Askeri casusluk davasında gerekçeli karar
Abone ol56 sanığın yargılandığı "Askeri Casusluk ve Şantaj" davasının kararı gerekçeleriyle beraber açıklandı.
4'ü tutuklu 56 sanığın yargılandığı dava İstanbul 11. Ağır
Ceza Mahkemesi'nce 2 Ağustos 2012'de karara bağlandı. Mahkeme bugün
ise verdiği kararının gerekçelerini açıkladı. Sanık avukatlara
dağıtılan gerekçe 523 sayfadan oluşuyor.
"DİJİTAL DELİLLER KLASİK DELİLLERDEN FARKLI"
Gerekçeli kararın ilk 386 sayfasında soruşturma ve dava
sürecinin özeti yapıldı. Kararın "Delillere ilişkin değerlendirme"
başlıklı bölümünde, dijital delillerin klasik delillerden farklı
olduğu belirtildi. Kararda, "Klasik deliller, gözle
görülebilen, üzerinde elkoyma, muhafaza altına alma kararı
verilerek kolayca götürülebilen deliller iken dijital deliller, bu
kadar somut bir yapıya sahip değildir."
denildi.
"DİJİTAL DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ YASA
YOK"
Dijital delilin bir elektronik aygıt üzerinde bulunduğunun
anlatıldığı kararda, dijital delilin elde edilmesinin klasik
delillere nazaran çok daha zor olduğuna vurgu yapıldı. Davanın
delilleri arasında yer alan dijital delillerin "usule uygun elde
edilmediği" iddiasına da cevap verilen kararda, "Dijital
delillerin değerlendirilmesi ile ilgili bir yasanın bulunmaması,
halen tasarı aşamasında bulunan bir yasa hazırlığının gündemde
olması dolayısıyla mahkememizce dijital verilerin
değerlendirilmesinde halen geçerli bulunan delil takdir yöntemini
kullanmak gerekmiştir" ifadeleri yer aldı.
"DİJİTAL DELİLLERE İLAVE YAPILDIĞI İDDDİASI
DAYANAKSIZ"
Dosyada yer alan dijital delillerin sanıkların ev ve iş
yerlerinde usulüne uygun yapılan aramalar sonucu elde edildiğininin
belirtildiği kararada, "Kamera görüntüleri ile desteklenen
aramalar sonucunda ele geçirilmiş olması nazara alındığında,
delillere sonradan ilave yapıldığı ya da olay yerine daha önceden
konulduğu ile ilgili iddiaları destekleyen bir bulgu
bulunmadığından bu savların dayanaksız olduğu sonucuna
varılmıştır." denildi.
"DEVLET SIRRI OLUP OLMADIĞINI MAHKEMENİN BELİRLEMESİ
GEREKİR"
Casusluk suçlamasının, Türkiye'deki mahkemelerde ilk defa
yargılama konusu olduğuna vurgu yapılan kararda, Türkiye'de
casusluğa ilişkin düzenlemelere değinen mahkeme, "Devlet
sırlarının kapsamı kesin ve açık değildir. Türkiye'de henüz devlet
sırlarını kimlerin belirleyeceğini, bunlarla ilgili karar vermeye
yetkili makamları ve bilgilerin saklama süresini düzenleyen bir
kanun mevcut değildir. Bir bilginin veya belgenin, özünde devlet
sırrı olup olmadığını belirleme görevinin yetkili mahkemeye ait.
Teknik konularla ilgili bilirkişi dinlenebilir. Ancak, mahkemenin
bilginin niteliğini yani, devlet sırrı olup olmadığını kendisi
belirlemesi gerekir. CMK, bilirkişi mütalaasını açıkça delil olarak
kabul etmemiştir." denildi.
Bazı sanıkların "devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri
temin etmek" suçundan ceza aldığı davada Mahkeme, 'temin etmek'
ifadesinin ne anlama geldiğini açıklayarak, temin edilen belgenin
başkasına verilmesinin şart olmadığını, açıklanmasının ya da
menfaat sağlanmış olmasına gerek olmadığını belirtti. Mahkeme,
gizli belgeleri bilerek ve isteyerek temin etmesi sonucunda manevi
unsurların gerçekleştiğini anlattı.
GENELKURMAY: "BİNBAŞI YAKAR BİLEREK VE İSTEYEREK YARDIM
ETTİ
Davadaki tüm suçlardan hakkında beraat kararı verilen Binbaşı
Kemalettin Yakar'ın adının geçtiği belgeleri Genelkurmay
Başkanlığı'na gönderdiğini belirten mahkeme, Genelkurmay'dan gelen
cevapta Yakar'ın örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğinin iddia
edilmesine rağmen, somut bir delil bulunmadığından hakkında beraat
kararı verildiğini ifade etti.
"ÖRGÜT TÜBİTAK VE ASELSAN'DA KADROLAŞTI"
Kararda, "Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde adı
geçen sanıkların amiralden astsubaya kadar farklı rütbelerde,
farklı birliklerde görev yapmış olmalarına ve kendilerine Türk
Silahlı Kuvvetleri içerisindeki yasal ve hiyerarşik yapıya bağlı
idare görev verilmeksizin bu tür bir oluşuma giderek gizlilikle
toplantılar düzenleyip, TSK bünyesindeki kişiler hakkında arşiv
oluşturmalarındaki amacın suç örgütünün amaçlarını ve nihai
hedeflerini gösterdiği sonucuna varılmıştır."
denildi.
Örgütün özellikle TÜBİTAK ve ASELSAN'da kadrolaşmaya
çalıştığı vurgulanan kararda, "Kurumlarda üretilen
projeleri elde etmeyi planladığı, bu amaçla kurumda çalışan bazı
kişilere kadın ve para temin edildiği, örgüt üyelerinin etkin
görevlere getirilmesi amacıyla kurslara gönderilmesi veya kurum
içinde kayırılması yönünde çalışmalar yapıldığı, özellikle halen
devam eden bazı davalarda teknik raporların lehlerine düzenlenmesi
amacıyla bilirkişilerin mensuplarından atanmalarının planlarının
yapıldığı, özellikle gizliliğe azami ölçüde dikkat edilmesi için
kriptolu telefon kullanılması için örgüt üyelerinin uyarıldığı,
böylelikle yukarıda sözü edilen suç örgütünün hangi amaçla
oluşturulduğuna ilişkin hedef ve kastın açıkça bu notlarda
gösterilmiş olduğu sonucuna varılmıştır" şeklinde ifadeler
kullanıldı.
"CASUSLUK AMACINA İLİŞKİN DELİL YOK"
Sanıkların Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde kendi
amaçlarını gerçekleştirmek için bir örgüt kurduklarında, gizliliğe
önem vermeksizin iş yerinde bulunup kendi adları ile açılan
bilgisayarlarda suç unsuru materyalleri saklaması ya da
oluşturmasının beklenmesinin, sanıkların sahip oldukları eğitim ve
bilgi düzeyine, dolayısıyla da hayatın olağan akışına uygun
olmadığı ifade edildi. Hiçbir sanığa askeri casusluk suçundan ceza
vermeyen mahkeme, "Sanıkların elde etmiş oldukları gizli
bilgileri özel maksat olan askeri casusluk amacıyla elde
ettiklerine veya bu bilgileri bu amaçla kullandıklarına yönelik
mahkumiyetlerini sağlayacak derecede yeterli, inandırıcı ve kesin
delil elde edilememiştir." dedi.