Arınçtan bomba üstüne bomba!
Abone olBülent Arınç'tan bomba üstüne bomba! Akman'ın istifasını alan Arınç, Ergenekon ekibi konusunda da bombaları patlattı!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ağzını bir açtı pir
açtı! Üst üste bombalar patlatan Arınç hızını alamadı kendi
hükümetlerini eleştirdi. Akman'ın istifasını alan Arınç, Jandarma
istihbaratın kendilerini uzun süre takip ettiği iddiasında
bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir takım jandarma istihbaratının
Gül, Erdoğan ve kendisi hakkında özel çalışmalar yaptıklarından
haberdar olduğunu açıkladı.
Arınç, Haber Türk televizyonunda Teke Tek programında Fatih
Altaylı'nın sorularını yanıtladı.
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın İmralı'da özel bir
mahkemede yargılandığını ve isnat edilen suçun vasfına göre
yargılamanın da çok kısa sürdüğünü dile getiren Arınç, şöyle
konuştu:
''Ama bu davada fiiller farklı olabilir. Eylemleri itibariyle ceza
alacak olanlar vardır veya çok iddialı bir şekilde gazetelere
yansımış olmalarına rağmen delil olmamasına rağmen beraat edecek
olanlar vardır. Bunların çok titizlikle inceleneceğine ve
inanıyorum ki makul bir sürede bu davanın sonuçlandıracağına
güvenim var. Bu nedenle yargı sürecini dikkatle sükunetle takip
etmemiz lazım.''
ARINÇ'IN EN ÇOK İÇERLEDİĞİ
ŞEY! AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA..
ANNESİNİN EVİNİN ARANMAK İSTENMESİ
''Davada ilginç unsurlardan bir tanesi Şener Eruygur. Geçmişte
Eruygur'un Jandarma Genel Komutanlığı döneminde...
Eruygur'la annenizin evinin aranması konusunda karşı
karşıya gelmiştiniz'' sözlerine üzerine, Arınç,
''Konuyu çok konuştuk onun için gülüyorum. Bizi
dinleyenlerin de (yeter artık bu konu) diyeceğini tahmin
ediyorum'' dedi.
Arınç, komutanların kendisini topluca ziyaret ettiğini, kendisinin
de başta Hilmi Özkök olmak üzere onları ziyarete gittiğini
belirterek, babasının Jandarma okuluna girişinden emekli oluşuna
kadar fotoğraflarını içeren bir albüm hediye edildiğini
aktardı.
"KENDİSİNDEN ÇOK FAZLA HOŞLANMADIM"
''Daha sonra da çok karşı karşıya geldik. Doğrusu beni
çok sevdiğini söyleyemem. Kendisinden çok fazla
hoşlanmamıştım. Ama görevimiz gereğimiz ciddi olmak
mecburiyetindeydik'' diyen Arınç, ''Niye hoşlanılmadığının''
sorulması üzerine, ''Çok kişisel bir şey. Ona sorarsanız o
da bir şey söyleyecektir. Ben de söylersem, çok nezaketsizlik
olur'' yanıtını verdi.
Bülent Arınç, ''Daha Eruygur iyileşmedi. Birlikte yaşadığımız
olayları anlatacağım çok şey var dediniz? Neydi onlar'' sorusu
üzerine, Manisa'da annesinin evinin aranmak istenmesine ilişkin
süreci anlattı.
JANDARMA İSTİHBARAT
KİMİN PEŞİNDE? İŞTE AYRINTILAR
"JANDARMA İSTİHBARAT BİZİ TAKİP ETTİ"
Kendisinin Meclis Başkanı seçilmesinden sekiz ay sonra olayın
yaşandığını belirten Arınç, ''Öncesinde de var, birtakım
Jandarma istihbaratının bizimle ilgili çalışmalar yaptığını ben
biliyordum. Sayın Abdullah Gül'le ilgili olarak da, benimle ilgili
olarak da Tayyip Bey'le ilgili olarak da özel çalışmalar
yaptıklarını biz biliyorduk. Biz uyumuyoruz. Biz bazı
şeyleri biliyoruz ama görevimiz gereği biz bunları bir yerde
konuşmayız bir yerde söylemeyiz. Bir yerde bunun dedikodusunu
yapmayız. Bunu kendi içimizde çözmeye çalışırız diye düşündüm''
dedi.
Kendisine Manisa'dan telefon edildiğini ve annesinin evinin
aranması ile ilgili bir çaba konusunda bilgi verildiğini aktaran
Arınç, evin Manisa'nın merkezinde olması nedeniyle Jandarma nasıl
arayacağını düşündüğünü ve şaşırdığını ifade ederek, sözlerini
şöyle sürdürdü:
ARINÇ'IN EVİNİ ARAYAN SARIZEYBEK
''80 yaşını geçmiş annemin evinde ne arayacak bunlar
diye düşündüm. Evin üst katlarında da öğrenciler kalıyor.
Benim rahmetli oğlum 17 yaşında vefat edince ben yukarıdaki
üç katı fakir öğrenciler kalsın diye bir vakfa verdim ve kira da
almadım. Ama üniversite öğrencileri kalıyor. Onlarla
ilgili bir takip mi annemle ilgili bir takip mi anlayamadım.
Albay Sarızeybek'i aradım gece bana dönmedi. Bir meclis
başkanı arıyor bana dönülmüyor. Sonra gece yarısı ben onu
aradım. Emir erine (bana telefonu verin) diyor filan. Efendim
(aramak zorundayım) dedi. (Nereyi arayacaksınız?) dedim.
İşte, evinizi... Yargıdan karar istedik. Ne amaçla? Bir
operasyon peşindeyiz de onun için. Siz bu evde annemin
oturduğunu yukarıda öğrencilerin kaldığını biliyorsunuz. Neyi
arayacaksınız. İşte, filan filan...
''PEK ÇOK ŞEYDEN HABERİMİZ VAR''
''Meclis Başkanlığınız döneminde (biz kimlerin nerede ne
toplantılar yaptıklarını biliyoruz) dediniz. Bu darbe günlükleri
olarak çıkan toplantılardan mı haberdardınız o zaman?'' sorusu
üzerine, Bülent Arınç, ''sadece onlardan değil, pek çok
şeyden haberlerinin olduğunu'' ifade ederek, ''Ama biz
Türkiye'yi düşündük'' dedi.
Arınç, ''O zaman niye bir önlem alınıp yargı sürecinin
başlamadığının'' sorulması üzerine, ''Yargıya müdahale
etmeyelim. Çok fazla derinine inmeyelim bu işin. Ama sayın Özkök
Paşa bu işin bunların cevabını çok iyi bilir'' diye
konuştu.
TÜRKAN SAYLAN'IN CENAZESİNE
HÜKÜMET ADINA KATILIM OLMAMASINA
NE SÖYLEDİ?
''SAYLAN'IN BÜYÜK BİR SAYGINLIĞI VAR''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkan Saylan'ın
evinin aranmak istediğinin hatırlatılması ve ''Annenize yapılmasını
istemediğiniz, ya da başka bir eski tanıdığa uygulanmasını
istemediğiniz bir karineyi Türkan Saylan'a neden çok görüyorlar?''
sorusu üzerine şunları kaydetti:
''Sayın Saylan'ın ilerlemiş yaşı ve hastalığı sebebiyle ve
toplumdaki hizmetleri açısından büyük bir saygınlığı var. Bunu
görmemek mümkün değil. Kabul edersiniz ya da etmezsiniz ama
ortaya koymuş eserleri var. Özellikle kız çocuklarının okuması
konusunda, onlara burs, yurt temin edilmesi
konusunda.
Ben kendisiyle hiç görüşmedim. Daha sonra sanıyorum YÖK üyeliği
falan yaptı. O dönem içerisinde de karşı karşıya gelmedik ama
ismini çok iyi biliyorum ve toplumdaki saygınlığını da bir ölçüde
kabul ediyorum. Bir ölçüde bunu kabul etmeyenler de olabilir. Yani
ben böyle bir kıyaslama yapabilecek durumda değilim. Ama
çocuklarımızın okuması konusunda, Türkiye'de cehaletin yıkılması
konusunda bir insan çok önemli fedakar çalışmalar yapmışsa ki
onlardan birisi olduğu söyleniyor Sayın Saylan'ın buna saygı
duymamak mümkün değil.''
Arınç, kolluk kuvvetlerinin ceza soruşturması ve gözaltıları, savcı
veya hakim kararıyla yapabileceğini belirterek, sözlerine şöyle
devam etti:
''Bu konuda, sanıyorum sadece Saylan değil, şu anda tutuklamaları
da gerçekleşmiş olan 4 veya 5 rektörle ilgili olarak da bunları
konuşabiliriz. Yani Mehmet Haberal bilinmeyen bir insan
değil. Toplumda çok saygın bir insan. Bunlarda gözaltına alındılar
ve sonra tutuklandılar.
Yani birisinin yaşı itibariyle bizim ceza hukukumuzda (ona şöyle
bir muamele, buna böyle bir muamele yapalım) şeklinde bir
ayrımcılık söz konusu değil. Ancak infazı halinde, cezanın
çektirilmesi noktasında daha sonradan çıktı biliyorsunuz evinde
veya gözetim altında çektirilebiliyor. Veya yaşı itibariyle sürekli
bir hastalığı varsa Cumhurbaşkanı tarafından da affedilebiliyor.
Burada bir suç ihbarıyla karşılaşan güvenlik güçleri ve buna lüzum
gören savcı ve hakimin kararıyla bir insan evinden alınmışsa ona
bizim söyleyebileceğimiz çok fazla bir şey olmaz.''
''SAYLAN'IN BÖYLE BİR MUAMELEYE
MARUZ KALMASINA ÜZÜLDÜM''
Konuyla ilgili yargıcın veya savcının delil ve emarelerin ne
noktada olduğunu düşünmesi gerektiğini ifade eden Arınç, şunları
kaydetti:
''Kaçma tehlikesi var mıdır, delilleri yok etme endişesi var mıdır?
Eğer bütün bunlar çok kuvvetli delillerle sonuçlanıyorsa o zaman
görevlerini yapıyorlar dememiz lazım. Yok, zaten evinde,
zaten hastanede, çok kısa kalmış bir ömrün mücadelesini
veriyor... Biz bunun evde ifadesini alırız, böyle bir
muamele yapmayız da diyebilirlerdi. Eğer haklarındaki
iddialar suçlamalar çok hafif olmasına rağmen böyle bir işlem
yapmışlarsa savcısı da hakimi de polisi de suçludur. En
azından takdir haklarını kullanmamışlardır.
Ben ellerindeki donelerin ne olduğunu bilmiyorum. Şu kadar yaşına
gelmiş, böyle bir amansız hastalıkla boğuşan bir insanın eldeki
deliller ve iddialarla çok ciddi değilse, kaçma kurtulma endişesi
yoksa, delilleri yok etme, karartma endişesi de yoksa buna rağmen
evinden alınmaya çalışılması fevkalade yanlış. Fevkalade
haksız bir iştir. Ama bu savcının hakimin bileceği bir iştir. O
derse ki 'bu bir toplu suç konusu, filan filan yerlerle de irtibatı
var, biz böyle bir işlem yapmaya mecbur kaldık' diyorsa,
bunu mahkemesi kendi içinde tartışır. Biz buna buradan karar
veremeyiz.''
Bülent Arınç, Saylan'ın böyle bir muameleye maruz kalmasına
üzüldüğünü ifade ederek, ''Bir bayan olarak, anne olarak,
bilim kadını olarak, toplumda saygınlığı olan bir insan olarak...
Ama saygınlık dediğimiz şey, eğer bir cürümle itham ediliyorsa bir
insan ona bir ayrıcalık tanımaz. Yani kimsenin suç işleme
imtiyazı yok. Böyle bir muameleye maruz kalması belki hastalığı
tetiklemişte olabilir. Gerçi Allah'ın verdiği bir ömür'' dedi.
ARINÇ'TAN SAYLAN İTİRAFLARI
HABERİN DEVAMINDA...
''KATILMASI İYİ OLURDU''-
Bülent Arınç, Fatih Altaylı'nın ''Saylan'ın cenazesine devlet
erkanından neden kimsenin katılmadığı?'' sorusunu da şöyle
yanıtladı:
''Sayın Cumhurbaşkanı bir taziye mesajı yayımladı. Sayın
Cumhurbaşkanının bir kişiyle temsil edilmiş olmamasının sebeplerini
bilemem. Özellikle Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet
Çubukçu'nun bir hanımefendi, bilim kadını olarak, eğitim
hizmetlerine gönül vermiş bir insanın cenaze töreninde bulunması
çok doğal olurdu. Çokta iyi olurdu. Bu hangi sebeple
gerçekleşmedi bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla İstanbul Valisi ve
Belediye Başkanı da katılamamış. Bunların da katılması iyi olurdu.
Binlerce insanın büyük bir üzüntüyle cenazesini takip ettiği bir
hanımefendiye karşı en azından görevimizi yerine getirmemiz
lazım.''
Geçmişte bazı cenaze törenlerinin bazı siyasi gösterilere sahne
olduğunu anlatan Arınç, ''Şimdi ben böyle bir şey hissetmedim bu
olayda. Yani gidemezdim de mecliste genel kurulda nöbetçiydim.
Gitmeyi düşündüm mü? Doğrusu onu da düşünmedim. Çok samimi olarak
söyleyeyim'' dedi.
''TEMSİL BAKIMINDAN BİRİSİNE İHTİYACIMIZ
VARDI''
Danıştay baskınından sonra bir hakimin hayatını kaybetmesinden
sonra cenazeye katılmak istediğini, ancak birileri tarafından
cenazenin provake edildiğini anlatan Arınç, şunları söyledi:
''Meclisteydim bütün hazırlığımı yaptım, gitmek üzere haber
bekliyorum orada. Ama istihbarat çok kötü geliyor. Burada
hazırlıklar var. Cenaze sahipleri tarafından değil. Ama birileri
tarafından orada provokasyon yapılacak. 'Ben geleceğim' dedim,
'beni korurlar, buna bir görev yapmam lazım.' Son dakikada 'lütfen
gelmeyin' dediler ve gitmedim. Cemil Çiçek gitti, Abdülkadir Aksu
gitti, Abdüllatif Şener gitti başlarına gelmedik kalmadı. Fevkalade
üzüntü verice sahneler oldu. Kovalamaca sahneleri çıktı. Ne idüğü
belirsiz kişiler bakanların arkasından hakaret ettiler.
Kendi seçim bölgemde yaşadım. Bir yarbayımız rahmetli oldu.
Cenazesine gittim. Cami avlusunda ilk defa gördüğüm insanlar, hepsi
yerlerini almışlar. 'Hainler dışarı', 'yuhalamalar'... Çılgınca,
gözleri dönmüş bir biçimde... O da ayrı bir mevzu... İçlerinde
tanıdığım insanlarda oldu tabii. Sırf o provokasyonu yapmak için
oraya gelmişler.''
Arınç, ''Böyle bir endişe söz konusu ise çünkü bazı kesimler
hükümeti her şeyden suçlu tutmaya, her şeyden cezalandırmaya
çalışıyorlar. Bir bakanın veya başbakanın o cenazeye katılmış
olması halinde kötü, zihinlerdi iz bırakabilecek zor duruma
düşebilmesi... Provokasyon hazırlığı varsa belki o açıdan
gitmemişlerdir'' diye konuştu.
Bülent Arınç, Fatih Altaylı'nın ''Yine de Nimet Hanım gitseydi iyi
olacaktı'' demesi üzerine, '' Çok iyi olacaktı. Nimet Hanım da çok
medeni bir insandır. Yani kendi camiasından bir insan. Sonra
hükümeti de temsil etmiş olurdu. Ama neredeydi, ne yapıyordu
bilmiyorum. Ama mutlaka bir katılım olmalıydı, bu katılım hükümet
adına olabilir, vilayet adına sayın vali ya da belediye başkanı
olabilir. Toplumun dikkat ettiği, hassasiyet gösterdiği bir
konuydu. Birilerine malzeme çıkarmak adına olmasa bile temsil
bakımından herhalde birisine ihtiyacımız vardı'' dedi.