Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aşı temininde zorluk
çekileceğine dair açıklamaları yanlışlandıysa da aşılamada bir
yavaşlama olduğu görünüyor. Aşı tedarikinin gecikmesinin salgınla
mücadelede ciddi bir zayıflık ortaya çıkardığını görüyoruz.
Aşılamada başarılı ülkelerde salgının kontrol altına alınmaya
başlandığı rakamlara yansımış durumda. Aşıya ulaşımın gecikmesi ise
can kayıplarının önüne geçilmesini geciktiriyor ve normalleşmeyi
erteleyerek ciddi ekonomik kayıplara sebep oluyor.
Ne var ki aşının tedarikindeki sorunların giderilmesi ve herkese
yetecek kadar aşı sunulması halinde bile önemli bir sorun ile karşı
karşıyayız. Bu da aşı kararsızlığı veya aşıya karşı şüphecilik.
Çünkü sürü bağışıklığı için hesaplanan aşılanma oranı, aşıların
etkinliğine göre değişmekle beraber en iyimser rakamla %70
dolayındadır. Bu oranın altında bir aşılama, salgının yayılımını
durdurmaya ve dolayısıyla normalleşmeye yetmeyecektir.
Toplumun azımsanmayacak bir kesiminde COVID aşıları hakkında
tereddütler oluşmuş durumda ve bu tereddütlerin türlü sebepleri
var. Aşı hakkında net bir bilgisi ve kesin tavrı olmayan kesimde
kafa karıştıran öğelerin başında idareci ve hekimlerin söylemleri
geliyor. mRNA temelli aşıların inaktif aşılara göre güvensiz olduğu
yargısı bizzat Sağlık Bakanı tarafından telaffuz edildi. Bunun
dışında akademik unvanlarla birbirine taban tabana zıt açıklamalar
yapan hekimlerin manşetlerine maruz kaldı toplum. Bu da COVID
salgını ile mücadele çabalarına ve aşılara karşı soru işretlerini
arttırdı.
Çok uzun süreden beri cevabı verilmiş soruları insanlara sorarak
kafaları karıştıran ve kamuoyunda şüphe uyandıran komplocu bir
güruh var. Sürekli sorular soruyorlar: Aşı nasıl bu kadar hızlı
geliştirildi? Bill Gates neden aşı konusunda konuşuyor?
Aşının nasıl bu kadar hızlı geliştirildiğinin de cevabı var,
zenginlerin neden bu konu ile ilgilendiğinin de. Konu ile
ilgili daha önce yazdığım
yazı şurada duruyor. Bunlara ilaveten kafayı üremeye takmış bir
kesim de sürekli kısırlaştırılma fobisi üzerinden zihin
bulandırıyor. Aşı karşıtlığının kaynaklarını ve
bu tercüme muhalefeti daha önce yazmıştım.
Veriye dayalı ve teyitli bilgiye ulaşımın bu kadar kolay
olmasına rağmen “kuduz köpek muamelesi gördüğü” bir toplumda
yaşıyoruz. Medyanın doğru bilgi yerine spekülatif kaynaklara daha
çok itibar eden çok kötü bir geleneği var. Bunların ikisine
komplocuların dezenformasyon çabası da eşlik ediyor salgın
boyunca.
Aşı için oldukça önyargılı bir kesimin dezenformasyonuna
ilaveten idarecilerin ve hekimlerin erken ve spekülatif
açıklamalarına fazlaca maruz kalmış kitlenin önyargı veya en hafifi
ile tereddüt sahibi olması çok normal. Maalesef bu durumda olan hiç
de azımsanmayacak bir kitle var ülkede. Bunu da sırası geldiği
halde aşı olmayanların varlığından biliyoruz. Ancak sayıları
ile ilgili bir anket veya veri yok elimizde. Sosyal medya çok
görünür olduklarına göre orta yaş ve altında daha yüksek bir rakama
ulaşabilirler.
Aşı tedarikindeki sorun aşıldığında, sürü bağışıklığına ulaşmak
için herkesi aşılamak çok önemli. Bu hedefe ulaşmak için kafası
karıştırılmış kesimi aşı olmaya ikna edecek somut verilere dayalı
bir kampanyaya ihtiyaç olacak.