Arınç,'yargı bağımsızlığı'na dikkat çekti
Abone olTBMM Başkanı Bülent Arınç, "Avukatlar Günü"nde, avukatlık mesleğinde olması gerekenlere değindi. Arınç, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da özellikle vurguladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, Manisa
Barosu'nun kuruluşunun 80. yıldönümü ve Avukatlar Günü nedeniyle
düzenlenen, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili
Onur Öymen'in konuşmacı olarak davet edildiği, "Türkiye AB - Kıbrıs
- Irak ilişkileri" konulu konferansa katıldı. Konferansın açılış
konuşmasını Manisa Baro Başkanı Avukat Remzi Demirkol yaptı. Daha
sonra kürsüye çıkan TBMM Başkanı ve aynı zamanda avukat olan Bülent
Arınç, konuşmasında avukatların içinde bulunduğu sıkıntılara ve
çözüm önerilerine yer verdi. Arınç, "Avukatlar, Türkiye'nin içinde
bulunduğu toplumsal ve ekonomik olayların etkisinde kalarak çok iyi
günler yaşamıyorlar. 1970 yılında 2 olan hukuk fakültesi sayısının
bugün, 40 civarına ulaştığını biliyoruz. Her yıl 4-5 bin mezun
veriyorsak, bu mezunların çok az bir kısmı idarecilikte, adli ve
idari yargıda iş bulabiliyor ve meslek hayatına atılıyorsa, büyük
bir kısmının yapacağı tek şey avukatlıktır. 1136 sayılı yasanın
çıkması için uzun görüşmeler yapıldı. 4 bölüm halinde avukatlık
kanunu görüşüldü. Pek çok zorluğa rağmen 2000 yılında bu kanunu
geçirdik. Kanun her şeyi bütünüyle halletmedi. Bazı iyileştirmeler
geldi, zaman içerisinde tekrar düzeltilebilir diye düşünmüştük.
Bazı mesleklerin, avukatlık mesleğine karşı hasis bir davranışı
var. O meslek mensubu milletvekillerimiz, avukatlık kanunu
engellemek için mecliste bize çok zor saatler yaşatmıştı. Diğer
partilerin de yardımıyla kanun değişti. Sorunlar hala devam ediyor.
Bu kadar hukuk fakültesi açılıyor, acaba kaliteli hukuk eğitimi
verilebiliyor mu? Acaba staj süresince kendileri ile yeteri kadar
ilgileniliyor mu? Kendilerine yapılan destek ve yardımlar yeterli
mi? Mesleğe yeni başlayan avukatın içinde bulunduğu zorluğa karşı
mekanizmalarımız var mı? Görevlerini çeşitlendirerek ve çoğaltarak
güvenilir bir meslek yaptıklarını ispatlayabiliyor muyuz? Bu
konularda iyi noktada olduğumuzu söyleyemem" dedi. Tıp fakülteleri
dekanlarının çalışmalarından, birlik ve beraberliğinden örnekler
veren Arınç, "Tıp çevreleri, tıp fakültesi sayılarının
fazlalığından ve mezun olan doktorların ciddi bir eğitim alamadan
mezun olmalarından yakınıyorlar. Öylesine yerlerde hukuk
fakülteleri de açılmış ki, ders verecek akademisyen, kariyer sahibi
hukukçular bulunamıyor, başka mesleklerden o dersler dolu olarak
gösterilebiliyor. Kanuni düzenlemeler ile avukatlık mesleğine
saygınlık kazandırmak imkansız. İyi bir eğitim ve staj dönemi ve
avukatların yapacağı işlerin yeniden belirlenmesi ile güvenilir
kurum olarak avukatlığa yeni bir şekil vermemiz lazımdır. Sizin
önerileriniz ve bizim tespit ettiklerimiz ile avukatlık mesleğinin
bir saygınlığa kavuşmasını imkansız görmüyorum. Bunda hepimizin
payı olmalıdır. Bazı meslek kuruluşlarının meseleyi ideolojik bir
çatışma haline getirmek istemesinde veya bazı meslek kuruluşlarının
işi bir siyasi kavgaya dönüştürmesinde fayda yok. Her meslek
kuruluşu kendi meslek grubunun çıkarlarını en iyi şekilde korumak,
meclis ve hükümet ile en iyi ilişkileri kurmak zorundadır. Kavga
ile birbirlerini itham ederek, birbirlerini yok sayarak,
küçülterek, aşağılayarak hiçbir sorun çözülemez. Mecliste
görebildiğim bu" diye konuştu. Adliye binalarının durumunun ortada
olduğunu belirten Arınç, "Yıllarca avukatlar için ayrılan, 3
kişinin ayakta durabileceği odalarda yaşadık. Buradan yeni adliye
binasının da müjdesini vermek isterim. İnşallah Manisa'ya yakışır,
çok fonksiyonlu, orijinal adliye binasının da projesi tamamlandı.
Manisa halkımız, kendisine layık bir adalet sarayına kavuşacak"
dedi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, demokratik, laik, sosyal bir
hukuk devleti olduğunu vurgulayan Arınç, "En önemli unsur ise,
yargının bağımsızlığıdır. Yargının tarafsızlığı da önemlidir. Bunu
da ben ilave etmiş olayım. Yargının siyasallaşabileceği iddialarına
karşı yargının tarafsızlığı da ayrı bir önem taşıyor. Yargı
bağımsız olursa, demokratik laik cumhuriyet kendini koruma
mekanizmasının yaşatma ve güçlenme mekanizmasını da ayrıca temin
etmiş olacaktır. Biz savunma tarafındayız, kutsal bir görev ifa
ediyoruz, yaptığımız bu görevin saygınlığına bir çizik bile
getirmeden meslekte hayatımızı sonlandırmak istiyoruz. Yeter ki
avukat arkadaşlarımız birliği ve beraberliği bozulmasın" şeklinde
konuştu. Türkiye AB - Kıbrıs - Irak ilişkileri konusunda konferans
veren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onur
Öymen, Kıbrıs konusunda, "Yunanistan şantaj politikası yaptı.
Rumlar üye yapıldı, bizler dışarıda kaldık. Üye olduktan sonra bize
baskı yapmaya başladılar. Bu süreç sona erene kadar 70 kere veto
etme hakkı var. Bizden istedikleri, 1963'te imzalanan Ankara
Anlaşması'nın yeni üyelere uyarlanması. 10 yıl önce üye olan
devletler var, imzalanmamış. Kıbrıslı Rumların, Türkiye tarafından
fiili olarak tanınmasını neden istiyorlar. Diyorlar ki, 'Kuzey
Kıbrıs da bizimdir.' Biz onları tanıdığımız zaman, Kuzey Kıbrıs'ta
onların egemenliğini de tanımış olacağız. Çünkü aynı coğrafya
parçası üzerinde iki ayrı egemenliği tanıyamıyorsunuz. Biz o
topraklarda KKTC'nin egemenliğini tanıyoruz. Bu gibi tehlikeler
kapıdadır. Bu zorlamaların altında bunlar yatıyor. Gazetelerde şu
soru hiç sorulmadı. Rumlar ile imzalayacağımız anlaşmanın içinde ne
var da, Rumlar bu kadar istiyorlar. 9. madde diyor ki, bu anlaşmayı
kiminle imzalarsanız, o üyenin vatandaşlarına, diğer AB ülke
vatandaşları eşit muamele yapacak. Buna dayanarak İngilizlere,
Fransızlara nasıl davranıyorsanız bize de aynısını davranacaksınız.
Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar sizi tanımayacağız, diyeceğiz. Ama
25. madde ne diyor. Önümüze çok çirkin bir yol açılacak. Tanımazsak
ne olur, elinde veto etme hakkı var. Onun için büyük hassasiyet
gösteriyoruz. Fakat olmadı, neticede biz yazılı taahhütte bulunmuş
olduk. Şimdi bunun doğurduğu hukuki ve siyesi sonuçları üstlenmek
zorundayız" şeklinde konuştu.