Arınç'tan Çankaya açıklaması
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sadece Gül ve Erdoğan'ın adının geçmesini doğru bulmadı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle
ilgili olarak, "yeni adayların da çıkması açısından
başkalarına haksızlık yapmayalım. Dolayısıyla isimlendirmek
isteyenler başka isimler de kullanabilirler. Bu da siyasette bir
alan genişlemesi olur'' dedi.
Arınç, Başkent Üniversitesi Hükümet Liderlik Okulu tarafından Bursa
Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen ''Siyaset Okulu Bursa''
programının açılışında, katılımcıların sorularını yanıtladı.
''Türkiye önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanını hangi şartlarda ve ne
şekilde seçecek?'' şeklindeki bir soru üzerine Arınç, daha 2 yıl
olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye'de aktüel
olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanının kim olacağı, nasıl seçileceği konularının ayrıca
tartışıldığını belirten Arınç, 1960 Anayasası'nın da, 1982
Anayasası'nın da Cumhurbaşkanının 7 yıllığına bir tek dönem için
seçilebileceğini öngördüğünü ve bugüne kadar cumhurbaşkanlarının bu
ölçekte seçildiklerini hatırlattı.
Arınç, 1980 darbesinin sebeplerinden biri olarak Cumhurbaşkanının
şu kadar tur yapılmasına rağmen seçilememiş olmasının
gösterildiğini anımsatarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin
Türkiye'de hep tartışmalı olduğunu, genelde Genelkurmay eski
başkanlarının Cumhurbaşkanı yapılması gibi formüller uygulandığını,
bunun en azından 1960'tan sonra bu şekilde olduğunu, Celal Bayar'ın
da 10 yıllık süreçte değişmeden Cumhubaşkanlığı yaptığını ve o
dönemde 1924 Anayasası'nın yürürlükte olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluğuna ilişkin geçmişte yaptıkları
eleştirilere değinen Arınç, şöyle konuştu:
''Şimdi biz bu anayasa değişikliği olmadan şunu söylüyorduk; dürüst
olmamız lazım, Cumhurbaşkanlığı süresi 7 yıllık, bu uzun bir süre.
İki, Cumhurbaşkanının yetkileri çok fazla, üçüncüsü,
Cumhurbaşkanının hiçbir sorumluluğu yok. Yetkileri, anayasa
kitapçığı çantamda 4 sayfa yetkisi var; yasamaya, yürütmeye,
yargıya ait. O zaman Sezer olduğu için ona karşı bunları
söylüyorduk. 'Bu kadar yetkin var kardeşim, sorumluluk? Sorumluluk
yok, sadece vatana ihanet. Yani bir Cumhurbaşkanının suçlanması
için önce vatana ihanetle suçlanması lazım bunun için meclise şu
kadar imzalı bir dilekçe, şu kadar çoğunlukla da kabul edilmesi
lazım. Allah saklasın hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının
vatana ihanetle suçlanması aklımıza gelmez, böyle bir şeye ihtimal
vermeyiz, bunu da düşünmeyiz. Onun için başka suçlamalar sebebiyle
değil, sadece vatana ihanetle o da sadece vatana ihanetle o da
fiiliyatta mümkün olmayan bir suçlamayla bu kadar çok ve geniş
yetki nasıl kullanılır?' diye biz itiraz ediyorduk. Eğer, nisan
ayında yani sayın Sezer'in süresi Mayıs 14 2007'de bitecekti,
2000'in mayıs ayında seçilmişti, ondan önce süreci başlattık biz,
anayasa öyle diyor. Kaç turda seçilecek, şu kadar turda onun için
ne gerekli, bunların da hazırlığını yaptık.''
''Yetkiler aynen duruyor, sorumsuzluk da aynen
duruyor''
Arınç, o dönemde CHP'nin daha çok ideolojik itirazlarda bulunduğunu
ifade ederek, şöyle devam etti:
''(Milli görüşten gelen adam istemeyiz, eşinin başı örtülü
istemeyiz vesaire. Sonra bunların hiçbirisinin geçerliliği olmadığı
anlaşıldı. 367 ile Anayasa Mahkemesi kararı ile bunu engellediler.
O zaman Anayasa değişikliği yaptık. O zaman Anavatan Partisi'nin 20
kişilik bir grubu vardı, onların desteğini aldık ve daha sonra o
ekim ayında referanduma gitti. Cumhurbaşkanı seçilmişti, referandum
daha sonra oldu. Şimdi Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi
ve 5 yıllık iki dönem olması kabul edildi. Ne zaman? Ta 2007'nin
ekim ayında yaptığımız anayasa değişikliği ve referandumla.
Yetkiler aynen duruyor, sorumsuzluk da aynen duruyor. Yani sadece
seçim usulünü ve sadece süreleri değiştirmiş olduk. ''
Bu Cumhurbaşkanlığı seçiminin Fransa veya Amerika örneğiyle
karşılaştırılmasının şu anda doğru olmadığını vurgulayan Arınç,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Gerçi toplumda yine 'başkanlık sistemi mi, yarı başkanlık sistemi
mi, yeni yapılacak anayasada bunlara dikkat edilecek mi?' diye
tartışmalar var, olması da doğal. Bu da siyasetin gücünü gösterir.
Keşke bunları konuşsak, bunları konuşurken de komplolar üzerine
değil, hukuk ağırlıklı konuşmalar yapabilsek. Amerika'da doğrudan
başkanlık sistemi var. İşte başkan nihayet kasım ayında seçilecek
yani, Obama'nın seçimi var. İkinci dönemi. Onun nasıl seçildiğini,
seçmenlerin nasıl ortaya çıktığını biliyoruz. Amerika'ya özgü bir
sistem var. Kongre var, tamamen apayrı bir sistem var. Türkiye
sistemi Amerikan sistemine hiçbir şekilde benzemiyor, benzemesi de
şu aşamada, yani anayasal değişiklikler olmadıkça mümkün değil.
Belki Fransa ile belli konularda benzerlikler olabilir, yarı
başkanlık sistemi gibi, ama yine temelde ayrılıklarımız var, biz de
Fransa'daki sisteme göre değiliz. Olabilir mi? Bir ihtimal
tartışılıyor. Yeni anayasa yazımı sırasında bu konuda bir oylaşma
olursa, belki önümüzde farklı bir sistem de görürüz. Çünkü
başkanlık sistemi de yarı başkanlık sistemi de Türkiye'de şu anda
mevcut olan parlamenter demokratik sistem de demokrasinin
örnekleridir. Başkanlık olduğu zaman totaliter sistem yok. Fransa
örneği olduğu zaman diktatörlük yok. Onlar da demokrasi içerisinde.
Bütün mesele ülke nasıl daha iyi yönetilebilir. Biz parlamenter
demokratik sistemi almışız. Onlar başka sistemleri almışlar. Belki
bunlardan tamamen farklı bir sistem de düşünülebilir. Bu rejimin
değişikliği anlamına gelmez, sistemin değişikliği anlamına gelir ve
demokratik kurallar içinde yaparsanız, buna kimsenin de hiçbir
zaman karşı çıkacağını düşünmüyorum.''
Arınç, Çumhurbaşkanının nasıl seçilmesi gerektiğiyle ilgili kanun
çıkardıklarını, bunun ''Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu'' olduğunu
belirterek, şunları kaydetti:
''Bu Anayasa Mahkemesi'ne gitti mi, reddedildi mi tam bilmiyorum
ama üzerinden 3-5 ay geçti. Ha gitti ve sadece bir maddesini iptal
etti, 'iki dönem için seçilebilir' dedi, mevcut cumhurbaşkanı ve
öncekiler için de sadece o açıdan iptal etti, ama 5 artı 5'i ve
diğerlerini kabul etti. Yani şu anda mevcut Cumhurbaşkanı Seçimi
Kanunu ile ilgili kanuna göre seçim yapılacak. Bu kanunun en önemli
özelliği, Cumhurbaşkanı adaylığını göstermek için 20
milletvekilinin imzası yeterli olacak. Yani 20 milletvekili bir
aday gösterebilir, o zaman matematiksel olarak 550 milletvekilinin
ayrı ayrı aday göstermeye kalktıkları zaman, yani bir ihtimal
olarak söylüyorum, 25'e yakın Cumhurbaşkanı adayı olabilir.
Cumhurbaşkanlığı adaylığında aranacak özellikler de var kanunda,
kampanyaların nasıl yapılacağı da var. Bağımsız adaylığını koyacak
olan varsa onun sistemi ayrıca getirilmiş, kampanyalara destek
olmak, yani maddi destek sağlamak isteyen varsa o nasıl olacak,
bütün arkadaşlarımız bunu internetten indirebilirler. Çıkalı 3-5 ay
oldu bildiğim kadarıyla, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu elinize
dökülüverir.''
''Başkalarına haksızlık yapmayalım''
Cumhurbaşkanı seçiminde ilk turda yüzde 51'in aranacağını, sonraki
turda da en çok oy alanlar arasında bir seçimin yapılacağını,
kanunun bunu öngördüğünü belirten Arınç, şunları söyledi:
''Şimdi, sadece şunu belki konuşmamız lazım. Evet yeni
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi. Bu yetkiler aynen devam
edecek mi? Cumhurbaşkanının sorumsuzluk hali aynen devam edecek mi?
Bence bu konu yeni anayasa yazımı sırasında, bütün partiler eşit
milletvekili sayısıyla temsil edildiğine göre de orada tartışılması
lazım. Ben o uzlaşma komisyonuna, anayasa komisyonuna değer
veriyorum. İşleri zor kolay gelsin. Hemen hemen her parti de
masadan kalkmamak üzere konuşuyor inşallah doğrudur ve umarım ki bu
yıl sonuna kadar bir yeni anayasa da en azından anlaşmış olarak
şöyle 80-90 maddelik bir anayasada anlaşmış oluruz. Ama önümüzdeki
seçimler kısmet olursa, süreç aynen böyle devam ederse 28
Ağustos'tu galiba sayın Cumhurbaşkanının seçilmesi 2007'de, 2014'te
dolacak. 60 gün önceden seçimlerin yapılması lazım. Bu 60 gün
öncesine kadar papatya falı yapmaya gerek yok, 'şu mu olacak bu mu
olacak?' diye. Ben siyasi açıdan şöyle düşünüyorum; sadece sayın
Abdullah Gül'ün sayın Tayyip Erdoğan'ın isimlerinin geçmesi aslında
bizi mutlu da edebilir. Ama muhalefet açısından veya yeni adayların
da çıkması açısından başkalarına haksızlık yapmayalım. Dolayısıyla
isimlendirmek isteyenler başka isimler de kullanabilirler. Bu da
siyasette bir alan genişlemesi olur. Yoksa sadece iki kişiden
bahsederseniz, bundan da mutlaka birisi seçilecek noktasına gelmiş
oluruz. Şimdi geldiğimiz noktada herkesin yaşı, şartları tutuyorsa
aday gösterilmesi ihtimal dahilindedir. Türkiye bu konuları günlük
hayatında çok fazla konuşmamalıdır evet bunu bilenler belki
tartışabileceklerdir. İki sene sonrasına şimdiden odaklanmak ve
bunun için senaryolar uydurmak bence vakti zamanı boşa harcamak
olur. Hepimiz iki gün sonramızı bilemediğimize göre, 2 sene
sonrasının siyasi mühendisliğini yapmaya kalkmayalım.''