Asker, öğretmeni boğarak infaz etmiş!
Abone olEmekli Korgeneral Nevzat Bölügiray, kaleme aldığı 'Geçmişten Geleceğe' isimli kitabında çok tartışılacak bilgilere yer veriyor.
Edirne Sınır Taburu'nda 1948 yılında üsteğmen rütbesi
ile görev yapan Emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray'dan seneler
sonra 'infaz' itirafı geldi.
Başından geçen korkunç olayı kaleme aldığı 'Geçmişten Geleceğe' isimli kitabında anlatan Bölügiray, çok tartışılacak bilgilere de yer veriyor.
Zaman gazetesinde yer alan habere göre Bölügiray, MİT tarafından 'Rus vatandaşlığına geçmek istediği gerekçesiyle' sınır dışı edilmesi istenen bir üniversite hocasının, iki üsteğmen ve bir yüzbaşı tarafından boğularak infaz edildiğini aktarıyor. İnfazı neden 61 yıl sonra itiraf ettiğini ise şu cümlelerle ifade ediyor: "Çaresizlik içinde susmaktan başka bir şey yapmama olanak yoktu ve ben de sustum."
Emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray'ın 2 yıl önce kaleme aldığı 'Geçmişten Geleceğe' isimli kitabında çok tartışılacak bilgilere yer veriliyor. Bölügiray, anılarını anlattığı kitapta, Edirne Sınır Taburu'nda 1948 yılında üsteğmen rütbesi ile bağımsız ağır makineli tüfek takım tomutanı olarak görev yaptığını söylüyor. Bir akşam kışla Yüzbaşı Aziz (T) ve Levazım Kıdemli Üsteğmen Fevzi (T) ile birlikte otururken başından geçen bir olaya da kitabında yer veriyor. Yüzbaşı Aziz (T), tabur nöbetçi amiri olduğunu aktarıyor. İki subayın da alkollü olduğunu belirten Bölügiray, o sırada polislerin bir sivili getirdiğini ve kendilerine teslim etmek istediklerini yazıyor. Kitapta yer alan bilgilere göre, kendilerine bu haberi getiren çavuş nöbetçi amire sarı bir zarf uzatıyor. Yazının MİT'in o dönemdeki yapısı MAH'tan geldiğine dikkat çeken Bölügiray, kâğıtta şunların yazdığını anlatıyor: "...yazı ile gönderilen (...) Üniversitesi hocalarından (...), Stalin'e gönderdiği dilekçe ile Sovyet vatandaşlığına kabul edilmesini istemiştir. Kendisi, Bulgaristan sınırından, 'usulü dairesinde ve kimseye gösterilmeden' sınır dışı edilecektir..."
Yüzbaşı Aziz, çavuşa, "Teslim alın ve nezarete atın.
Dikkatli olun. Biz onu yarın sabah Bulgaristan'a postalarız, o da
sevgili Rusya'sına kavuşur." diyor. Bölügiray, adam dışarı
çıkınca Üsteğmen Fevzi'nin "Nah Rusya'ya gideceksin! Namussuz
komünist p...! Biz, bu namussuz gibi üç kişiyi postaladık sınır
dışına; ama canlı olarak değil tabii.
MAH'ın yazısındaki 'kimseye gösterilmeden sınır dışı edilsin'
sözlerinin anlamı, 'adamı yok edin' demek oluyor. Anladın mı şimdi
ha!?" dediğini ifade ediyor. Ertesi gün Üsteğmen Fevzi'nin MİT
tarafından kendilerine gönderilen şahsı öldürdüklerini şu
cümlelerle anlattığını kaydediyor:
"Dün gece Yüzbaşı Aziz ve önceki sınır dışı olaylarında
bize yardım eden bir arkadaşla, Üsteğmen Rıza (T) ile adamı sınıra
götürdük. Tam sınıra gelince, elleri arkadan bağlı olan adama,
önümüzden yürümesini söyledik. (...) Sınırdan Bulgar topraklarına
üç dört adım atar atmaz, hazırlayıp yanımızda getirdiğimiz ilmikli
ipi hızla arkadan adamın boynuna geçirdik ve iki taraftan Üsteğmen
Rıza ile var gücümüzle ipe asıldık. Ben, o arada dizimi adamın
beline dayayıp güç alıyordum ve 'küt!' diye bir ses duyuldu; boynu
kırılmıştı. Tabii 'kimse görmeden sınır dışı edilmesi' için ateşli
silâh kullanamazdık. En sessiz ve temiz yöntem boğmaktı; biz de
öyle yaptık. Sonra sınırın üç dört adım ötesinde bir çukur açtık,
adamı içine atıp toprakla örttük."
YILLARCA NEDEN SUSTU?
Bölügiray, yıllarca neden sustuğunu ise şu cümlelerle anlatıyor:
"Olayı sadece bana anlatmışlardı. Bu nedenle başka bir tanık
gösteremezdim. Ayrıca cinayeti nasıl kanıtlardım? Bu çaresizlik
içinde susmaktan başka bir şey yapmama olanak yoktu ve ben de
sustum; bugüne dek. İlk kez burada açıklıyorum bu olayı."