Asker, AK Parti hükümetini uyardı
Abone olMisyonerlerin Türkiye'deki hedef kitlesi, Kürt ve Alevi vatandaşlar.. Bu durumun farkında olan Türk Silahlı Kuvvetleri, hükümeti uyardı.
TSK Misyonerlik Raporu'nda, misyonerlerin faaliyetlerinin
önlenmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu belirtiliyor.
Aylık siyasi bir dergide yayınlanan TSK'nın ''Ülkemizde ve
Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri'' başlıklı raporunda, Türkiye'de
misyonerlik faaliyetlerini yürütenlerin hedefleri ve alacakları
mesafe ortaya konuluyor. TSK, bu raporuyla misyonerlik hadisesinin
sadece Türk Milleti'ni Hıristiyanlaştırma çabalarıyla alakalı
olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin jeopolitik konumunun
misyonerlik faaliyetlerinde etkin bir rol oynadığına dikkat
çekiyor. Raporda bu konu, ''Özellikle Irak Savaşı'nın ardından
dünya, Ortadoğu ve Asya'nın anahtarının Türkiye olduğunu bir kez
daha görmüştür. Kürtlere ve Alevi vatandaşlara yönelik misyonerlik
faaliyetleri de dikkat çekicidir'' ifadesiyle açıklanırken,
misyonerlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şube sayısını artırarak,
Türkiye'nin Doğusu'nda kiliseler oluşturmak istediklerine vurgu
yapıldı.
Raporda, misyonerlerin 2020'de Türkiye nüfusunun yüzde 10'unu
Hıristiyanlaştırmak istediklerine dikkat çekilerek, 2005 yılı
sonunda ise 50 bin Müslüman Türk'ün dinini değiştirmeyi
hedefledikleri belirtildi. Misyonerlerin hedef kitlesinin
öğrenciler, kimsesiz ve yoksul ailelerin çocukları ile işsiz ve
reşit olmayan gençler olduğu belirtilen raporda, dini bilgilerden
yoksun, sosyal ve ekonomik yaşantıları nedeniyle dini açıdan
tereddüde düşmüş ve kendilerini boşlukta hissetmekte olan gençlerin
de misyonerlerin yakın markajında olduğu kaydedildi. Raporun bu
bölümünde Müslüman Türk gençliğinin Hıristiyanlaştırılarak
Türkiye'nin geleceği üzerinde oynanan sinsi hipotezler karşısında
uyanık olunması mesajı veriliyor. TSK'nın raporunda ayrıca
misyonerlerin hedefleri şu şekilde belirtiliyor:
''Etkin ya da kültürel açıdan azınlık statüsünde görünenler veya
kendilerini böyle tanımlayanlar (Kürt-Alevi), iç çatışma ve terör
ortamında yaşayanlar ve deprem, sel felaketi gibi doğal afetlere
maruz kalan insanların misyonerlerin hedef kitlesi içinde yer
almaktadır.'' Raporda, misyonerlerin özellikle kendilerini Doğu ve
Güneydoğu insanını dava edinmesi düşündürücü bir yaklaşım olarak
değerlendirildi. TSK misyonerlik faaliyetlerinin bir nüfus etme
aracı olarak kullanıldığını ileri sürüyor. Raporda, söz konusu
iddianın şematik gelişimi şu şekilde anlatılıyor: ''Bir misyonerin
yapacağı ilk iş, kendisini dinleyecek insanlar bulmaktır. Bu
insanlar basılı malzemeyle ve sözlü olarak yoğun bir ideolojik
bombardımana tabi tutulurlar. Bu aşamada çeviri, kitap basımı ve
dağıtım gibi işler çok önemlidir. İlk temas sağlandıktan sonra bu
kişilerin çocuklarının eğitim safhası başlamaktadır. Bu arada bir
Kilise kurularak bir cemaat oluşturulur. Bu cemaatin en azından
İncil'i okuyabilecek kadar eğitilmesi zorunludur. Bu nedenle
kiliselerde ilk zamanlarda halk eğitimi türünden çalışmalar
yapılır. Daha sonra ise yetişkinler için pazar okulları, çocuklar
için de ilkokullar faaliyete geçirilir. Bu aşamadan sonra ilahiyat
okulları, yatılı/gündüzlü liseler, kolejler kurulur. Misyonerler
faaliyeti kendi iddiasının aksine yalnızca dinsel bir olgu
değildir. Dinsel boyutları çok aşan ekonomik, sosyal, kültürel
boyutları olan bir tür nüfuz etme aracıdır.''
''RESMİ OLMAYAN 69 İBADET YERİ VAR''
Raporda, son günlerde sıkça gündeme gelen apartman katındaki
kiliselere de dikkat çekiliyor. Bu kiliselerin beyin yıkamak için
kullanıldığı vurgulanan raporda, ''Ülkemizdeki farklı din
mensuplarının çoğunluğunu oluşturan Lozan Antlaşması'nda hukuki
statüleri belirlenen Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklarıyla diğer
yerleşik Hıristiyan vatandaşlarımıza ait resmen ibadete açık 269
adet kilise ve 34 adet havra bulunmaktadır. Bu sayılar dikkate
alındığında, gayrimüslim vatandaşlarımızın ibadetlerini ve dini
ayinlerini ibadethanelerinde yapmalarında herhangi bir sorun yok.
Buna rağmen misyonerlerin tanınmış ibadet yerleri dışında apartman
katları, iş yerleri kiralamak ve satın almak yoluyla ibadet, ayin,
dini tören ve beyin yakama merkezleri olarak kullandıkları
gözlemleniyor'' ifadelerine yer veriliyor.
Türkiye genelinde 47'si Protestanlara, 9'u Bahailere, 13'ü Yehova
Şahitlerine ait olmak üzere tespit edilen 69 adet resmi olmayan
ibadet yeri bulunduğu ortaya çıktı. Türkiye'de bu tür dini gruplara
mensup yabancı uyruklu veya Türk vatandaşı olan şahısların çeşitli
illerde yasalara aykırı misyonerlik faaliyetleri ile ilgili olarak
1999-2004 yılları arasında toplam 264 şahıs yakalanarak gözaltına
alınmış, ancak hepsi sevk edildikleri adli makamlarca bırakıldı.
Bunun dışında 2002 yılında 23, 2003 yılında ise 42 kişi hakkında
benzeri eylemleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuş, ancak
bunlar takipsizlik kararı ile sonuçlandı. Raporda, Türkiye'de bu
faaliyetleri önleyecek kanunu bir dayanağın olmadığı belirtilerek,
AB mevzuatında gayri kanuni sayılan 'Aşırıya Kaçan Misyonerlik'e
karşı yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesinin uygun olacağı
değerlendirildi.
''5 BİN MÜSLÜMAN DİN DEĞİŞTİRDİ''
Misyonerlik çabaları neticesinde yaklaşık 5 bin vatandaşın İslam
dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara geçtiği tespit
edildi. Raporda bu konu resmi olmayan rakamlarla açıklanırken, son
3 yıl itibariyle de resmi rakamlara göre 185 kişinin Hıristiyan
dinini, 1 kişinin de Yahudi dinini seçerek din değiştirdiği, Nüfus
ve Vatandaşlık İşeri Genel Müdürlüğü'nce tespit edildi. Bunun
dışında Türkiye'de 2 bin 300 civarında vatandaşın Bahailiği, 900
kişinin ise Yehova Şahitliği'ni benimsediği de ortaya çıktı.
TSK'nın misyonerlik raporunda, misyonerlerin hedefe ulaşmak ie.
Raporda, söz konusu iddianın şematik gelişimi şçin belirledikleri
hareket tarzları da şöyle sıralandı:
''Türkler'in misyonerlik faaliyetleri için hedef kitle olması
nedeniyle, Türk kavimleri kapsamında, Türk Toplumunun Dünyaya Bakış
Açısı ve Yaşam Standartları gibi konularda akademik araştırmalar
yapılması, ortaya çıkacak sonuçlara göre uygulanacak tebliğ
faaliyetlerinin tekamül ettirilmesi; ülkemize yönelik çalışmaların
akademik bir zemine oturtmak için önümüzdeki iki-üç yıl içerisinde,
gizli bir nitelik taşımayan Teoloji Enstitüsü'nün kurularak,
ülkemizde bulunan Proteston din adamlarının eğitim almasının
planlanması; ayrıca 2004 yılından itibaren ülkemizin Doğu
bölgesinde bulunan üniversitelere her yıl en az 2 kitap stadının
kurulması, yabanı misyon teşkilatlarından elde edilerek deniz
yoluyla konteynırlarda getirilecek eğitim kitapların üniversitelere
girmesinin sağlanması; Misyonerlik faaliyetlerinde kullanılmak
üzere kurulan paravan şirketlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şube
sayısının artırılarak, bu şube ofisleri vasıtasıyla Hıristiyan
eserlerinin ve kutsal kitabın dağıtılması, bunun sonunda
Türkiye'nin doğusunda da kiliselerin oluşturulması.''