Askere tekmil veren TV patronu
Abone olDönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen 'Günlükler'den oluşan kitap, darbe tartışmalarına ışık tutuyor.
Kitapta Tuncay Özkan için "Çok heyecanlı ve ulusalcı bir
insan. Bana teşekkür edip tekmil vermeye gelmişler. Bundan sonra
AKP hükümetinin karşısında hiç değilse muhalefet yapacak olan bir
kanal olacak" ifadeleri yer alıyor.
Gazeteci Alper Görmüş'ün "İmaj ve Hakikat" adlı yeni kitabı çok konuşulacak. 2003-2005 arası Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerden oluşuyor.
Darbe soruşturmalarının tam ortasında piyasaya çıkan kitapta, askerin günlük hayatı, sivillere bakışı, ve görüşlerine dair itiraf niteliğinde ifadeler var. Bugün gazetesinden Erdal Doğan, kitaptan bazı bölümleri derledi.
İSTEDİKLERİ HEP ASKER DARBE YAPSIN
"Paraları sayesinde her şeyi yapabileceklerini zannediyorlar.
Hep askere yanaşıyorlar ve bizleri başkalarına karşı bir aracı ve
silah olarak kullanıyorlar. Bunu gören asker de pek yok.
İstedikleri hep asker darbe yapsın ve onlar da bu darbe vesilesi
ile paylarını alsınlar."(sf.99)
BAZI VATAN HAİNLERİ
Ülke bir anda Kıbrıs konusu için "ver kurtul" havasına girdi ve başı da medya çekiyor. Direnen kişi oldukça az. Bazı vatan hainlerinin davranışları çok ilginç. M. Ali Birand'ın davranışları ile Doğan Medya grubu, Dinç Bilgin grubu herhalde bir yerlerden yarar sağlıyorlar ki devamlı Denktaş'ın aleyhine yazıyorlar. Bu adamlar satılmış olmasalar burnumuzun dibindeki bir adanın bizim için stratejik önemi olmadığını iddia edemezler.(sf.103)
AK PARTİ'NİN İKİYE BÖLÜNME İHTİMALİ
Aziz'lere öğle yemeğine, oradan da Mustafa Özkanlara gittik. Amacım
Mustafa Özkan'dan İstanbul'da siyasi yönden neler olduğuna dair
bilgiler almaktı. Nitekim bazı çok kıymetli bilgiler aldım. Aydın
Doğan'ın 2,5 milyar riski olduğu ve hükümet ne derse yapmak zorunda
olduğu, AKP'nin Abdullah Gül ve çevresi tarafından ikiye bölünme
tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gibi...(sf.167)
ABD'SİZ DARBE OLMAZ
Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10
Mart'ta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara
Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş ve bunun için daha
zamanın uygun olmadığını, beklememizi salık vermiş. Jandarma Genel
Komutanı benimle görüşeceğini söylemiş ve dağılmışlar. Kara
Kuvvetleri Komutanı bu konudan çok rahatsız olmuş. Bana sen ne
düşünüyorsun, dedi. Ben de düşüncelerimi anlattım.
"Bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir, yani halk ihtilali
istemelidir. 12 Eylül'de olduğu gibi ordu niye duruyor, ne zaman
müdahale edecek gibi başlıklar basında yer almalıdır.
ABD'YE RAĞMEN BU İŞLEM OLMAZ
Ekonomimiz çok bozuk ve tamamen dışa bağımlı. Eğer dışarıdan kredi
alamazsak ekonomimiz çökebilir ve halk büyük sıkıntı yaşar. Bunun
sorumluluğunu almaya hazır değiliz. Bir diğer konu da ABD. Bundan
önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün AKP'ye destek
veriyor. Onların istemediği bir darbe veya hükümeti idame etmek çok
zordur. Yani ABD'ye rağmen bu işlem olmaz. Diğer bir konu, TSK
içerisindeki birlik sağlanmış mıdır? Eğer bir ayırım varsa sonumuz
tam bir felaket olacaktır."(sf.241)
Nitekim darbe konusundaki fikirlerimi ona naklettim ve zannediyorum
benimle aynı fikirde oldu. Ülkenin ekonomik zorluğunu, ABD'nin
diğer darbelerden farklı olarak bu kez hükümet tarafını tuttuğunu,
halkın henüz destek vermediğini ve desteğin yahut zeminin oluşması
gerektiğini kısaca anlattım.
KIBRIS'TA HÜKÜMET ALEYHİNE OLAYLAR ÇIKARMA
SEÇENEĞİ
Bir hal tarzı olarak Genelkurmay Başkanı'na giderek halka bir basın
açıklaması yapılacağını, isterse kendisinin de gelebileceğini,
istemezse bizim bu açıklamayı yaparak TSK'nın Kıbrıs konusundaki
düşüncelerinin ne olduğunu açıklayıp istifa etmemiz gerektiğini
söyledim. Hava Kuvvetleri Komutanı başka bir seçenek tavsiye etti.
Kıbrıs'ta herkesi Annan Planı aleyhinde sokağa dökerek gösterilerin
yapılmasını sağlama ve anavatandan da bu hareketlere destek vererek
hükümet aleyhine olaylar çıkarmak. Bunları tartıştıktan sonra
ertesi sabah buluşmak üzere ayrıldık.(sf.244-245)
YOLSUZLUK İDDİASI
Sabah Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüştüm. Sağlığına kavuşmuş. Bu
arada Özel Kuvvetler'e yaptığı inşaatta yolsuzluk yaptığı iddia
edilen müteahhit Ali Osman Özmen'in davası ile ilgili sözü açtı.
Bizim tahminimizden daha yüksek rütbede kişilerin işin içinde
olduğunu söyledi. Benim bu konu ile ilgili ne bildiğimi sordu.
Kendisine sivil kaynaklardan aldığım bilgilere göre Hüseyin
Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Işık Koşaner, Tuncel
(...) Bizim İlhami Erdil'in adlarının geçtiğini söyledim. "Belki de
daha fazlasının ve hepsi yüksek rütbeli kişilerin adlarının yer
aldığını ve bu konunun hükümete büyük bir fırsat verdiğini, eğer
tam liste açıklanırsa bir skandalın olabileceğini, bu nedenle de
Genelkurmay Başkanı ile konuşacağını" söyledi. Esasında listede bir
büyük kişi daha vardı ve onun adını söylemedim. Sıkıntılı bir
durum.(sf.278-279)
TEKMİL VEREN TV PATRONU
Tuncay Özkan nihayet Kanaltürk isimli bir TV kanalını hayata
geçirmiş durumda. 10 milyon dolar borca girmiş. Çok heyecanlı ve
ulusalcı bir insan. Bana teşekkür edip tekmil vermeye gelmişler.
Bundan sonra AKP hükümetinin karşısında hiç değilse muhalefet
yapacak olan bir kanal olacak. Kendisine ne kadar mutlu olduğumu ve
elimden gelen her türlü şahsi desteği yapacağımı söyledim.
Tolga'dan bahsettim ve kendilerine danışmanlık yapabileceğinden
bahsettim. Memnun oldular. Yanında Kerim Can diye ortağı da vardı.
Tolga'yı tanıyorlar.
Atatürk belgeseli benden ve bedava dedim. Tolga ile buluşup
konuşacaklar. Çok mutlu ayrıldılar.(sf.283)
MARŞLA YATIP MARŞLA KALKIYORUZ
En başta Atatürk'ü bir idol haline getirmişiz. Kendisi bile "beni
görmek önemli değil benim fikirlerimi anlamak önemlidir" demişken,
biz her yerde Atatürk'ü heykel, resim, poster olarak anmayı sanki
onu anlamak ile eş tutuyoruz. Bu böyle devam edemez. Bir taraftan
İslamiyet'in günün şartlarını karşılamadığını ve reform geçirmesi
gerektiğinden bahsederken, sanki Atatürkçülük ilelebet yaşayacakmış
gibi davranıp ilkelerini tartışmaya dahi açmıyoruz. Tabi o zaman bu
ilkeler bir yol gösterici olmaktan öteye, dogma haline geliyor. Sağ
olsaydı herhalde en fazla kendisi bu durumu tenkit ederdi. İkinci
bir konu da bu toplumu Kara Kuvvetleri'nin etkisinden kurtarmak
lazım. Devletin her kesiminde kendi düşünceleri hakim olsun, herkes
kendileri gibi düşünüp kendileri gibi hareket etsin istiyorlar.
Harbiye Marşı ile yatıp Harbiye Marşı ile kalkıyorlar.(sf.291)
ÖZKÖK'TEN ÜMİDİ KESMİŞLER
Tümg. Can Teller ziyaretime geldi. Özel konulardan konuştuk. Amacım
onların bizlere bakış açılarını görmek ve öğrenmekti. Nitekim
Genelkurmay Başkanı’ndan (Hilmi Özkök) ümitlerini kesmişler ve bir
bahane ile uzaklaştırılmasını istiyorlar. Komuta katına itimatları
tamam ama Ağustos 2004 ayından sonra ne olacak diyorlar. Kendisine
sakın ola ki bir yanlışlıkla komuta katının haberi olmadan başka
bir hareketin içine girmemelerini, bunun TSK için bir felaket
olacağını açıkladım.(sf.252)