"Artık daha cesurum"
Abone olŞebnem Ferah 2,5 yıl sonra "Kelimeler Yetse..." albümüyle bir geldi, sansasyonları da beraberinde getirdi.
Bu kez şarkı sözleri "iddialı"ydı. Şebnem artık bazı şeyleri
daha cesurca söyleyebiliyor. Aşk acısını hücrelerinde yaşıyor ve
Sertap Erener'le ilgili çıkan tartışmaları saçma buluyor. Beş
yaşından beri müzikle ilgilenen, genç kızlık yıllarını barlarda
haftanın beş gecesi sahneye çıkarak geçiren, Volvox grubuyla
ünlenen, ilk solo albümü "Kadın" ile büyük başarı yakalayan Şebnem
Ferah yeni albümünü geçtiğimiz günlerde çıkardı. "Kelimeler
Yetse..." yine içten, yine özenli bir rock albümü. Ayrılık acısını
bolca hissettiğimiz parçalar çoğunlukta olsa da bu albümde Şebnem
Ferah’ı daha ritimli, daha olumlu görüyoruz. Evine röportaja
gittiğimizde bizi poğaçalar, tatlılar ve gülücüklerle karşılayan
Ferah, müzik konuşmaya başladığı zaman heyecanlanıyor. Anlatırken
anladığımız kadarıyla olmaya bayıldığı iki yer var: Sahne ve evi.
Yıllardır sahnede olduğu için bu konudaki performansı tartışılmaz
olan Ferah’ın ikinci mekanı evi; dev ekran televizyonu, DVD’leri,
müzik CD’leri, süsleri, püsleri ile çok güzel. Bu albüm ne kadar
zamanda ortaya çıktı? Kayıt aşaması altı ay sürdü. Ondan önceki
yedi-sekiz ay sözler, besteler ile uğraştım. Altı ay uzun değil mi
stüdyo için? Evet uzun. Titiz ve özenli çalışmaya da düşkün
biriyimdir. Bir yandan da albümün prodüktörüyüm. İşin genel estetik
yapısını biçimlendirmek daha farklı bir şey. 2,5-3 senede bir
çıkıyor albümleriniz... Alışkın olduğumuz iki şarkıcı tipi var.
Birinde parçalar toparlanır, repertuvar oluşturulur ve stüdyoya
girilir. Onlar her sene albüm yapabilirler. Ben kendi sözümü,
müziğimi söylemekten daha çok keyif aldığım için önce bir şeyler
üretmem gerekiyor. Bu üretim aşaması da bazı dönemlere denk
geliyordur ama... Günlük hayatta üretemediğimiz şeyler daha çok
negatif zamanlarda çıkar ya... Niye bu böyle olur? Eğlenceli
şeyleri de anlatsanız ya. Hep aşk acısı, hep sorun... Öyle
zamanlarda kendimi yalnız kalmaya programlıyorum. Arkadaşımı
karşıma alıp "Şuna üzüldüm" diye anlatan biri de değilim. Ama o
duygular çıkmak istiyor. Sonuçta şarkıcıyım, başka şarkılar
söylemeyi de severim ama bunu tercih ediyorum. Gerçekten başka
hangi şarkıları söylüyorsunuz. Evde şöyle bir "Kara Üzüm Habbesi"ni
söyleyerek oynuyor musunuz? Hayır. Zaten Türkçe müzik dinlemem.
Tipiniz de pek öyle "kara üzüm habbelik" değil zaten... Yok. Henüz
öyle bir noktaya gelmedim. Herkes çıkıp istediği gibi müzik
yapabilir. Ama sektördeki patronlar güzel oğlan ve kızları
itekleyerek, onlar daha ne yaptıklarının farkında bile değilken
şarkı söyletiyorlar. Bu sizi sinirlendirmiyor mu? Gerçekten müzik
yapmak istiyorlarsa kimse bunun önünde duramaz. Benim bir önyargım
yok. Ancak topluma bu tek doğruymuş, en güzeliymiş, gibi itilirse
orada benim gibiler için problem başlıyor. Ben beş yaşından beri
müzik yapıyorum. Bu benim her şeyim, hayatım, çok seviyorum. Bunun
için bana iyi davranın demiyorum ama ayırımı fark etmeniz lazım.
Dinleyici kitlesi genç. Sürekli başka türlü bir kültüre maruz
kalıyorlar ve dünyayı da bundan ibaret sanıyorlar. Gençlerin
önlerine her şeyden eşit olarak konması lazım. Peki siz bunları
gördükçe kendi şirketinizi kurmak istemiyor musunuz? İleride
olabilir. Şimdi bir ofis tuttuk. Alt katı stüdyo olacak üst katında
da arkadaşlarla konserlerimizi planlayacağız... Aşk acısı albüme
yaradı İlk albümde "Vazgeçtim Dünyadan" derken ikinci albümünüze
denk gelen depremde babanızı kaybettiniz. Sonraki albümünüz
"Perdeler" için verdiğiniz röportajlarda "Hayatı anlama
sürecindeyim" diyordunuz. Neler oluyor? Sözlerinize baktığımız
zaman yine isyan, sorun acı da olsa "Dur bir düşün", "Bir de şöyle
bak" diyen daha olumlu bir tavrınız var... Böyle şeyleri herkes
yaşıyor. Başınıza geldikten sonra eğer hayatı her şeye rağmen
özümseyerek yaşayacağım diyenlerdenseniz öyle şeyleri bile olumlu
bir hale sokmayı becerebiliyorsunuz. Babamdan 11 ay önce de kız
kardeşimi kaybetmiştim. Tokat gibi geldi. Zamanla öyle bir noktaya
geliyorsunuz ki bazı şeyler canınızı daha az yakıyor. Tavırlarınız
daha olumlu oluyor. Ayrıca bazı şeyleri daha cesur söyleme
yeteneğine daha yeni yeni sahip oluyorum. Yaşın, senelerin,
yaşananların etkisi oluyor tabii. Esas olarak bolca aşk acısı var
sözlerinizde. Hatta bir şarkınızda sevgilim, dostum, aşkım, babam,
oğlum dediğiniz adamdan ayrıldığınızı ve özlediğinizi
anlatıyorsunuz. Son bir-iki yılda ne oldu hayatınızda? Yaşadınız mı
böyle bir "babam, sevgilim, oğlum aşkı" ve sonra da acısını? Aşk
acısı yaşadım evet. Sözünü ettiğiniz babam, oğlum, arkadaşım gibi
tanımlamaları yakıştırdığım biri gibi hissettiğim için bu sözleri
söyledim o kişiye. İnsan hayatında değer verdiği birini kaybettiği
zaman tabii ki üzülür. Kafayı yemedim ama yaşadığım şeyleri her
hücremde hissederim. Aşkı hep böyle mi yaşıyorsunuz peki? Bir kere
hayatıma her dakika aşk sokan biri değilim. Bağlanan biriyimdir.
Her şeyi olduğu gibi aşkı da dibine kadar yaşamayı seviyorum.
Bunlar da öyle bir dönemin şarkıları. Başkası olunca belki daha
temkinli olacağım ve babam, oğlum demeyeceğim belki bilmiyorum...
Acılı ya da acısız bu aşkın albüme yararı oldu sonuçta... Evet
oldu. "Tatlı bir anne olacağımı düşünüyorum" Pek medyatik biri
değilsiniz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Yani bir yere gittiğinizde
burnunuza dayanan o mikrofonlardan nasıl kurtuluyorsunuz?
Dayanmaması için elimden geleni yapıyorum. Kalabalık bir yere
giderken baştaki kokteyle gitmiyorum. Göz önünde bir hayatım da
yok. Canım istediği zaman eşofmanımla Gima’dan alışverişimi
yapıyorum. Müzikten başka hayalleriniz yok mu? Mesela çocuk sahibi
olmak falan istemiyor musunuz? Teyze olana kadar çocuk çok
sevmezdim. Ama şimdi garip bir duygu hissediyorum. Galiba yaşla da
ilgisi var. Kadınların bünyesinde sanırım çocuk sahibi olma güdüsü
oluyor. Bir çocuğum olsa onu yoğurabileceğimi, onunla çok iyi vakit
geçireceğimi, tatlı bir anne olacağımı düşünüyorum. Ama önce
karşınıza öyle biri çıkmalı ki bu güdüleri harekete geçirsin. "Ben
bu adamdan çocuk sahibi olmak istiyorum" diyesiniz. Aşkın Nur Yengi
yaşlandıkça kadınlaştığını ve güzelleştiğini söyler. 31
yaşındasınız, size de oluyor mu bu? Ben hiçbir zaman öyle kadın
kadın biri olmadım. Bazı şeyleri geç farkettim zaten. Hep müzikle
ilgileniyordum. Bu gece Eurovision var. Sertab Erener ve şarkısı
hakkında neler diyeceksiniz? Çıkan tartışmaları çok saçma buldum.
Türkiye’nin en iyi seslerinden biri kendince bu işin bu sene böyle
yapılmasına karar vermiş. Ona destek olmak lazım. Ayrıca diğer
parçaları dinledim. Hepsi birbirinden berbat. Pırasalı börek
yapıyor, her şeyi tamir ediyor Dinledikleri: MFÖ’nün şarkılarını,
Sezen Aksu’nun sözlerini, Sertab’ın yorumunu beğeniyor. Geceleri:
Son iki-üç yıldır akşamlarını evde geçiriyor. Film seyrediyor.
Arkadaşlarıyla buluşuyor, kutu oyun oynuyor, sohbet ediyor.
Mutfağı: İyi yemek yapıyor. Pırasalı böreği biliniyor. Kendisi
patates, köfte ve yaprak sarma seviyor. Hobileri: Evle uğraşmaya
bayılıyor. Sandalyeleri zımparalıyor, boyuyor. Evde her şeyi önce
kendisi tamir etmeye çalışıyor. Elektronik aletlerle arası iyi.
Saçı: Değişiklik yapmak istediği zaman hemen saçının rengiyle
oynuyor. Kaynak :Milliyet