Arınçtan darbecilere altın öğütler
Abone olArınç, Türkiye'nin darbe tarihi anlatırken önemli mesajlar verdi. İşte darbecilere üstü kapalı siyaset dersleri;
Arınç, ''AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanlığı 6.
İstişare ve Değerlendirme Toplantısı''nda yaptığı konuşmada,
Türkiye'de demokrasi tarihi ve yaşananlar hakkında gençlere bilgi
verdi.
Siyasette tecrübelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatan Arınç,
toplumu gerecek, bölecek, selam bile vermeyi imkansız hale
getirecek sözlerden kaçınılmasını isteyerek, ''Bugün, muhalefet
partilerinin liderlerinin ağzından dökülen cümleler gibi
karşısındakini düşman gibi gören bir anlayış, geçmişte de vardı
maalesef. Bunun sonucu bir bakıma 1960 darbesi oldu, daha sonra da
1971 muhtırası oldu'' diye konuştu.
Bülent Arınç, şöyle devam etti:
''Siyasetçiler kavga edince, ülkeye hizmet durur
hale gelince, ülkede karışıklıkların önü alınamayınca
(bendendi-sendendi) düşüncesiyle polis birbirinden farklılaşmaya
başlayınca, eğitim birbirine düşman hale gelince, birileri (bunlar
zaten ülkeyi yönetemiyorlar yine bize ihtiyaç duyuldu)' diyerek bu
durumdan vazife çıkarıyorlar. Durumdan vazife çıkaranlar
bunu cumhuriyeti korumak ve kollamak gibi bir görevi de altına
dayanak yaparak yapıyorlar. Siyasetçinin bütün bunları
dikkate alarak birilerinin durumdan vazife çıkarmasına da engel
olması lazım.
'En akıllı biziz, en uzağı gören biziz, bu milletin en
seçkin insanları biziz' diyerek darbe yapmaya
kalkmışlardır ama sonunda başka şeyler olmuştur.
Siyasetçilerin hatasını halk düzeltir, bunun ayrıca bir
denetleme mekanizması TBMM içerisinde vardır. Gensoru,
soru vardır, meclis soruşturması vardır, meclis araştırması vardır.
Siyasetçi de bir insandır, bu ülkenin bir insanıdır, taşıdığı,
düşündüğü fikirler yanlış olabilir, tuttuğu projeler, süreçler
yanlış sonuçlar verebilir ama bundan dolayı siyasetçiye
tankla topla balans ayarı yapılamaz. Tankla topla balans ayarı
demokrasilerde olmaz. Demokrasilerde balans ayarını
sandıkta halk yapar. Anayasa'nın 2. maddesinde 'Türkiye Cumhuriyeti
Devleti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir' deniyorsa,
yani dört taneden bir özellik demokratik olma vasıfıysa,
majestelerinin birisinin 'ben bunu istemiyorum' demesinin artık bir
önemi kalmamıştır.''
''Bu kadar plan, kafes neyse hepsinin hedefinde AK Parti iktidarı
var'' diye konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Gece yarısı
muhtıralarına'' karşı geri adım atmadıklarını, kararlı tavırlarının
halk tarafından desteklendiğini söyledi. Arınç, ''Cesaret bize yeni
bir iktidar, yeni bir hükümet, yeni bir başbakan, yeni bir TBMM
başkanı ve 2007 Nisan ayında seçemediğimiz yeni bir Cumhurbaşkanı
getirdi'' görüşünü dile getirdi.
''Bazıları, 'ne yapsak da bu AK Parti iktidarını devirsek, ah ne
kadar güzeldi eski günler, bizim borumuz öterdi, biz ne dersek
gazeteler onu yazardı, biz ne arzu edersek yargı ona karar verdi,
biz ne söylersek anında olurdu, bir muhtıra verirdik, şapkasını
alıp kaçarlardı, bir darbe yapmak isterdik hemen ortalık süt liman
olurdu. Pabucumuz dama atıldı. Sözümüz dinlenmez oldu, bu geri
kafalı adamlar, bu eşlerinin de başı örtülü insanlar Türkiye'yi
orta çağın karanlığına götürür diyenler...'' diye konuşan Arınç,
sözlerinin alkışlarla kesilmesi üzerine ''Bu alkışların muhatabı
biz değiliz, bunları söyleyenler'' dedi.
KUVVET KOMUTANLARININ İFADE VERMESİ
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Eski kuvvet
komutanlarının ifade vermesi'' ile ilgili olarak bunun Türkiye için
önemli olduğunu belirtti.
Kimsenin suç işleme imtiyazı olmayacağını vurgulayan anlatan Arınç,
şunları söyledi:
''Dünün o kuvvetli komutanları, her zaman fotoğraflarını özellikle
bir kısım basında anlı şanlı hayat hikayeleriyle, törenleri,
tavırlarıyla, söyledikleri sözlerle tekrar tekrar gazetelerde
gözümüzün önüne gelenler, sadece davet edilip ifadeleri alındı.
Bunu Türkiye için çok müthiş bir olay olarak görenler var. Bunlar
zannediyorlardı ki bir kısım, Türkiye'de herkes herşeyi yapabilir.
Özellikle belirli kesimler için ama bunlara hiç bir zaman 'gözünün
üzerinde kaşın var' denilmez. Onlara hiç bir zaman soru sorulamaz,
onlara hiç bir zaman 'neden böyle bir şey yaptınız' denilemez,
'onlar her zaman doğrudur, onlar her zaman güçlüdür' diyenler var,
hala cezaevinde olup belirli suçlarla yargılananlar var, bunları
biz ilk defa bu dönemde gördük.
Kimsenin suç işleme imtiyazı yok. Rütbesi, makamı, mevkisi ne
olursa olsun birilerine hesap sorulabiliyor Türkiye'de. Bence
doğrusu da budur. Hiç birimizin suç işleme imtiyazı yok. Hepimizin
adliye, yargı önünde her zaman hesap verebilir noktada olmalıyız,
ikincisi hepimiz bulunduğumuz mevkilerde şeffaf olmalıyız, hesap
verebilir olmalıyız.''
AK Parti iktidarında Türkiye'de suç ve suçlularla mücadele
konusunda 35 yıllık siyasi hayatı boyunca görmediği kadar büyük bir
mücadele verildiğini ifade eden Arınç, 2011 seçimlerinde de
kendileriyle ''boy ölçüşecek'' parti olmadığını ileri sürdü.
DANIŞTAY İLE İLGİLİ SÖZLERİ
Bülent Arınç, ''Bayramdan sonra ne ben kalırım ne Danıştay kalır''
şeklindeki sözleri üzerine çok fazla konuşulduğunu ancak bu cümleyi
kurarken hiç bir kötü niyetinin olmadığını bildirdi.
Kendisinin Danıştay ile ilgili bir bakan olduğuna işaret eden
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şimdi herkes onun peşine düştü acaba 'bu adam ne demek istedi'
diye. 'Ne Danıştay kalır, ne Bülent Arınç kalır' hakikaten de
okkalı bir cümle, yani bu yenilir yutulur bir şey değil. 'Ne
Danıştay kalır' desem zaten topa tutacaklar, 'Bu adam Danıştay'a
düşman' diyecekler. Ama son kelimede de kendi ismimi söylemişim
farkında da değilim. Şimdi gazeteciler benim o konuşmamdan sonra
'efendim bir sorumuz olabilir mi'... Kardeşim bir az önce konuştuk
soru yok. Adım atıyorum yeni bir 'sorumuz olabilir mi', üçüncü
adımda yine bir 'sorumuz olabilir mi' deyince, ben çok kızarım
böyle şeylere, bazen ağzımdan ölçüsüz şeyler de çıkar, öyle bir şey
iletmişiz. Yani hiç bir anlama da gelmiyor. Ama öyle bir korktular
ki 'Acaba ne diyecek bu adam'. Demek zaman zaman da korkutmak
lazım.
Hiç bir kötü niyetim de yok aslında. Yani Danıştay 'gitsin kalksın'
böyle bir şey haşa düşünmem, üstelik Danıştay ile ilgili bir
bakanım ben. Kaderin cilvesine bakın ki Danıştay ile ilgili bir
başbakan yardımcısı var ki bu lafı ediyor, yani çok sevdiğimden
hemen aklıma Danıştay kelimesi gelmiş demek ki.''
Başbakan Yardımcısı Arınç, kendisinin de bir hukukçu olduğunun
altını çizerek yargı organları ile bir sorunun olmayacağını ifade
etti.
Konuşmasında hükümeti icraatlarını da anlatan Arınç, AK Parti
iktidarına kadar devlet bütçesinde birinci önceliğin her zaman
milli savunmaya verildiğini ancak 2003 yılından itibaren birinci
önceliğin eğitime ayrıldığını anlattı.
Arınç, ''Geçmişte Türkiye'de bazı siyasetçilerin elindeki iş,
maalesef siyaseti 'bir çıkar aracı' haline getirmekti. 'Ben güçlü
olayım, ben iktidar olayım, benim çevremdekiler bundan yararlansın'
diyenler maalesef az da değil. Siyaseti kendisine bir çıkar aracı
olarak görenler evvelsi gün de vardı, dün de vardı, maalesef bugün
de var. Ama siyasete yeni bir soluk, yeni bir anlam kazandıran AK
Parti dönemidir. 2001'den bu yana Türkiye'de artık çıkara dayalı
bir siyaset, kendisine ve çevresine dayalı bir siyaset, aristokrat
bir siyaset düşüncesi yok, hizmet endeksli, topluma hizmeti
öncelikli kavrayan bir siyaset anlayışı hakim oldu'' diye
konuştu.