Aşılama, tüp bebek ve mikroenjeksiyon farkı!
Abone olÇocuk sahibi olamıyorsanız bu terimlerle sık sık karşılaşacaksınız. Peki aşılama, tüp bebek ve mikro enjeksiyon farkı nedir?
Çocuk sahibi olmayan eşlerin, tepeden tırnağa kadar muayene
olup, gerçek nedenleri, tespit ettirmeleri gerekir.
AŞILAMA, TÜP BEBEK VE MİKROENJEKSİYON
İntrauterin İnseminasyon (IUI) veya Aşılama ne
demektir?
İntrauterin inseminasyon kadının yumurtlama döneminde erkekten
alınan spermlerin dışarıda belli işlemlerden geçirildikten sonra
anne rahmine verilmesidir. Bu işlem öncesinde anneye bazı ilaçlar
verilerek yumurtlama sağlanabileceği gibi, doğal adet döneminde de
yapılabilir
IVF ve ICSI nedir?
In vitro fertilizasyon veya tüp bebek kadından alınan yumurtalarla,
erkekten alınan spermlerin dışarıda laboratuvar ortamında
birleştirilmesi ve döllenme gerçekleştikten belli bir süre sonra
anne rahmine yerleştirilmesidir. İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu
(ICSI) veya mikroenjeksiyon ise erkekten alınan spermlerin direk
olarak yumurtanın içerisine enjekte edilmesi ve yine döllenme
gerçekleştikten belli bir süre sonra tekrar anne rahmine
yerleştirilmesidir.
Kimlere Uygulanır?
Tüp bebek ilk defa 1978 yilinda Edward ve Steptoe tarafindan
Ingiltere?de uygulanmistir. Baslangiçta tüpleri tikali olan
hastalar için düsünülmüs olan bir yöntem olarak uygulama alanina
konmakla birlikte, bugün birçok hasta grubunun tedavisinde
basariyla kullanilmaktadir. Simdi tüp bebek yönteminin
uygulanabildigi hasta gruplarini kisaca gözden geçirelim:
1. Tubal faktör: Tubal faktör genel olarak tüplerin tıkalı olması
veya tıkalı olmamakla beraber normal olarak fonksiyon
göstermemesidir. Tüplerin açıklığının belirlenmesi için başlangıçta
histerosalpingografi adı verilen rahim filmi çekilir. Ancak bu
filmde tüplerin açık olması her zaman tüplerin normal olduğunu
göstermeyebilir. Tüp ile çevre dokuları arasındaki yapışıklıklar
veya tüp içerisindeki dokuların daha önce geçirilen enfeksiyonlar
veya cerrahi girişimler nedeniyle azda olsa zedelenmesi, tüpler
açık olmasına karşın, normal olarak fonksiyon göstermesini
engelleyebilir. Bu nedenle tüplerin durumunu tam olarak
gözlemeleyebilmek için bazen laparoskopi gibi endoskopik tanı
yöntemlerine gereksinim duyulabilir. Tüplerdeki tıkanıklığın yerine
ve hasta yaşına bağlı olarak cerrahi şansı verilebilir. Özellikle
daha önce tüpleri bağlanmış hastalarda cerrahi tedavi sonrası
normal yollardan gebe kalabilme oranı oldukça yüksektir. Ancak tüp
tahribatı fazla olan hastalarda ve tıkanıklığın tüpün rahimden uzak
olan bölümünde olması durumunda cerrahi ile başarı şansı düşüktür
ve tüp bebek uygulaması daha uygundur. Ayrıca hasta yaşının ileri
olduğu hastalarda cerrahi ile zaman kaybedilmesi yerine direk
olarak tüp bebek uygulanması daha uygundur. Daha önce iltihabi bir
nedenle tüplerinde tıkanıklık saptanan bazı hastalarda
ultrasonografide veya laparoskopi sırasında tüplerin içinde sıvı
birikimi olduğu görülebilir. Hidrosalpenx adı verilen bu durumda
tüp bebek uygulamadan önce tüplerin ameliyatla alınmasının gebelik
oranını artırdığı bildirilmektedir. Bu nedenle bu grup hastalarda
tüp bebek uygulamadan önce laparoskopik yolla tüplerin alınması
önerilmektedir.
2. Endometriozis: Endometriozis rahim iç tabakasında bulunan ve her
ay adet kanamasına neden olan dokunun rahim dışında bir yere
yerleşmesi olarak adlandırılır. Endometriozisin en çok yerleştiği
dokulardan en önemlisi yumurtalıklardır. Yumurtalıklara yerleşen
endometriozis bazen çukulata kisti adı verilen kistlere neden
olabilir. Endometriozis genel olarak hastalığın yaygınlık durumuna
göre 4 evrede incelenmektedir. Erken evrelerde çocuk olmasını nasıl
engellendiği bilinmemekle birlikte, ileri evrelerde daha çok
hastalığa bağlı olarak üreme organlarında oluşan yapışıklıklar ve
tahribatlar nedeniyle gebelik gerçekleşmemektedir.Erken evre
hastalarda direk gözlem ile veya aşılama ile çiftlerin bir
bölümünde gebelik görülebilir. Yine ileri evre hastalarda cerrahi
girişimle hastaların bir bölümü tedavi edilebilir. Belli bir gözlem
süresi, cerrahi tedavi veya aşılama ile başarı sağlanmayan
hastalarda son tedavi seçeneği olarak tüp bebek
uygulanmaktadır.
3.Yumurtlama Bozuklukları: Bilindiği gibi kadınlarda genellikle her
ay yumurtalıklardan bir yumurta atılır. Ancak bazı hastalarda
yumurtlama olayı seyrek olabilir veya hiç olmayabilir. Bunun en
klasik örneği ?polikistik over sendromu? adı verilen hastalıktır.
Burada hastalarda yumurtlama seyrektir veya hiç gerçekleşmez,
vücutta tüylenme olabilir, aşırı kilo alımı ve kısırlık
görülebilir. Bu grup hastalarda eğer erkekte bir anormallik yoksa
ilk tedavi seçeneği yumurtalıkların uyarılması ve uygun dönemlerde
cinsel ilişkidir. Hasta gebe kalamamışsa aşılama ve son tedavi
seçeneği olarak tüp bebek uygulamasına kadar gidilebilir.
4.Erkek Faktörü: Çocuk sahibi olamama nedenlerinin yaklaşık %
50?sini erkeğe bağlı nedenler oluşturmaktadır. Bu nedenle çocuk
sahibi olma isteği ile başvuran hastalarda ilk yapılması gereken
tetkik sperm analizidir. Genel olarak sperm sayısının en az 20
milyon/ml, hareketinin en az % 50 ve normal şekilli sperm oranının
Dünya Sağlık Örgütü Kriterleri?ne göre en az % 50 ve Kruger
kriterlerine göre en az % 4 olması normal olarak kabul
edilmektedir. Bu değerlerin herhangi birisindeki bozukluk normal
yollardan bebek sahibi olunmasını zorlaştırabilir. Sperm sayı ve
kalitesinde hafif bir bozukluk varsa öncellikle 4-6 ay aşılama
denenebilir. Başarı sağlanmayan hastalarda direk olarak
mikroenjeksiyon uygulanmaktadır. Ayrıca sperm sayı ve bozukluğu
hafif olsa bile kısırlık süresi uzun ise aşılama yapılmadan direk
olarak mikroenjeksiyona geçilebilir. Sperm sayı ve kalitesinde
ileri derecede bozukluk olan hastalarda direk olarak
mikroenjeksiyon uygulanmaktadır. Bazı hastalarda hiç sperm
görülmeyebilir. Azospermi adı verilen bu durum sperm kanallarındaki
bir tıkanıklığa veya testislerde sperm yapımındaki bir bozukluğa
bağlı olabilir. Neden ne olursa olsun azospermide mikroenjeksiyon
en iyi tedavi yöntemi mikroenjeksiyondur. Normal tüp bebek
uygulaması ile başarı şansı çok düşüktür. Bu hastalarda PESA, MESA,
TESA veya TESE adı verilen işlemlerle elde edilen spermlerle
yumurtalar enjekte edilir ve döllenme sağlandıktan belli bir sonra
elde edilen embryolar transfer edilir.
5. Servikal Faktör: Çocuk sahibi olamayan çiftlerde nedenlerin % 5
ile % 10?nu rahim ağzına ait faktörler oluşturur. Bu o bölgededeki
bir enfeksiyon, anatomik bozukluklar v.b olabilir.
6.Açıklanmayan İnfertilite: Çiftlerin % 10-15?nde çocuk sahibi
olmaya engel olabilecek herhangi bir neden bulunamaz. Bu çiftlerde
rutin olarak yapılan tetkiklerde bir neden bulunmamasına karşın,
detaylı tetkiklerde bir bölümünde neden açıklanabilir, ancak bu
tedavideki tutum konusunda büyük bir değişikliğe yol açmaz. Bu grup
hastalarda ilk tedavi seçeneği yumurtalıkların verilen ilaçlarla
uyarılması sonrası aşılamadır. Aşılama ile 4 ay başarı sağlanmayan
hastalarda mikroenjeksiyon uygulanmaktadır. Yine evllik süresi uzun
olan hastalarda aşılama yapılmadan direk olarak mikroenjeksiyona
geçilebilir.
7.İmmünolojik İnfertilite: Çiftlerin bir bölümünde çocuk sahibi
olamamanın nedeni eşlerden herhangi birinin bağışıklık sistemindeki
bir bozukluk olabilir. Örneğin kadın erkek spermini tahrip eden
antikor adı verilen maddeler üretebilir veya erkek kendi spermini
tahrip eden antikorlar üretebilir. Ancak bağışıklık sistemindeki bu
bozukuluklar ile çocuk sahibi olamama arasındaki ilişki henüz kesin
olarak ortaya konamamıştır. Bu hastalarda da ilk tedavi seçeneği
aşılamadır. Başarı sağlanmayan hastalarda mikroenjeksiyon
uygulanmalıdır.