Asselborn dayağa tepki gösterdi
Abone olLüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn Alman Deutschland Radio gündeme damgasını vuran troyka toplantısının perde arkasını anlattı.
Asselborn, "Pazartesi sabahı saat 7'de televizyonda görüntüleri
görünce kendi kendime üç yolumuz olduğunu düşündüm: Bir herşeyin
üzerine hiçbirşey olmamış gibi bir sünger çekmek-bu olmazdı,
terketmek- bu yanlış olurdu ya da tamamen güçlü bir tepki. Sayın
Abdullah Gül de yanlış bir görüntü ortaya çıktığını söyledi" dedi.
Türkiye'ye, şimdiki, sonraki AB dönem başkanları ve AB Komisyonu
yetkilisinin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül
ile gerçekleştirdiği Troyka toplantısı için gelen Lüksemburg
Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Alman Deutschland Radio'nun
sorularını yanıtladı. "TELEVİZYONDA SEYRETTİM ÜÇ YOL VARDI"
İstanbul'daki olaylar için "vahşet" deyimini kullanan Asselborn,
"Bu gibi görüntülerin gençlerde Türkiye gibi büyük bir ülke
hakkında yanlış bir iz kalmasına neden olacağı bilinmeli. Bu
Pazartesi sabahı saat 7'de görüntüleri görünce kendi kendime üç
yolumuz olduğunu düşündüm: Bir, herşeyin üzerine hiçbirşey olmamış
gibi bir sünger çekmek-bu olmazdı-, terketmek- bu yanlış olurdu- ya
da güçlü bir tepki vermek. Sayın Abdullah Gül ile toplantıdan önce
onbeş dakika özel bir görüşme yaptığımı söylemeliyim" dedi. GÜL
BUNUN YANLIŞ OLDUĞUNU BELİRTİ Abdullah Gül için, "O da
kendiliğinden bunun yanlış olduğunu, yanlış bir görüntü ortaya
çıktığını belirtti" diyen Asselborn, Türkiye'de siyasilerin eyleme
müdahaleyi eleştirmelerini olumlu bulduklarını belirtti. Asselborn,
"Parlamentosunda belli yasaları kabul etmiş bir ülke aynı zamanda
bunları uygulamalı da. Bu bağlamda örneğin işkenceye sıfır tolerans
olmalı, düşünce özgürlüğü, toplanma, inanç özgürlüğü, ifade
özgürlüğünde de bu gerçekleşmeli. Daha katedilecek çok fazla yol
var" görüşünü savundu. Doğal olarak "yorgunluk" konusuna da dikkat
çektiklerini belirten Asselborn, "Sayın Dışişleri Bakanı bize
'Türkiye bu üç senede sanki ilaç almış gibi oldu' dedi. Ben de
kendisini yanıtladım: Bu belki doğru olabilir, ama onların sizi
asimile etmeye ihtiyacı yok-zaten bu tamamiyle yanlış olurdu-,
fakat bizim AB'yi savunan Türkiye ve Avrupalılar olarak ortak
değerlerimiz var ve bunları geliştirerek birbirimize daha yakın
oluruz." "YORGUNLUK ARTMAMALI 3 EKİM'DEN UZAĞA GİDEMEYİZ" Reform
sürecinin durması bir yana sorgulanarak sürdürülmesini isteyen
Asselborn, "Gençler yumrukla yere düşüyorlar, birbirlerini
eziyorlar, iterek sıkıştırıyorlardı. Polisler ise ayakta coplarıyla
onlara vuruyorlardı. Bu Türkiye'nin gelecekte olmak istediği
saygın, açık ve hoşgörülü ülke değil. Bu nedenle yorgunluk
artmamalı, çünkü Türkiye'de yorgunluk artarsa, belki görüşmelere 3
Ekim'de başlarız ama çok uzağa gidemeyiz" dedi. Son olayların
Türkiye'nin AB'ye girişine karşı olanları güçlendirip
güçlendirmeyeceğine ilişkin soruyu Asselborn, "Güçlendireceğine
inanmıyorum. Burada AB'deki bazı ülkelere de bakmalıyız. Aynı
zamanda biz de zaman zaman bu gibi hatalar yapıyoruz. Bu yanlış
kabul edilmeli ve titiz bakılması gerektiğine inanıyorum. AB'nin
Türkiye üzerinde baskısı olmasaydı, Avrupa'dan katkılar sağlamak
isteyen bu 70 milyon nüfusu olan çok önemli ülkede şimdikinden çok
daha kötü insan hakları ihlalleri olurdu" diye yanıtladı. Jean
Asselborn, "Bu bizi cesaretlendirmeli. Sadece politik, ekonomik ve
felsefi açıdan değil, orada insan haklarının daha iyi bir hale
getirilmesi açısından Türkiye'yle bağlantımızı dürüst bir şekilde
koruyoruz" dedi.