Aspendos’un dili olsa
Abone olAspendos Antik Tiyatrosu, son 10 yıldır, büyük ilgi gören Aspendos Opera ve Bale Festivali'ne evsahipliği yapıyor.
Festivalin başladığı günden bu yana, yerli ve yabancı sanat
topluluklarının sahne dekorasyonu işini üstlenen Sanat Teknik
Müdürü Kalyon, renkli festivalin perde arkasını özetledi. Binlerce
kişinin bütün dikkatini vererek izlediği sahnenin gerisinde ayrı
bir dünya olduğunu belirten Kalyon, festivalle ilgili en ilginç
hatırasının, geleneksel etkinliğin ilk temsilinde yaşadığını
söyledi. Tuncay Kalyon, “Ömrümün yarısını götürdü” dediği geceyi,
şöyle anlattı: “Aspendos Festivali’nin birinci yılında sahnenin
imalatı sırasında Genel Müdürümüz bize ‘ekonomik anlamda çok
sıkıntılıyız, biraz tasarruf yapalım’ dedi. O dönemde sahne
yaklaşık 30 milyon liraya maloluyordu. Biz de tasarruf yapalım diye
sahnenin altındaki demirleri azalttık. Birinci yılı açılış oyunu
Turandot... Sahne sallanıyor. Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, sahne üzerinde konuşma yapıyor. Yaklaşık 25-30 tona yakın
bir yük var sahnenin üzerinde. Bilmeyen bir insan bile yandan
baktığı zaman görebilir, sahne orkestranın üzerine yıkılmak üzere.
Dualar ediyoruz ‘sahne yıkılmasın’ diye... O sıkıntıyla ömrümün
yarısı gitmiştir. Sabah yaptığımız kontrolde, etkinliğin bir-iki
saat daha devam etmesi durumunda sahnenin çökeceğini gördük.”
Başrol oyuncusu hedefi şaşırınca Festivalin ikinci yılında,
operanın başrol oyuncusu Nilgün Akerman’ın yaşadığı küçük kazayı da
Kalyon, şöyle aktardı: “Aspendos’un ikinci yılıydı. Tosca
Operası’nda Nilgün Akerman, son sahnede kalenin burcundan atlayarak
intihar ediyordu. Akerman, kale burcuna çıktı. Öyle ihtişamlı bir
ortam var ki herkes alkışlıyor. Akerman intihar sahnesini
canlandırırken altta duran yatağın üzerine atlayacak. O anın
heyecanıyla olsa gerek, sanatçı, bir anda gaza gelip hızlı atladı
ve 3-4 metre yükseklikten yatağın dışına düştü. Tabii ayak
bilekleri incindi. Kimseye birşey söyleyemiyoruz. Kurumun doktoru
geldi, sahne arkasında müdahale etti. Selama çıkması lazım ama
yürüyemiyor. Solist arkadaşlara söyledik, kollarına girerek
götürdüler sahneye. O da yürür gibi yaptı. Bir yandan ağlıyor,
seyirci de ‘Bravo, ne kadar içten oynadı, şimdi de ağlıyor’ diyor.
Akerman, 10-15 gün yürüyemedi.” “En büyük düşmanım rüzgar” Kalyon,
Haziran ve Temmuz’da gerçekleştirilen etkinlikte, en büyük
sıkıntıyı geceleri esen rüzgar nedeniyle yaşadıklarını söyledi.
Seyirciler için rahatlatıcı olan esintinin, sahne arkasındakileri
çok tedirgin ettiğini söyleyen Tuncay Kalyon, “O rüzgar, yüreğimizi
ağzımıza getirir. Çünkü bu rüzgarda dekorlar devrilir” dedi.
Kalyon, şöyle devam etti: “Oynarken bir pano oyuncunun üzerine
devrilse ne olur. Olmadı, ama kimi zaman solistler temsil sırasında
panoları elleriyle tutmak zorunda kaldılar. Ünlü bir rejisörümüz
sahne arkasında, sarılmış panoya bağırıyor ‘Zaptedemiyorum,
yetişin’... İlk iki yıl çok rüzgar esti. Herkes panoları tutuyor,
hanım arkadaşlar bile geldi yardıma. Sağlamlayamıyoruz çünkü ikinci
perdede yerini değiştirmemiz gerekiyor.” 2 Traktör saz... Aida
Operası’nın üçüncü perdesinde oluşturulan dekorda gerçek saz
kullandıklarını söyleyen Tuncay Kalyon, bu sazın da opera
çalışanları tarafından yöreden toplandığını kaydetti. Her temsil
için ortalama iki traktör römorku saz topladıklarını belirten
Kalyon, “Oraya bir giden ertesi gün çalışamaz, çünkü sivrisinek
sokmasından ertesi gün çalışacak hali kalmaz” dedi. Kalyon,
temsillerde kullanılan çiçek, palmiye yaprağı gibi doğal bitkilerin
de yöreden toplandığını belirtti. “Atlar ürkünce sahneye pisliyor”
Tuncay Kalyon, festivalde sahnelenen bazı oyunlarda kullanılan
atların günlük yevmiye karşılığında yöreden bulunduğunu söyledi.
Yaklaşık 10 yıldır aynı atlarla çalıştıklarını belirten Kalyon,
“Atlar, aydınlığı ve hareketi görünce zaman zaman ürküyor, ürkünce
de sahneye pisliyor tabii...” dedi. Bu sorunu, operada çalışan bir
temizlik işçisine kostüm giydirerek çözdüklerini belirten Kalyon,
“Bu arkadaş elindeki faraşla çaktırmadan atın arkasından gidiyor.
At pislerse hemen temizliyor” diye konuştu. Festival süresince bir
ya da iki kez bu olayla karşılaştıklarını belirten Kalyon, atların
sahibinin de kostümle sahnede bulunduğunu, atların yönlendirilmesi
konusunda oyunculara yardımcı olduğunu ifade etti. Aspendos'a
çamaşır makinası Kalyon, yabancı toplulukların ağırlandığı
festivalde en ilginç grubun İspanyollar olduğunu söyledi. İspanyol
topluluğun kargolarının arasından bir çamaşır makinesi çıktığını
belirten Kalyon, şöyle devam etti: “Makineyi ‘ne yapacaklarını’
sordum, ‘çamaşırlarımızı yıkayacağız’ dediler. Çamaşırcılarını bile
getirmişler, genç irisi bir hanım... Kimisini elde yıkıyor,
kimisini oraya asıyor... Aspendos’ta çeşmenin önüne kablo
çektirdim, makineyi buraya kurdum. Görenler gülüyor. Ekip gidene
kadar çalıştı o makine... Ne yıkadılar bilmiyorum ama yıkadılar,
kuruttular, astılar... Kurutma makineleri de vardı.” İspanyolların
sahnelediği oyunu izlemeye gelen seyirci sayısının çok az olduğunu
belirten Kalyon, “100 seyirci, 200 oyuncu var, hiç rahatsız
olmadılar seyirci az diye. Sahne kalabalık görünsün diye köylüleri
alıp götürdüm. Köylülere ‘gelin, gelin köy düğünü var’ dedim.
‘Nasıl köy düğünüymüş’ dediler, ‘İspanyol köy düğünü’ dedim. ‘Sen
çağırıyorsan gelelim’ dediler ama beğenmediler” dedi. Kaynak :
NTV