Arınç'tan CHP'ye ilginç öneri
Abone olBaşbakan Yardımcısı Arınç CHP'nin Tandoğan toplantısı için 'Halkla ilişki bakımından faydalı olur. Mesela her gün bir kurultay yapacaklarına, her gün miting yapsınlar' dedi
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP'nin 12 yıllık
zorunlu eğitimi halka anlatmasının iyi olacağını belirterek,
''Ankara yakınındaki illerde her gün bir miting yapabilirler.
Halkla ilişki bakımından faydalı olur. Mesela her gün bir kurultay
yapacaklarına, her gün miting yapsınlar. Çünkü siyasi partinin
halkla ilişki kurması, o siyasi parti için vazgeçilmezdir''
dedi.Arınç, TGRT Haber kanalında katıldığı canlı yayında, CHP'nin
salı günü Tandoğan meydanında grup toplama kararından vazgeçtiğini
belirterek, grup toplantısının mutlaka Meclis'te yapılması
gerektiğini vurguladı. CHP'nin, başvurusunu daha sonra ''miting''
olarak değiştirdiğini ifade eden Arınç, bunun doğru olduğunu
söyledi.
Bülent Arınç, CHP'nin 12 yıllık zorunlu eğitimi halka anlatmasının çok iyi olacağını dile getirerek, ''Ankara yakınındaki illerde her gün bir miting yapabilirler. Halkla ilişki bakımından faydalı olur. Mesela her gün bir kurultay yapacaklarına, her gün miting yapsınlar. Çünkü siyasi partinin halkla ilişki kurması, o siyasi parti için vazgeçilmezdir'' diye konuştu.
Yasa teklifinin TBMM Genel Kurulu'nda daha sakin görüşülmesini umduğunu dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
''(CHP'nin teklif ettiği) 1 8'in getirmek istediği orijinallik nedir bilmiyorum ama sırf AK Parti'nin bu projesine karşı 'biz de böyle diyoruz' demesi, mesela Sayın Bahçeli'nin 'din eğitimi verilecekse ayrıca çıkaralım, imam hatiplerin orta kısmını açacaksanız söyleyin destek verelim' demesi, ucundan kenarından bu teklifin doğru olduğunu, sırf buna karşı çıkmak adına farklı nüanslarla yola çıktıklarını gösteriyor. Meclis Genel Kurulu umarım en iyi yasamayı yapacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın.''
Denetimli serbestlik
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yargının hızlandırılması çalışmaları kapsamında hazırlanan yargı paketinde, cezalarının son bir yılını açık veya yarı açık cezaevlerinde çeken hükümlülerin denetimli serbestlik kapsamında tahliyelerini öngören bir düzenleme yer aldığını söyledi.
Bu durumun kesinlikle genel afla karıştırılmaması gerektiğine işaret eden Arınç, ''Yaptığımız iş kesinlikle genel af değildir, böyle bir niyetimiz de yok. Tahmin ediyorum 15 bin civarında yarı açık veya açık cezaevinde hükümlülüğünün son bir yılına girenleri bir komite takip edecek ve onlar tahliye olacaklar'' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Arınç, bir soru üzerine özel yetkili mahkemeler ya da savcılarla ilgili bir sorun bulunmadığını, sıkıntının ise özel yetkili savcıların yetkilerini aşıp aşmamaları konusunda yaşandığını vurgulayarak, ''Özel yetkili mahkemeler, savcılar en azından bir süre daha devam edecek, devam etmesi lazım'' dedi.
Adalet Bakanlığının özel yetkili hakim ve savcıların yetkilerini daha dikkatli kullanmaları konusunda yasa maddesi üzerinde bir çalışması olabileceğine işaret eden Arınç, ayrıntıların konuya ilişkin kanun tasarısı ya da taslağı açıklandığında daha net görülebileceğini belirtti.
Tutukluluk elbette bir gerektir, ama istisnai olmalıdır
Uzun tutukluluk sürelerinin mevcut düzenlemelerde, kanuna dair bir konu olmadığını, bir kişinin tutuklanması, tahliye edilmesi veya tahliye talebinin reddedilmesinin hakimlerin takdirlerinde olduğunu ifade eden Arınç, getirilen tasarıyla tahliye talebinin reddedilmesinin gerekçeli olmasını, tutukluluk kararının gerekçelerinin doyurucu olmasını öngördüklerini anlattı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ve Türkiye'deki tartışmaların önüne geçmek, kararların gerekçelerinin daha doyurucu olması için ilgili kanuna bir madde konulacağını dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
''Tutukluluk elbette bir gerektir, ama istisnai olmalıdır, uzun süreli olmamalıdır, cezaya dönüşmemelidir. Bir insan çok feci cinayet işlemişse, ikrarı var, suçun üzerinde yakalanmış, bütün deliller aleyhinde bunun karşılığı ağırlaştırmış müebbet olacaksa adamı tahliye etmezseniz tabii, ama şu bağlantılı, bu bağlantılı bir suçla itham ederseniz ve hangi suç kapsamına gireceği konusunda bir tartışma varsa o konuda mevcut deliller topladıktan sonra tutuksuz yargılama yoluna gitmek daha uygun olur. Bu asker için de böyledir, sivil için de böyledir. Bir insanın 4 sene, 3 sene, 5 sene cezaevinde kalıyor olması, bir defa suçun sosyal anlamda insanlara tatmin duygusu vermesi bakımından hoş bir şey değil. Uzun tutukluluk bizim AİHM'de başımızın derdidir, dolayısıyla hakimlerimizin bu konuda daha duyarlı olması gerekir.''
Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu
Başbakan Yardımcısı Arınç, CHP'nin Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu'nu iptali için yasal süresinin sonunda Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğünü anımsatarak, ''Bence o kanunun Anayasa Mahkemesi'ne gitmesine gerek yok ama o kadar karşı çıkmışlardı ki sanıyorum parti içi münakaşalarda 'davayı açmazsak kendimizle çelişiriz, biz açalım da sonucu ne olursa olsun' dediler. Benim kulağıma gelenler... Yoksa hukuki açıdan kanunun bir eksiği yok'' dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresini 5 yıl olarak kabul etmesi halinde ağustosta cumhurbaşkanlığı seçimi yapılması gerektiğine işaret eden Arınç, ağustosta yapılacak bir seçim için Yüksek Seçim Kurulu'nun 3-5 ay öncesinden hazırlık yapması lazım. Parasal anlamda değil zaman, hazırlık bakımından YSK'nın kararları bakımından bugünden yarına bir karar çıkması lazım, en az elimizde 4-5 ay olması lazım. Bu mümkün değil. Bunlar da biliyordu ama ne yapsınlar ki bir münakaşa yapmışlar, bu münakaşa sonucunda 'dava bile açmadınız' diye endişe ediyorlar. Onun için dava açtılar'' diye konuştu.
Türk askerlerinin Afganistan'da şehit düşmesi
Afganistan'da düşen helikopterde şehit olan askerlerin ardından ''Türk askerinin ne işi var Afganistan'da'' eleştirilerinin yapıldığının anımsatılması üzerine Arınç, ''Böyle bir tartışma yok'' dedi.
Bir şehit eşinin ve annesinin ''Askerlerin ne işi vardı Afganistan'da'' şeklinde bir gazetenin haber yaptığını, o şehit eşinin de bu haberi yalanladığını anlatan Arınç, ''Şehit eşi, 'ben eşimin şahadetinden vakar duyuyorum, onur duyuyorum' diyor. Bir şehit eşinin taşıdığı asaleti veyahut duyarlılığı bir kısım siyasilerin taşımamış olması çok elem vericidir'' dedi.
Meclis Başkanlığı döneminde Letonya'ya gittiğini, Riga'da kendisine Türk şehitliği olduğunun söylenmesi üzerine oradaki 25 Osmanlı askerine ait şehitliği ziyaret ettiğini anımsatan Arınç, şunları kaydetti:
''Biz, bugün isterseniz NATO yükümlülüğü içerisinde, isterseniz BM kararlarıyla pek çok ülke gibi dünyanın her yerine asker göndermek, bizim için bir görevdir. Kaldı ki Afganistan bizim coğrafyamızdır. Halkı, İstiklal Mücadelesi'nde bize en büyük yardımı yapan halktır. Orta Doğu'da, Lübnan'da veya başka yerde, nasıl Balkanlar'da Bosna Hersek veya başka yerde, Kuzey'de Azerbaycan veya bir başka yerde gerektiği zaman barışı korumak ve halka yardımcı olmak duygusuyla asker, polis gönderebiliyorsak Afganistan'a da asker gönderdik. Hatta oranın komutanlığını Türk yaptı, uzun süreler. Bizim Afganistan temsilcimiz de eski Meclis Başkanımız Hikmet Çetin oldu. Bütün bunları bilen bir siyasetçinin veya bilmesi gereken siyasetçinin sırf merhameti istismar etmek amacıyla 'bizim askerimizin orada ne işi var' demesi çok ayıplanacak bir davranıştır, çok yanlış buluyorum. Hiçbir millet evladı buna kulak asmaz, kaldı ki bu bir kazadır, terör olayı sırasında askerlerimiz veya pilotlarımız şehit olmuş değildir. Biz her gittiğimiz yere barışı korumanın dışında gitmiyoruz, halkla ilişkiler kurmak, oranın yolunu, suyunu onarmak, sadece devriye gezmek, amacımız budur. Yoksa Amerikan askeri gibi, Fransız askeri gibi gidip orada birileriyle çatışmıyoruz. Talihsizlik olarak görüyorum bu sözleri, biz her yerde var olacağız, büyük devlet olanın gereği budur.''
Suriye'de kaçırılan Türk gazeteciler
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye'de kaçırılan Türk gazetecilerden haber olup olmadığına ilişkin soruya da ''Resmi ağızlardan teyit edilmiş maalesef haberler yok, daha önce gelen haberler geldi ama arkasından kontrol ettiğimizde aslı çıkmadı. Hayatta olduklarını kesine yakın biliyoruz, nerededir, niçin bize verilmiyor, ne amaçla saklanıyor, bizden ne elde edilmek isteniyor, onların siyasi, hukuki durumu nedir... Şu ana kadar talep ettiğimiz net, kesin, resmi bir ağızdan netice alamadık ama kendi kaynaklarımızdan çözebildiğimiz kadarıyla hayattadırlar, sağ salim ülkeye geleceklerdir'' yanıtını verdi.
Dışişleri Bakanlığının, hükümetin bütün güçlerinin ve istihbaratın bu işi takip ettiğini belirten Arınç, bütün kurumların elinden geleni yaptığını söyledi.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın geleceğine dair bir soru üzerine Arınç, şöyle konuştu:
''Zulüm devam ediyor. Eski bir söz, hadis midir bilemem, 'Küfür devam eder, zulüm devam etmez' der. Bu çok acılı bir zulüm, açık zulüm. İnsanlar sorgusuz sualsiz, küçük büyük, kadın çocuk demeden, hedef alınarak katlediliyor, şu ana kadar 10 binin üzerinde. Bu zulüm ve haksızlığın devam etmeyeceğini düşünüyorum. Kendi içindeki tepkiler sınırlı olabilir, ama bu vicdanları yaralayan, insanların gözyaşlarını, evlat acılarını artıran, kin ve intikam duygularını pekiştiren bir olay. Zannediyorum Suriye kendi iç dinamikleriyle bu işin çaresini bulacaktır. Keşke geçtiğimiz marttan bu yana Türkiye'nin söylediklerine, istediklerine, dostça ifade ettiklerine Esed karşılık verebilseydi. Hangi endişeyle, tesirle, tazyikle bunu yapamadığını bilmiyoruz ama ortadaki mesele sadece zulümdür, cinayettir ve katliamdır. Bu, uzun süre devam etmez. Türkiye, bütün ülkeler içerisinde, bölgemizde bu zulme tek başına karşı duran bir ülkedir. İnsani amaçlı yardımlarımız devam ediyor, Kilis'te konteynerler kuruyoruz, onları misafir edeceğiz. Biz, Suriye'ye dışarıdan müdahale olmasına razı değiliz, Suriye'nin kendi iç dinamikleriyle bu meseleyi çözmesini bekliyoruz.
Ayrıntıları, iki ülkeyi karşı karşıya getirecek bilgiler vermem mümkün değil, ama biz bunun bir an evvel sona ermesi için elimizden gelen bütün diplomatik yolları kullanıyoruz. Bir taraftan Arap Birliği, bir taraftan BM, bir taraftan Suriye Halkının Dostları Grubu'na Türkiye'nin öncülük etmesi. Suriye Halkının Dostları Grubu, 2 Nisan'da İstanbul'da ikinci toplantı yapacak, bu toplantı çok önemli sonuçların alınacağı bir toplantı olacak. 2 Nisan'dan sonra Suriye'deki gidişatı az çok görebileceğiz.''
Ataması yapılmayan öğretmen adayları
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, atanamayan öğretmenler konusundaki bir soru üzerine de kendisine bu konuda çok sayıda sosyal medyadan mesajlar geldiğini belirterek, ''Onların ızdırabını, beklentilerini anlıyorum. Onlar, hepsi bizim gençlerimiz, arkadaşlarımız, dostlarımız. 2003'den beri 317 bin öğretmen ataması yapmışız. Bazen 10 bin, 15 bin atamalar yapılıyor'' dedi.
Atamanın da imkan meselesi olduğunu, bütçe, kadro imkanlarına bakıldıktan sonra kararlar verildiğini ifade eden Arınç, ''Ben onlara sadece ümitli olmalarını söylüyorum. Bu boş bir söz değil. Nasıl binlerce gencimiz meslek sahibi oldu, öğretmen olduysa dua edeyim, temenni edeyim ki bu gençlerimiz de olacak. Atama olacak, ama sayı vermeyim'' diye konuştu.
Bu akşam oynanacak Bursaspor ve Fenerbahçe maçından da Bursaspor'un galip ayrılmasını isteyen Arınç, ''Bursaspor'un heyecanlı bir taraftarıyım, futbolcularını seviyorum, teknik direktörünü daha çok seviyorum. Kadıköy'de oynanacak, Fenerbahçe'nin üstünlüğü var ama Bursaspor'un galip gelmesini istiyorum. Başka yolu yok yeneceğiz'' dedi.
UEFA Genel Kurulu'nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''kurumlar değil, kişiler cezalandırılsın'' açıklaması yaptığının hatırlatılması üzerine Arınç, şunları kaydetti:
''UEFA'nın kabul ettiği kurallar, kriterler çok daha önemli, karar verecek olan onlar. Sayın Başbakanımız, hukukta evrensel bir kuralı tarif ediyor, cezalarda şahsilik vardır. Biz eskiden, siyasi partiler kapatıldıkça derdik ki 'siyasi partiler kapatılmasın, partinin kapatılmasına yol açan eylemleri olan kişiler yargılansın', ama maalesef partiler kapatılır ve içinde yasaklamalar da olurdu. Burada da belki onu söylemek istiyor Sayın Başbakanımız. Kişilerin hataları, kusurları sebebiyle bir takımın akıbeti hakkında karar verilmesin ama UEFA bunu kabul etmiyor. Karar merci de orasıdır. Anayasa'da yaptığımız değişiklikle uluslararası kurulların verecekleri kararları, son karar olarak kabul etmiş olduk. Son çıkarılan yasayla ilgili kanaatimi bütün Türkiye biliyor, ben de kendimi o konuda bir taraf gibi görüyorum. Kişiler üzerinde veya kulüpler üzerinde bir şey konuşmayacağım. Bir tarafta mahkeme devam ediyor, bir tarafta UEFA'nın vereceği karar var. Bunun Türk sporu için hayırlı sonuçlar vermesini diliyorum.''