Arslandan Karagümrük raconları

Abone ol

Kendisi de Karagümrüklü. Şiirini yazdığı yerin dizisini çekiyor.

Önce "Deniz Feneri" programıyla tanıttı kendini, ardından "Karagümrük Yanıyor" şiiriyle akıllara kazındı. Şimdilerde ise Star TV’de yayınlanan ve kendi şiirinden yola çıkılarak çekilen "Karagümrük Yanıyor" dizisiyle olay yaratmakla meşgul... Uğur Arslan, Karagümrük’te başlayan ilginç yaşam öyküsünü ve Karagümrük raconlarını anlattı.

Karagümrük; Hırka-i Şerif Camii’nden, Mihrimah Sultan Camii, Fatih Nişancası’yla Keçeciler Caddesi arasındaki bölgenin adıdır. Övünmek gibi olmasın ama, bendeniz de 2 kuşak Karagümrük’lüyüm. Arpacı Emin, Adem Baba Sokak, 3 numara. Şimdi o 3 katlı cumbalı evin yerinde Vatan Lisesi var. Rahmetli babam; Karagümrükspor’un kurucu ve futbolcularından, Kara Harp Okulu 1935 mezunu, Arap Naşit. Karabaş Yokuşu’nu tırmanıp Karagümrük pazarına çık. Biraz ileride tramvay yoluna çıkınca, Vefa Stadı’nın karşısındaki köşede Nazmi’nin kahvesini göreceksin. Gir içeri, karşı köşede rahmetli Prof. Dr. Naci Şensoy, unutulmaz futbolcu Kadri Aytaç, spor yazarı Asaf Ayçıl, karikatürist Cafer Zorlu prafa oynuyor. Birazdan milli takımın değişmez futbolcusu Naci Erdem de gelecek...

"Karagümrük Yanıyor" adlı şiiriyle Türkiye’yi ateşe veren Uğur Arslan da, genç bir hemşerim. O henüz çiçeği burnunda bir Karagümrüklü, 3 Aralık 1972 doğumlu. Hali, tavrı, yürüyüşü, gülümsemesi, illa ki ’eyvallah’ çekişiyle geleceği parlak. Vefa Stadı’nın yanından inen Salma Tomruk Caddesi Kaptanın Apartmanı’nda doğup büyümüş. Buyur genç hemşerim, bugün sözlerin hepsi senin olsun. Sen 34’sün, ben 60. Görüyorsun, değişen hiçbir şey yok sende ve bende. Huzur bulduğun, mutlu olduğu işlerin peşinde koş... Sadece gönlünün götürdüğü yerlere giden insanlardan biri ol... Ama, sakın Karagümrük’ü yakma.

TAYYİP BEY SİYASETE GİRMEMİ İSTEMEDİ

"Bu şiiri sana yazdım ayrılırken/ Al sende dursun/ Bir şarkımız olmadı söylediğimiz/ Bari bir şiirimiz olsun" (Uğur Arslan)

- Hayatta hiç anlamadığım 2 şey var. Biri siyaset, öteki de ticaret. Ticarette bugüne kadar kaç defa battım bilmiyorum. Siyasi partilerden çok teklif aldım, almaya da devam ediyorum. AKP, ANAP ve DYP bana çok ısrar etti etti, ama anlamadığım için kabul edemedim. Tayyip Bey’le, İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde çok iyi görüşürdük. Benim radyo ve televizyon programlarımı, özellikle "Deniz Feneri" programımı ilgiyle izlerdi. Programda yardım bekleyen muhtaç insanlarımıza hemen yardım gönderirdi.

Bir gün baş başa konuşurken konu siyasetten açıldı. Bana "Siyasete sakın girme, sen siyaset adamı değilsin. Yumuşak kalpli, kırılgan bir insansın. Siyaset kesinlikle senin tarzın değil" demişti. Laf aramızda, sayın Başbakanımızınki kadar olmasa da, benim de futbol geçmişim var. Yazları annemin memleketi Samsun’da, Samsunspor Yıldız Takımı’nda oynardım. Tanju Çolak da o zaman Samsunpor’daydı. Bacaklarımı falan yeşil sahalarda çarpıttım. Klasik bir futbolcu duruşu vardır bende. Hafif kambur, bacaklar parantez. Yönetmenimiz bunu kapatmak için çok uğraşıyor.

ROBERT DE NIRO’NUN KARAGÜMRÜK ŞUBESİ

"Delikanlı yüreğin/ Ve aydınlık gözlerin/ Bırak karanlığı aydınlığa bürüsün/ Ve sen ölsen bile bir gün/ Namın yürüsün" (Uğur Arslan)

- Diziye başlamadan bana, önce bir sanatçıyı örnek almam gerektiği, zaman içinde kendimi bulacağım söylendi. Ben James Dean ile Robert De Niro arasında gidip geldim. James Dean, daha çok asi gençlik sembolüydü, bize uymadı. Robert de Niro’da karar kılıp bütün filmlerini izledim. En çok "Taxi Driver"ı sevdim, Niro’nun gençlik dönemi tam bana göreydi. Ekipteki arkadaşlar bana ’Robert De Niro’nun Karagümrük şubesi’ diye takılıyor.

Aslında, Karagümrük burada bir model. Memleketimin insanının, delikanlısının olması gereken davranış halini yansıtıyoruz. Karagümrük Türkiye’nin her yerinde var. Delikanlı erkekler kadar, delikanlı kızlar da çok sevdi "Karagümrük" şiirini ve dizisini. Dizide bir de ahlak, edep ve memleket sevgisi derslerinin verildiği Racon Eğitim Merkezi çok büyük ilgi toplayacak.

DİZİDEKİLER GERÇEK HAYAT HİKAYELERİ

"Gece uyurken açık olmasın üstün/ Ayaza meydan okuma kalın giyin/ Kendi gider hatırası kalır/ Evladiyelik değil aşk dediğin" (Uğur Arslan)

- Haliç’teki tersaneler Tuzla’ya nakledilince biz de karşıya taşındık. Yakacık’taki Orta Doğu Koleji’ni bitirdikten sonra Sakarya Üniversitesi Makine Yüksek Okulu’nu bitirdim, ama hiç mesleğimi yapmadım. Aklım fikrim şairlik, spikerlik ve film yönetmenliğindeydi. Burada bir spikerlik kursuna gidip sertifika aldım. Sonra yabancı bir sinema dergisinde ilanını gördüğüm New York’taki bir sinema okuluna gittim. Yurda döndüm, Kanal 7’de program yapmaya başladım.

Ama ilkokuldan bugüne kadar şiir yazmayı hiç bırakmadım. Biliyorsunuz, 5 şiir albümüm çıktı. Bir de Karagümrükspor’un maçlarını hiç kaçırmadım. Bir gün Karagümrük’te dolaşırken kendimi "Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor" nakaratını melodisiyle söylerken buldum.

Nota bilmem, aranjörümüz Osman İşmen’e mırıldanarak söyledim, o yazdı. Sonra bütün şiiri yazdım. Benim her şiirimin bir hikayesi vardır. Bu şiirde de, Karagümrük’te çocukken yaşadığım birkaç gerçek hadisenin birleşiminden bir hikaye oluşturdum. Bahtiyar adlı, 1956 Chevrolet taksisi olan bir şoför ağabeyimiz vardı. Zayıf, kara, kuru bir adamdı. Komşumuzun Hülya adlı dünyalar güzeli kızına aşık olup kaçırdı.

Hülya’nın hasta, konuşamayan özürlü bir babası vardı, annesi de üveydi. Gerçekten güzel bir kızdı, 8-9 yaşında olmamıza rağmen bizim bile hoşumuza giderdi. Şiirde anlattığım yangın hikayesinin temelinde de aşk var. Genç bir çocuk, ablasına aşık olan bir manavın dükkanını yakmıştı.

"Ve ben seni hayatımın bir musalla taşına en yakın yerinde sevdim" (Uğur Arslan)

- İlk aşkımı Karagümrük’te ilkokulda yaşadım. Aramızda hayli sosyal sınıf farkı vardı. Ben bir işçi çocuğuydum, Kaptanın Apartman denen mütevazı bir evde oturuyorduk. Onlar ise caddeye yakın, daha güzel muhitte iyi bir apartmanda oturuyordu. Kızın adı Beste’ydi, bilmiyorum şimdi nerelerdedir. Aynı sınıftaydık, ama ona bir türlü duygularımı söylemedim. Okul çıkışında onu evine kadar uzaktan takip ederdim. O evine girerdi, ben de gönül rahatlığı içinde kendi evimize dönerdim. Yener Ağabey, ben okulun en utangaç, galiba da en sevimli öğrencisiydim.

Sınıfın en kısa boylusu olarak en ön sırada otururdum. Arkada oturan uzun boylu kızlar, beni kucaklarına alıp severlerdi. Benim içim pırpır ediyor, sevgilim olsun diye yanıp tutuşuyorum, farkında değiller. Düşünsene, seni tatlı, şirin kardeşleri gibi kucağına alıp seven kızlara nasıl ilanı aşk edersin? Sana düşen aşklarını sadece platonik olarak yaşamak. Birine aşkımı ilan ettim, kız espri yaptığımı sanıp kahkahalarla güldü. Bir başkası "Olur böyle şeyler, geçer Uğur’cuğum" dedi. Kızlar yaşça biraz daha büyük erkeklerle ilgilendikleri için beni hiç kaale almadılar.

Karagümrük raconları

Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Atatürk’ün çizdiği yolda örnek olmak raconların en başında gelir.

Kapkaç racona terstir. Zira Karagümrük’te, kapmak da, kaçmak da ayıptır.

Kırmızı ışıkta geçmek racona terstir. Ama, diyelim ki acil bir durum oldu ve geçtiniz. İşiniz bittikten hemen sonra en yakın polis noktasına gidip, cezanızı bizzat ve isteyerek ödemek racondandır.

Sokakta; erkeklerin sakız çiğnemesi, hanımların sigara içmesi racona terstir.

Beyaz çorap, kasket, ayakkabıların topuğuna basmak gibi hál ve davranışlar Karagümrük raconunda yoktur.

Çorap içine tarak, sigara ya da para koymak racona terstir.

Pantolon altına pijama, gömlek altına atlet giymek racona terstir.

Erkekler dedikodu yapmaz, kadınlar kavgaya girmez.

Her şeyi gören, her şeyi duyan, her şeyi konuşan adam makbul değildir.

Karagümrük’te ya Karagümrüksporlu ya da Beşiktaşlı olunur. Bunun dışındaki seçimler racona terstir.

Haber: Yener Süsoy
Kaynak:
Günün Önemli Haberleri