Asker ile Diyanet'in Kur'an diyaloğu
Abone ol28 Şubat sürecinin yaşandığı günlerdi. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim hararetle tartışılıyordu. Diyanet'ten Sami Uslu konuyu açtı ve askerlerle ilginç bir diyaloğa girdi.
28 Şubat sürecinin tartışmalı icraatlarından sekiz yıllık
kesintisiz eğitim konusunda paşalar ve Diyanet yetkilileri arasında
ilginç bir görüşme yapıldığı ortaya çıktı. 1997 yılındaki
toplantıda Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcılarından Sami Uslu,
askerleri hafızlık müessesesinin bitmesi halinde arkalarından hatim
okuyacak kimse bulamayacakları konusunda uyarmış. Askerler, bu
cevap karşısında şaşırmış ve çözüm için çalışacakları sözünü
vermiş. Ancak bu girişimden sonuç çıkmamış. Uslu, bu tür adımların
misyonerlerin işini kolaylaştıracağını da söylemiş. Uslu,
ayakkabısını çıkarmadan Kabe'de tavaf yapmak isteyen Kenan Evren'i
nasıl ikna ettiğini de şöyle anlatıyor: "Evren Paşa'ya; 'Siz
cumhurbaşkanısınız ama bu kisve ile bir nevi mahşerdekine benzer
bir durumdasınız. Allah sizi o anda diğer hacılardan farklı kabul
etmez. Reisicumhur olduğunuz, Evren Paşa olduğunuz anlaşılmaz.
Böyle bir anda ayakkabı giyseniz ne olacak giymeseniz ne olacak?'
deyince 'Güzel söylüyorsun, çıkarıyorum.' dedi." Diyanet
teşkilatının çeşitli kademelerinde uzun yıllar hizmet veren ve 2001
yılında emekli olan Uslu, hac organizasyonunun Diyanet aracılığıyla
gerçekleştirilmesinin temellerini attı. 1982’de Suudi Arabistan’a
Din Hizmetleri Müşaviri olarak atanan Uslu, bu görevi sırasında 7.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren’den Milli Güvenlik Konseyi üyelerine
kadar çok sayıda üst düzey asker ve sivilin umre ziyaretlerinde
mihmandarlık yaptı. 1997 yılında mecburi sekiz yıllık kesintisiz
eğitime geçilmesi sırasında yapılan hazırlık çalışmalarına Diyanet
adına katılan Uslu, bugün yaşanan ve gelecekte yaşanabilecek
tehlikeler konusunda şu uyarılarda bulunduğunu anlatıyor:
“Toplantılarda paşalar ‘Bu hafızlık şart mıdır?’ dedi. Hafızlığın
din ilimleri için çok önemli bir müessese olduğunu, yok edilmemesi
gerektiğini söyledim. Konuyu iyi anlamaları bakımından bir örnek de
verdim. ‘Mesela her vefatta hatimler okunur. Hepimiz bu dünyadan
bir gün ayrılıp gideceğiz. Sizler de ayrılacaksınız. Nice
Genelkurmay başkanlarımız vefat etti. Biz onların vefat gecelerinde
evlerinde Diyanet’ten üst yöneticiler olarak bulunup, hatimler
okuduk. Ama bir gün sizin evlerinizde bu hatimler okunmayacak.
Çünkü hafız bulamayacaksınız.’ diye uyardım. Endişelenip, ‘Buna bir
çare bulalım.’ dediler. Samimi olarak konuya yaklaştılar.” 8 yıllık
kesintisiz eğitimin sahip olduğu çelişkilere dikkat çeken Uslu, şu
sorunun cevabını hâlâ veremediğini söylüyor: “Bize ortaöğretim
çağında 13-14 milyon çocuk olduğunu, bunların seviyesini 5 yıldan
mecburi 8 yıla çıkarmak istediklerini anlattılar. ‘Hafızlığa
çalışan 4 bin öğrenciye izin verirsek mecburi sekiz yıllık eğitimi
onlar tekrar nasıl tamamlarlar?’ dediler. Bu mantıkla biz bir şey
diyemedik. Hâlâ bu sorunun cevabını bulamadım. Mecburi eğitimi
dünyada kimisi 8, kimisi 11 yıla çıkarmış. Bunun karşısında mecburi
eğitim beş yılda kalsın nasıl diyecektik? 28 Şubat sürecinin
başladığı tarihlerde Kur’an kurslarında 500 bine yakın talebe
vardı. Bunlardan her sene 4 bin civarında hafız çıkıyordu.
Şimdilerde hafızlık yapanların sayısı çok aşağılara düşmüş durumda.
Hafızlık müessesesi bitmiş gibi. 15-16 yaşındaki bir çocuk nasıl
hafız olacak? Bugün Kur’an kurslarında kaç kişi hafızlığa çalışıyor
diye baktığımızda rakamlar hiç iç açıcı değil. O zamanlar en
azından her kursta 60 kişi bulabilirdiniz.” Uslu, bugün okul olmaya
elverişli Kur’an kurslarının bulunduğu, bunların ele alınarak
hafızlık müessesesinin yeniden ihya edilebileceği kanaatini
taşıyor. Uslu, buralarda hafızlık yapmak isteyenlere ilk beş yıldan
sonraki üç yılın derslerini dışarıdan verebilmelerine imkan
tanınması halinde sorunun çözüleceğini kaydediyor. EVREN PAŞA
AYAKKABILARI İLE TAVAF YAPMAK İSTEDİ Suudi Arabistan’daki Din
Hizmetleri Müşavirliği sırasında hac farizasını ve umre ziyaretini
yerine getirmek için Türkiye’den gelen birçok devlet büyüğüne
mihmandarlık yapan Uslu, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in altı
bakanla birlikte 1984’te yaptığı umre ziyaretini unutamamış. Uslu,
Kâbe’yi ayakkabı ile tavaf etmesi konusunda Paşa ile aralarında
geçen diyaloğu şöyle anlatıyor: “Evren Paşa’ya Cidde’de Kraliyet
Misafir Salonu’nda ihramını giydirdim. Daha sonra Rolls-Royce bir
araba ile Mekke’ye hareket ettik. Yanına beni de aldı. Konvoy
halinde Mekke’ye intikal etmeye başladık. O sırada Kenan Paşa, ‘Ben
ayakkabılarımı çıkarmayacağım. Ne dersin?’ dedi. Ben de ‘Sayın
Cumhurbaşkanım, ayakkabılarla tavaf yapılmaz.’ dedim. ‘Ben
ayakkabılarla gireceğim.’ diye ısrar etti. ‘Olmaz’ dedim. ‘Ben
Diyanet İşleri Başkanı’na sordum, olacağını söyledi.’ dedi. Ben de
‘Sayın Altınkulaç Hocamız böyle bir şey demez. Normal bir cami
imamımız bile böyle bir şey söylemez. Siz cumhurbaşkanısınız; ama
bu kisve ile bir nevi mahşerdekine benzer bir durumdasınız. Kefenli
bir şekilde Allah’ın huzuruna diriltildiğiniz günü düşünün. Allah
sizi o anda diğer hacılardan farklı kabul etmez. Reisicumhur
olduğunuz, Evren Paşa olduğunuz anlaşılmaz. Siz bu halinizle normal
diğer insanlar görünümündesiniz. Böyle bir anda ayakkabı giyseniz
ne olacak giymeseniz ne olacak?’ deyince ‘Güzel söylüyorsun
çıkarıyorum.’ dedi.” Uslu, Evren Paşa’nın umre sırasında Kraliyet
makamının tavafçılarının değil, kendisinin söylediği duaları
dikkate aldığını vurgulayarak, ‘Sen bana söyle. Her söylediğinin de
Türkçesini söyle. Çünkü sen benim devletimin müşavirisin.’ dedi.
Ben söyledim o tekrarladı. Türkçelerini de dinledikçe çok
duygulandı.” şeklinde konuşuyor. “KİMSE SÜNNET KILMAYACAK,
EMREDİYORUM” Mekke’ye vardıktan sonra Kâbe’yi tavaf eden Evren Paşa
ve beraberindeki heyet daha sonra akşam namazı kılmak için oturup
ezanın okunmasını beklemeye başlar. Bu sırada Evren Paşa, Uslu’ya
“Sünnet kılacak mıyız?” diye sorar. “Elbette.” diyen Uslu’ya Evren,
“Hayır kılmayacağız. Bunlar Vahhabi, sünnet kılmazlar.” der. Daha
sonra yaşanan diyaloğu Uslu şöyle anlatıyor: “Halbuki sünnet
kılıyorlar; ama kılmayanları da var. ‘Kılıyorlar Sayın
Cumhurbaşkanım.’ deyince Paşa, ‘Hayır onların kurallarına uyacağız,
kılmayacağız.’ diye ısrar etti. Büyükelçi Umut Arık söze girip
‘Sayın Cumhurbaşkanım sünneti kılalım.’ deyince, Evren Paşa,
‘Hayır, emir veriyorum sünnet kılınmayacak.’ dedi. Farzı kılıp
sünneti kılmadığımız için, Evren Paşa, ‘Kalk, nereye gideceğimizi
söyle.’ deyince ‘Say yapacağız’ dedim. Say yapmaya giderken tabii
Suud Muhafız Alayı askerleri sünnet kılanların sırtından tutarak
yolu açmaya çalışıyordu. Paşa, o arbedede ‘Ne yapıyor bunlar?’
dedi. ‘Sünnet kılıyor efendim, bakın.’ dedim. ‘Sen haklıymışsın.
Sünnet kılıyorlar.’ dedi.” KÂBE’NİN DUVARINDA ÖZEL AN’LAR Suud
makamları Evren Paşa için Kâbe-i Muazzama’nın kapısını da açmış.
Kâbe’nin içine giren Evren Paşa ve Türk heyetinin manevi havadan
çok etkilendiğini anlatan Uslu, o an yaşanan manzarayı şu sözlerle
göz önüne seriyor: “Kâbe’nin içinde her tarafa namaz kılınabiliyor.
Evren Paşa, ‘Ne yapacağız şimdi?’ dedi. İçeride Paşa ile beraber
Kâbe’nin dört bir tarafına namaz kıldık. Daha sonra Evren Paşa,
elleriyle Kâbe’nin duvarına yaslandı. Dakikalarca dua etti.
Ağladığını göremedim. Ama ‘Çok duygulu bir an’ dedi. O anda herkes
bir köşede duvara yapışmış vaziyette, boynunu bükmüş dua ediyordu.”
Uslu, Evren’den sonra Milli Güvenlik Konseyi üyeleri emekli
Orgeneral Nurettin Ersin, emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya, emekli
Oramiral Nejat Tümer ve emekli Orgeneral Sedat Celasun’un da umre
için 1986’da Suudi Arabistan’a gittiğini anlatıyor. Dört paşadan
sonra Kara Kuvvetleri eski komutanları emekli orgeneraller Haydar
Saltık ve Necdet Öztorun ile Ege Ordu Komutanı emekli Orgeneral
Fikret Küpeli eşleri ile birlikte umreye gelmiş. Uslu, Saltık
Paşa’nın ‘Herkes umreye gelince bizim gelmememiz olmaz.’ dediğini
hatırlıyor. Yaklaşık bir hafta süren Konsey üyelerinin umre
ziyaretinden Uslu’nun aklında kalanlar şöyle: “Bugüne kadar birçok
paşamızla beraber umre yaptık. Paşalar son derece güzel namaz
kılıyorlardı. Gördüğüm bazı paşalar Ettehiyyatü için sağ ayak
üzerine nasıl oturulacağını sivil ziyaretçilerden daha iyi
biliyordu.” MEKKE’DE CELASUN PAŞA’NIN BABASININ MEZARINI ARADIK!
Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin bu ziyareti sırasında Jandarma
eski Genel Komutanı emekli Orgeneral Sedat Celasun, Mekke’de vefat
eden babasının mezarını bulmak istemiş. Uslu, Celasun Paşa’nın
babasının mezarını diğer Konsey üyeleri ile birlikte aramış: “Sedat
Paşa’nın babası 1960’lı yıllarda hacda vefat etmiş ve Mekke’de
toprağa verilmiş. ‘Sedat Paşa’nın babasının mezarını bulacağız.’
dediler. ‘Aman Paşam burada mezarlar belli süre sonra başka yere
nakledilir.’ dedim. ‘Yok gideceğiz.’ diye ısrar ettiler. Ersin,
Şahinkaya, Tümer ve Celasun paşalarla Mekke’de Cennetü’l Mualla’ya
gittik. Hanımları da geldi. Hepsinin başı örtülüydü. Mezarı aradık;
ama bulamadık tabii. ‘O zaman ne yapacağız?’ dediler. ‘Burada bir
Tebareke okuyacağım siz de dinleyeceksiniz. Sonra hep birlikte dua
edeceğiz.’ dedim. Dinlediler, hep birlikte el açıp dua ettik.”
Aralarında Harp Okulu komutanlarının da olduğu ve isimlerini
hatırlamadığı birçok üst düzey askerî yetkilinin mihmandarı olan
Uslu, 1985 yılında 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, İsmail Özdağlar ve
Ekrem Pakdemirli’ye de eşlik etmiş. Özal duaları bildiği için
Uslu’dan pek yardım istememiş. Uslu, 39 yılı aşkın görev süresi
içinde on bir Diyanet İşleri başkanından altısı ile birlikte görev
yaptı. Türkiye Diyanet Vakfı’nın Genel Kurul Üyesi de olan Uslu,
Aşkabat Ertuğrulgazi ve Tokyo camilerinin yapılışı sırasında etkin
rol oynadı. PAŞALARIN UMRESİ 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in 1984
yılında yaptığı umre ziyareti kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.
(üçüncü fotoğraf, soldan ikinci) Evren’in ziyaretinden sonra birçok
general umre ziyaretinde bulundu. Evren Paşa’nın 12 Eylül
ihtilalini birlikte gerçekleştirdiği Milli Güvenlik Konseyi üyeleri
emekli orgeneraller Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Sedat Celasun
ve emekli Oramiral Nejat Tümer de 1986’da umre ziyareti yaptı.
(birinci fotoğraf) Arafat’ta birlikte görülen MGK üyeleri
yanlarında eşlerini de birlikte getirmişti. (ikinci fotoğraf)
Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcısı Uslu, komutanların bütün
ziyaretlerinde onlara mihmandarlık yaptı. Kenan Evren Kâbe’nin
içinde Kenan Evren Paşa ile Kâbe’nin içine girince dört bir tarafa
namaz kıldık. Sonra koluyla Kâbe’nin duvarına yaslanan Paşa bir
hayli dua etti. Heyetteki diğer kişiler de bir köşeye çekilmiş dua
ediyordu. Evren Paşa bana dönerek “Çok duygulu bir an!” dedi. Sami
Uslu/Zaman