Asıl maksat olağanüstü hal mi?

Abone ol

Emin Çölaşan, 12 Aralık 2009 tarihli Sözcü gazetesindeki yazısı okuyanlarda soru işaretlerine yol açtı...

Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, 12 Aralık 2009 tarihli Sözcü gazetesindeki köşesinde emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray'ın olağanüstü hal ilanı gerektiğine yönelik mektubunu yayınladı.


"Bölügiray Paşa: Olağanüstü Hal İlanı Gerekebilir." başlıklı mektupda şu ifadeler yer alıyor:

- "Demokratik açılım uydurmasının gerçekte 'Kürtçülük açılımı' olduğunu herkes bilmektedir. Eğer gerçekten ve içtenlikle bir 'demokratik açılım' yapılması isteniyorsa, öncelikle demokrasi ve özgürlüklere vurulmuş bir kelepçe olan Siyasi Partiler Yasası ile Seçim Yasası değiştirilmeli, giderek siyasallaşan yargının bağımsızlığı sağlanmalı, yolsuzluklara bir zırh gibi geçirilmiş olan dokunulmazlıkların kaldırılması ve bunun gibi demokrasinin önünü açacak gerçek açılımlar yapılmalıdır.

AKP'nin Kürtçülük açılımının arkasında ABD var. ABD yıllardır Türkiye'nin boynuna bir 'Kürtçülük halkası' takmış, iplerini elinde sıkıca tutmaktadır. Ülkemizi yöneten çapsız, basiretsiz, yeteneksiz, deneyimsiz, kişisel hırsları akıllarını aşmış olan kimseler ve ayrıca onların yurtdışındaki ve içindeki işbirlikçileri, Türkiye ile istedikleri gibi oyun oynamaktadır.

Bunun son kanıtı, Kuzey Irak'taki PKK yuvalarının halen de korunup kollanmakta olmasıdır. Oysa ABD isteseydi, bu yuvaları Türkiye'nin de işbirliği ile yok etmek işten bile değildi. Ama ABD bunu yapmak yerine bizimkilere 'Kürtçülük açılımını' yaptırmayı yeğlemiştir. Bu açılımın ucu ise 'Bağımsız Kürt Devletine' uzanmaktadır. Bölgedeki güvenlik sorunumuza gelince: 12 Eylül sonrasında bölücü terör sıfır noktasında iken Özal yönetiminin basiretsiz tutumu sonucunda tırmanış gösterdi, binlerce şehit verilmesine ve onbinlerce vatandaşın ölümüne neden oldu. Ancak TSK'nın ödünsüz ve amansız savaşımı sonucu 1990'lı yılların sonunda ve 2000'li yılların başında sıfır noktasına yaklaştı. AKP iktidara gelince bölücü terör yeniden hortladı ve 'Kürtçülük açılımının'da etkisiyle son zamanlarda büyük bir iç kargaşaya neden oldu. Polis canla başla, hatta kimi zaman canı pahasına çalışıyor. Ancak giderek, olayları önleme ve bastırma konusunda yeterli olamadığı görülüyor.

Filistin'deki 'intifada'yı (Halk ayaklanması) örnek alarak yaratılan ayaklanma ve isyan provaları kontroldan çıkma yolundadır... Ve kimi zaman bir 'halk kalkışmasına' dönüşme olasılığını akla getirmektedir. Sağduyudan yoksun DTP yöneticilerinin tutum ve davranışlarına bakılırsa, onların da hedefinin bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir durum, gerçek bir 'iç savaş' durumu yaratabilir. Ayrıca şimdi sağduyulu davranan Türk milletinin ne zamana kadar sabır göstereceği de ayarı bir konudur.

12 Eylül'ün bir 'iç savaş' öncesini andıran günlerinde en olaylı ve kanlı bir bölgeden sorumlu bir görevli, Adana ve çevresi sıkıyönetim komutanı olarak, şimdi bugünlerde yaşanmakta olan olayların acısını daha da derinden duyuyorum.

Bu bağlamda, bölgede etkili bir güvenlik ve huzur ortamı sağlayabilmek için 'sıkıyönetim' değilse bile, bir 'OLAĞANÜSTÜ HAL İLANI' gerekebileceğini düşünüyorum. Kuşkusuz böyle bir durum hiçbir zaman arzu edilmez ama 12 Eylül öncesindeki yoğun iç çatışma günlerinde sıkıyönetim ilanını şiddetle karşı çıkan Başbakan Bülent Ecevit'in, Kahramanmaraş soykırımı karşısında sıkıyönetimi ilan etmek zorunda kaldığı da unutulmamalıdır. Eğer bir fırsat bulup göz atabilirseniz, 1991 yılında yayınlan Özal Döneminde Bölücü Terör isimli kitabımın sonunda yazdığım senaryoların adım adım gerçekleşme yolunda olduğunu hemen görebilirsiniz. Saygı ve Sevgilerimle."

Günün Önemli Haberleri