Asker ne demek istedi?
Abone olÜst komuta kademesine balyoz vuruldu. Orgeneraller acilen karargaha çağrıldı. Karargah zirvesinin anlamı ne?
Balyoz Soruşturmasıyla üst komuta kademesindeki askerin
gözaltına alınması Genelkurmay'ı harekete geçirdi. Orgeneral
Başbuğ, Türkiye'de görev yapan tüm orgeneralleri Genelkurmay'a
çağırdı. Türkiye'nin yüreği ağzına geldi.
Toplantının ardından sadece "'İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında ortaya çıkan ciddi durumu değerlendirmek üzere, bugün Genelkurmay Başkanlığı Karargahında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bütün Orgeneral ve Oramirallerin katılımı ile bir toplantı icra edilmiştir" diye bir açıklama yapıldı.
PEKİ ASKER NE DEMEK İSTİYOR?
Star Gazetesi Yazarı Şamil Tayyar Karargah
Zirvesi'nin şifrelerini şöyle çözüyor:
"Nedeni ne olursa olsun, Genelkurmay’ın hem Balyoz hem
Erzurum hattındaki gelişmeleri yakından takip ettiği ve
rahatsızlık duyduğu aşikardır.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in önceki gün alelacele
Genelkurmay 2. Başkan Orgeneral Aslan Güner’le görüşmesi,
böyle bir iklimin tezahürüdür. Bu görüşme, ilk defa gerçekleşmiyor.
İki ismin, hükümetle asker ilişkilerinin normalleşmesi sürecinde
birkaç defa bir araya geldiği biliniyor.
ÇİÇEK'İN GENELKURMAY'DA İŞİ NE?
Çiçek, görüşme nedenini, parola skandalına bağlasa da kamuoyuna
yansıyan söylentiler, Genelkurmay’ın Balyoz operasyonuna
açık müdahale talep ettiği yönündedir.
Nitekim, Çiçek’in görüşmeden hemen sonra önceki akşam saat 19.30
sularında Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’la görüşmesi,
parola skandalıyla ilgili olmasa gerek. Askerin hassasiyeti
müsteşar üzerinden savcılara mı iletilmek istendi yoksa
parola skandalına ilişkin müsteşarın görüşü mü merak edildi, takdir
size ait.
Dün akşam saatlerinde orgeneral ve oramirallerin sürpriz
şekilde toplanması yukarıdaki tezi teyit eden önemli bir
gelişmedir.
YARGIYA YÖNELİK 23 ŞUBAT MUHTIRASI
İlk kez böyle bir toplantının bildiriyle kamuoyuna
duyurulması ve hiçbir açıklama yapılmaması, yargılama sürecine
müdahale talebinin resmileştirilmesidir.
Bu bildiri, içerik ve yöntem olarak farklılık arz
etse de yargıya yönelik 23 Şubat Muhtırası’dır,
daha dar anlamıyla Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara
gözdağıdır. Hiç merak etmeyin, eften püften nedenlerle hoplayan
yargı, iradesine yönelik bu müdahaleden mutlu olacaktır.
İSTİFA YA DA KAPATMA DAVASI
O bildiriyle verilen mesaj şudur: O
generalleri tutuklama yoksa...
Orası muğlak...
Kimine göre, tüm üst düzey komutanlar istifa ederek
tepkisini ortaya koyabilir. Veya AK Parti hakkında kapatma
davasının önü açılabilir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde
bekleyen Cumhurbaşkanı Gül hakkındaki Sincan kararı hayata
geçirilebilir. HSYK harekete geçirilip savcılar görevden
alınabilir.
Belki de hepsi...
Nitekim, davayı sulandırdığı için Ergenekon taifesinin çok sevdiği
İngiliz Gazeteci Gareth Jenkins, Balyoz operasyonu sonrası
Guardian’a yaptığı değerlendirmede, gözaltılar tutuklamaya
dönüşürse ordunun katiyen sessiz kalmayacağını söyledi.
Yani, mutabakat için ön şart, tutuklama olmaması...
ASKER İSTEMEZSE DAVA AÇILMAZ
Ordu darbe yapamayacağına göre, sessizliğini nasıl bozabilir?
Sanıyorum en büyük kozları, yukarıda saydığım alternatiflerdir.
Denebilir ki, ordunun kapatma davası ve Yargıtay’daki dosyada ne
gibi rolü olur?
Lafı hiç evelemeye gevelemeye gerek yok. Asker istemezse
asla dava açılmaz, açılamaz. Yargıtay’dan da istediği kararı
çıkartır. 367 kararı, askere sivil yargı yolunu açan
düzenlemenin iptali, son HSYK operasyonu ve 28 Şubat sürecinde
karargahtaki yargıçların tek kol düzeni kulaklara küpe olsun.
KEŞKE O TOPLANTI YAPILMASAYDI DİYEN YAZAR
FATİH ALTAYLI
Komutanların gözaltına alınmasından sonra Ankara gergin bir gün
geçirdi. Dedikoduların biri bitti diğeri başladı. Habertürk
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı komutanların istifa
dedikodusundan Cemil Çiçek'in Genelkurmay ziyaretine kadar bu
dedikoduları köşesine taşıdı. Ancak yazısını verip belki
de taşra baskısı düştükten sonra komutanların yaptığı zirve
açıklaması geldi. Altaylı zirve açıklamasından sonra yazısını
değiştirmedi, sadece sonuna "Keşke o toplantı yapılmasaydı" notu
ekledi. İşte Altaylı'nın o yazısı:
KOMUTA KADEMESİ İSTİFAYA MI HAZIRLANIYOR?
(...)
"Genelkurmay Başkanı, geçen haftalarda yaptığı açıklamalarda ne
dedi:
“Bize güvenin. Bizde darbeci olmaz. Orduyu yıpratmayın.
Eğer kötü niyetli birileri varsa biz gereğini yaparız, aramızda
barındırmayız.”
Mesaj açıktı.
Peki ne oldu?
Kuvvet komutanları, generaller, albaylar gözaltına alındı.
Tutuklanma talebiyle mahkemedeler. Belli ki, gerisi de gelecek. Bu
açıkça, Genelkurmay Başkanı’na “güvenmiyoruz”
demek.
İyi de, bundan sonra bu devlet nasıl yönetilecek?
Silahlı Kuvvetler’e ve onun komutanına güvenmeyen bir yapı ile
Silahlı Kuvvetler nasıl bir araya gelecek?
Güvenilmeyen bir Silahlı Kuvvetler’e ülkenin sınırları, şerefi,
namusu nasıl emanet edilecek?
BEN OLSAM İSTİFA EDERDİM
Böyle bir durumda ben Genelkurmay Başkanı olsam, Cumhurbaşkanı
ve Başbakan’la konuşur, “Madem bana güvenmiyorsunuz,
buyurun istifam” derim.Ancak bu duygusal bir tavırdır ve
Devlet mantığına sığar mı bilmiyorum.
Şu anda içinde bulunduğumuz durum, bu ülkenin yaşadığı en ağır
krizdir.
İçinden nasıl çıkılacağı konusunda ise hiçbir fikrim yok.
Olan varsa beri gelsin.
Galiba tek çıkar yol, toplumsal hafızamızın balıklar kadar olması
ve bunun da unutulup gidecek konular arasına girmesi.
KEŞKE O TOPLANTI YAPILMASAYDI
NOT: Ben bu yazıyı yazdıktan sonra Genelkurmay’da
orgenerallerin toplandığını duydum. Keşke böyle bir toplantı
yapmasalardı.