ASO Başkanı'ndan TMSF uyarısı
Abone olASO Başkanı Zafer Çağlayan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu konusunda uyarıda bulundu. Çağlayan'a göre, önlem alınmadığı taktirde TMSF en büyük KİT olacak.
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, ''siyasi
istikrarın sağlandığı böylesi bir ortamda makro ekonomik
reformların yanı sıra mikro ekonomik reformların yapılmasının da
zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir'' dedi. ASO'nun Sincan'da
bulunan 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde ''ASO Meslek Komiteleri''
toplandı. Toplantıya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra
devlet bakanları Beşir Atalay, Kürşad Tüzmen ile TBMM Başkanvekili
Yılmaz Ateş, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü de katılıyor. Toplantının açılışında
bir konuşma yapan ASO Başkanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin
''Kopenhag Kriterleri''ne uyum konusunda üstüne düşen görevleri
yerine getirdiğini, Avrupa Birliği (AB) eğer çifte standart
uygulamazsa üyelik müzakerelerinin önümüzdeki yıl başlaması
gerektiğini kaydetti. AB'nin Türkiye'nin kendisine sadece yük
olmayacağını, birliğe aynı zamanda büyük kazanımlar sağlayacağını
bilmesi gerektiğini vurgulayan Çağlayan, ''dünyada iddiasını
sürdürmek isteyen bir AB bunun Türkiyesiz olmayacağını da iyi
bilmelidir'' dedi. Türkiye ile AB arasındaki ekonomik entegrasyonun
hemen hemen tamamlandığına dikkat çeken Çağlayan, bundan dolayı AB
ile üyelik müzakerelerinin başlaması konusunda yaşanacak sorunların
ekonomik dengeleri bozmayacak bir perspektifte değerlendirilmesi
gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin hem ekonomik hem toplumsal hem
siyasal olarak bir değişim sürecinden geçtiğini de anlatan
Çağlayan, ''Bu dönüşüm sürecini başarıyla tamamlamaktan başka bir
alternatifimiz yoktur. AB'ye üye olmak bu dönüşüm maliyetlerini
muhakkak azaltacaktır'' diye konuştu. Çağlayan, Türkiye'nin dünya
ekonomisiyle entegrasyonunu sürdürerek, piyasa ekonomisinin kural
ve kurumlarını yerleştirip demokratik hak ve özgürlükleri
geliştirmek için yapısal reformlara devam edeceğine dikkat çekerek,
hem devlet hem toplum hem de ekonomi açısından bir dönüşüm yolu
olan bu yolun dönülmez bir yol olduğunu söyledi. Bu dönüşümün bazı
sıkıntılara yol açmasının, bazı sancılara neden olmasının doğal
olduğuna da değinen Çağlayan, yaşanan sorunlardan bazılarının
küreşelleşmeden kaynaklandığını bildirdi. ZİNCİRLERDEN KURTULMAK
İşadamları olarak isteklerinin uluslararası rekabet alanına
çıkarken ayaklarındaki zincirlerden kurtulmak olduğunu ifade eden
Çağlayan, ancak ekonomik özgürlük alanlarının yeterince
genişleyemediğini söyledi. Devletin sanayiciye eski mahkum, özürlü
çalıştırma zorunluluğu getirmesini de eleştiren Çağlayan, bunlara
ilaveten mali müşavir, hukuk müşaviri, çevre, gıda ve elektrik
mühendisleri çalıştırma zorunluluğu getirilmesinin özgürlüklerine
kısıtlama anlamı taşıdığını ifade etti. ZİHNİYETTE YAPISAL REFORM
Bürokrasinin yapısal reformların anlamını ve önemini henüz
kavrayamadığına da konuşmasında değinen Çağlayan, şunları söyledi:
''Bütün bu tıkanıklıkların aşılması için her şeyden önce yapısal
reform zihniyetimizde bir yapısal reform yapmamız gereklidir. Bu
nedenle önce zihniyette sonra mevzuatta bir devrim yapmalıyız.
Gelin ekonominin doğal işleyişinin önüne set çekmekten
vazgeçelim... Son bir yıldır ekonomide yaşanan olumlu gelişmeler
bizleri bundan sonrası için neler yapılmalıdır sorusuyla başbaşa
bırakıyor. Türkiye son 3 yıldır büyüyor, enflasyonla mücadelede
başarılar sürüyor, ihracat artışımız devam ediyor. Türkiye çok
başarılı bir şekilde NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yapıyor. Bir
yandan da İslam Kalkınma Örgütü'ne bir Türk'ü seçimle genel
sekreter yapıyor. Şimdi bu olumlu ve başarılı gelişmelerin
sürdürülebilir ve kalıcı olmasının temin edilmesi gerekiyor. Bunun
için de siyasi istikrarın sağlandığı böylesi bir ortamda makro
ekonomik reformların yanı sıra mikro ekonomik reformların
yapılmasının da zamanı gelmiştir, hatta geçmektedir.'' Bu kapsamda
ilk reformun mutlaka sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilmesi
gerektiğini, ikinci mikro ekonomik reform alanının ise işgücü
piyasasında yapılması gerektiğini vurgulayan Çağlayan, Türkiye'de
ekonomik büyümeye rağmen istihdamın artmadığını, işsizliğin
arttığını söyledi. HORMONLA BESLENEN BANKACILIK Bankacılık
sektöründeki reel faizlerin çok yüksek olduğuna da değinen
Çağlayan, reel faizlerin böyle gitmesi halinde bunun 2005 yılı
bütçesini de olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Çağlayan, ''Yüzde
18.5 reel faizle adeta hormonla beslenen bankacılık kesimi reel
sektörü yeterince fonlayamamaktadır'' dedi. Geçmiş yıllarda banka
hortumlamalarının Türkiye'ye verdiği zarar ve ziyanı minimize
etmeye çalışan TMSF'nin eğer tedbir alınmazsa Türkiye'nin en büyük
KİT'i olarak özelleştirme idaresine benzer bir hale gelmek
durumunda kalabileceğine dikkat çeken Çağlayan, TMSF'nin borcunu
ödemeyen bankaların iştiraklerine el koymasını desteklediklerini
kaydetti. TMSF'nin bünyesine alınan iştiraklerin de bir an önce
satılmasını beklediklerini anlatan Çağlayan, şunları kaydeti:
''Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, kimseyi suçlamak
istemiyorum ama buraların başına getirilen yöneticilerde
koltuklarını ısıtıp, koltuk ısısına alışınca yerlerdinden kalkmak
istemeyebilirler. Bunun için TMSF bünyesine alınan kuruluşların
satışı için bir takvim açıklanır ve o süre içinde kurumu satmayı
başaramayan yetkililer yerlerini bu işi yapabilecek olanlara
bırakırlar gibi bir uygulama yapılmasında fayda olduğunu
düşünüyorum.'' Küresel yarıştan kopmamak, rekabet gücünü korumak
için işadamlarına da ciddi görevler düştüğüne konuşmasında yer
veren Çağlayan, kendilerinin de verimliliği ön plana alarak,
işletme yönetimini çağa uygun hale getirmeleri gerektiğini söyledi.
Çağlayan, küresel yarışın giderek vahşileştiğine de işaret ederek,
bu pazarda yem olunmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.