tehlikeyi de taşırlar. Tarım ilaçları veya kimsayal ilaçlar içerebilirler ki bunları da insanlar direkt olarak alırlar. Bu kimyasallarda uzun süreli hastalıklara neden olur. Belirtileri hemen çıkmayabilir, 3-5 sene sonra belirebilir.
Burada gıda güvenliği sorunu var bunun denetimleri sık sık yapılmalı. Adana'da bu tür olaylara rastlanıyor.
DOMUZ ETİ DE UCUZ
Tek tırnaklılarla beraber domuz eti de var.
Özellikle yaban domuzları çok ucuz olduklarından kıymalara,
sucuklara, salamlara karıştırabilir. Yemeklerde ise belli bir sosla
ve yağla hazırladığından lezzetinde ödün kaybı olmaz.
Domuz etini kişi diğer etlerden daha kolay ayırabilir. Evcil domuzlarda bu ayırım daha kolaydır. Eti bembeyazdır ve yağları daha belirgindir. Ancak yaban domuzu olduğu zaman iş biraz daha farklı. Kemiksiz eti, sığır etine benzer ve anlaması güçtür.
Böyle bir yanlışa düşmemek için kişi hazır kıyma veya parça et almayacak, kasabın teşhir dolabında gördüğü kemikli etten isteyecek. Çünkü gerek at gerek domuz eti olsun farketmez, etler parçalandıktan sonra ayırt etmek güçleşiyor. Bunun için ancak laboratuar analizi gerekiyor.
Lokanta ve umuma açık yerlerde de gıda güvenliği tehlikesi var. Bu nedenle denetimlerin arttırılması ve denetimi yapan kişilerin eğitimli ve bilirkişi olması şart. Bu hekimsel bir konu, hatta doktorluktan daha zor bir meslek. Çünkü bir sürü hayvan var ve bunlar hem canlıyken denetim altında tutuluyor hem de kesildikten sonra hekimlerin muayene meteryali haline dönüşüyor.
KİMLER RİSK GRUBUNDA?
Hamileler, çocuklar, yaşlılar ve bazı
hastalıklara sahip olan bireylerin bağışıklık sistemi daha zayıf
olduğundan risk grubu oluşturuyorlar. İçinde mikrobiyolojik ya da
kimyasal etkiler taşıyan sakıncalı etler, her türlü hastalığı
beraberinde getirebiliyor. Özellikle beben ve anne beslenmesi aynı
paralelde geliştiği için annenin aldığı tehlikeler, bebek için de
geçerli olacaktır ve mutlak suretle zararı dokunacaktır.
Bu nedenle yaşlı evleri, kreşler, okullar, hastaneler gibi toplu tüketime açık mecralarda daha çok dikkat edilmelidir. Burada görev alan satın alma müdürlerinin ve personelin bilinçli olmaları ve veteriner hekim kontrolünden geçmiş etleri tercih etmeleri gerekir.
BESİN ZEHİRLENMELERİ NEDİR?
Bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, kramp
gibi birçok hastalığın belirtisi olabilecek yakınmalar vardır. Eğer
bu yakınmalar, son 3 gün içinde bir mikroorganizma ya da bunun
zehiri bulaşmış bir besinin yenmesi sonucu ortaya çıkıyorsa, bu
hastalığa besin zehirlenmesi denir.
Besin zehirlenmesi belirli bir alanda bir çok kişiyi etkileyebilir ya da salgınlar şeklinde görülür. Bazı durumlarda ise tek bir kişinin yediği besin sonucu zehirlenmesiyle meydana gelir. Dünyada oldukça sık karşılaşılan ve önemli bir sorundur. Hastalığın şiddeti zehirlenmeye neden olan mikroorganizmanın cinsine göre değişir. Eğer zehirlenme, bebeklerde ya da yaşlılarda ortaya çıkıyorsa daha ciddi seyreder ve ölümlere yol açabilir. Çünkü bu kişilerin vücutlarındaki sıvı miktarı yetişkin bir bireye göre daha azdır.
DOKTORA BAŞVURUN!
Eğer 2 günden fazla süren ishal varsa (kanlı
ishal de olabilir), bir günde 4-5 kez dışkılama varsa, kişinin
ateşi yüksekse, karın ağrısı varsa mutlaka doktora başvurulmalıdır.
Kusma sürekli ise ve özellikle bebeklerde ve yaşlılarda görülüyorsa
sağlık kontolünden geçmek gerekir.