Arınç'tan bomba cemaat açıklamaları
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, paralel yapıyla mücadelenin devam edeceğini söyledi. İşte Arınç'ın çarpıcı açıklamaları:
-Hiç bilmediğiniz bir şey söyleyeyim size, 30 yıldır bu
camianın içindeyim, 17 Aralık gelinceye kadar ben bunların ağzından
bir tek yolsuzluk kelimesi duymadım. 'AK Parti'den bir bakan, bir
milletvekili, bir bürokrat şu işi yapıyor' diye bana bir şikayet
gelmedi. Vahiy mi geldi 17 Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya
saçıldı. Gözümüzü açan olay budur.
Bu çarpıcı açıklamalar Bülent Arınç'ın. TBMM kürsüsünden 17
Aralık süreci ve cemaate dair ilginç ayrıntılar aktardı.
ORTADA NE AK PARTİ NE CHP NE MHP NE HDP
KALIR
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Biz bir hukuk devletiysek bu
ülkenin bürokrasisi bellidir, otoritesi bellidir, yargısı bellidir.
Bunun ikincisine, üçüncüsüne müsaade edersek ortada ne AK Parti, ne
CHP, ne MHP, ne HDP kalır. Demokrasiyi korumamız için ikinci,
üçüncü yapılanmalara izin vermemek lazım" dedi.
Arınç, TBMM Genel Kurulu'nda 62. Hükümet programı üzerindeki
görüşmelerde Hükümet adına söz aldı, eleştirileri yanıtladı.
Arınç, şahsı adına söz alan CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in
"Ben de konuştum" sözlerine, "Onu muhatap alma, konuşma diyorlar.
Karadenizli gibi olduk, borcunu istemiş 'ben seni tanımıyorum'
demiş, 'ben de seni tanıyorum' karşılığını vermiş. Sayın Genç,
'Kırk yıllık kâni, olur mu yâni' demişler. Her zamanki üslubu,
çirkinliği, hakaretli üslubuyla bir konuşma yaptığını ifade
ediyorum" karşılığını verdi.
Gruplar adına konuşan milletvekillerinin düşüncelerine, görüşlerine
saygı duyduğunu, eleştirilerine hak verdiğini belirten Arınç,
önlerini açacak, yol gösterecek yararlı konuşmaların da notlarını
aldığını anlattı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, program üzerinde konuşan
CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş'ten farklı düşündüğünü
belirten Arınç, Kılıçdaroğlu'nun, "Yeni kurulan bir Bakanlar
Kurulu'na ön yargıyla bakmak gibi bir alışkanlığım yok. İcraatına
bakacağız, belki bizim düşündüğümüzden çok daha güzel icraatı
olacak kabinenin. O zaman da alkışlayacağız ama yaptıkları
yanlışsa, çıkıp yanlış olduğunu söyleyeceğiz" şeklinde açıklamada
bulunduğunu vurgulayarak, teşekkür etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ise "Sipariş üzerine kurulan
hükümet göreve başlamıştır. Her şeye rağmen bu yeni gelişmenin aziz
milletimize, Türk siyaset ve demokrasisine hayırlı olmasını
diliyorum" açıklamasına işaret eden Arınç, bunun bir eleştiri
olduğunu, hakaret kastının bulunmadığını vurguladı.
AVANS VERMEK
Başbakan Yardımcısı Arınç, "Olması gereken de budur. Yani Hükümet
programına yeni bir ümitle bakmak, yeni başbakana en azından avans
vermek, Hükümet programına, ileriye sürdüğü iddiaların veya
programına aldığı hususların ne kadarını gerçekleşip gerçekleşme
not, karar vermek ihtiyacı içindeyiz. Ama olabilir ki 185 sayfalık
Hükümet programının içinde bulunan bazı hükümler birilerini
rahatsız etmiş olabilir, o zaman da şüphesiz eleştirilerini baştan
itibaren yapacaklardır" diye konuştu.
Program üzerindeki konuşmasında AK Parti Grup Başkanvekili Naci
Bostancı'nın bazı eleştirilerinde bir sınırın aşılmış olduğunu
belirten Arınç, "Muhalefetin eleştirilerine sefil bir açıklama,
bence tevil götürmez bir yanlıştır. Muhalefetin eleştirilerini,
açıklamalarını saygıyla karşılayacağız. Eksik, yanlış bulabiliriz
biz de bu üslubumuzu her zaman koruyacağız. Ama bence hepimizi
gülümseten polemik de oldu. Eminim Sayın Bostancı, bu ifadesiyle
hakareti değil bir belki değerlendirmeyi göz önüne koymak istemiş
de olabilir" dedi.
SU BİLE İÇMEDEN PROGRAMI OKUDU
Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görüşmelerde yer almamasına
yönelik eleştirilere de yanıt verdi.
Davutoğlu'nun 1,5 saat boyunca kürsüdeki bardaktan su bile içmeden
Hükümet programını sunduğunu ifade eden Arınç, Davutoğlu'nun,
İstanbul'daki programını iptal ederek, "Meclis'e karşı saygım var,
herkesi dinlemek istiyorum. Elimdeki acil işleri bitirip,
Parlamento'ya geleceğim" dediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun 1 Eylül'de ve bugün niçin Genel Kurul'da olmadığı
sorulduğunda, "Kurultay var, onun telaşı var" şeklinde bahane
bulunabileceğini, bunun haklı da olabileceğini söyleyen Arınç, "Bir
başbakanın da hemen ilk günlerde, bu kadar acil işleri içinde,
buraya biraz geç gelmesini niçin tenkit edilecek nokta olarak
buluyorsunuz?" diye sordu.
Konuşmacıların eleştirilerini yanıtlayabilmek için notlarını
aldığını dile getiren Arınç, Hükümet'ten de en az 20 bakanın
bulunduğunu kaydetti. Arınç, "Meclisimize her zaman saygı
duyacağız. Programımızı, bütçemizi, yeri geldiğinde, en önemli
konuları sizle birlikte değerlendireceğiz" dedi.
TÜRKİYE'NİN DE ÜMİDİ OLMUŞ BİR BAŞBAKANIMIZDIR
AK Parti iktidarlarının devam ettiğine işaret eden Arınç, AK
Parti'nin 5. Hükümeti'ni kurduklarını anımsattı.
Arınç, Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, çok
partili siyasi hayata geçtikten, DP dönemi de dahil, en uzun
süreyle, aralıksız, istikrarlı bir hükümetin Başbakanı olarak, 11
yıl 5 aylık bir hükümeti temsil ettiğini söyledi.
62. Hükümet'in yeni bir başbakanı bulunduğunu, bazı bakanların yeni
hükümete girdiğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Anayasamız gereğince yeniden güvenoyuna ihtiyaç duyulmuştur, yeni
bir Hükümet programıyla karşınıza başımız dik olarak çıkmış
bulunuyoruz. 62. Hükümetimizin istikrar ve süreklilik içinde
yenilenme ve daha ileri hedeflere yürüme anlayışıyla hareket
ettiğini, 62. Hükümet'in geçmiş başarıları, gelecek vizyonuyla,
arada bir köprü olacak şekilde ülkemizi 2015 ve daha sonrasına
hazırladığını söyleyebilirim.
Bazı konuşmacılar, kurulan hükümetin çok kısa ömürlü olacağını,
takriben 2015 seçimlerine kadar görev yapacağını düşünüyor
olabilirler. 185 sayfalık Hükümet programımız ve Sayın
Başbakanımızın, AK Parti Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmadan, şunu
rahatlıkla biliyorsunuz; bu 8 aylık hükümet değildir, bu 2015
seçimlerini de kazanacak ve tekrar, tek başına iktidar olacak
hükümettir. 2015 seçimlerinden sonra 4 yıllık istikrar dönemi var.
2019'a kadar seçim yok, 2019'da cumhurbaşkanlığı, mahalli ve
milletvekili seçimleri birlikte yapılacak. Dolayısıyla 2015'te
kısmet olursa, Rabbimizin izniyle, milletimizin takdiriyle yeniden
iktidar olduğumuzda 2019'a kadar 2023 hedeflerinden arta kalanların
tamamını gerçekleştireceğimizi hep birlikte göreceğiz. Sayın
Davutoğlu, güçlü bir başbakandır, emanetçi değildir, vesayet
altında hiç değildir. Bin 348 delegenin oybirliğiyle genel
başkanlığa seçilmiş ve inşallah 300'den fazla güvenoyunu almak
suretiyle, parlamentonun da desteğini arkasında taşıyacak,
teşkilatlarımızın da hükümetimizin de Türkiye'nin de ümidi olmuş
bir Başbakanımızdır. Kendisine başarılar diliyorum?"
PARALEL YAPILANMA
Başbakan Yardımcısı Arınç, "paralel yapılanma" veya "paralel devlet
yapılanması"nın, hangi isim konulursa konulsun, bugün Türkiye için
reel, gerçek, elle tutulabildiğini kaydetti.
CHP'li Hurşit Güneş'in, kendisinin geçmişte yaptığı ve tamamen
doğru olan bir televizyon konuşmasından söz ettiğine işaret eden
Arınç, "Tutanaklarda ne varsa benim ağzımdan çıkan, hepsi doğrudur"
dediğini belirtti. Arınç, "Bunun sonuçlarına katlanırım, ya izah
ederim ya kendimi bağışlanmaz bir suç işlemiş gibi görürüm. Ama
insanın namusu konuştuğu sözleridir. Onlara da sahip çıkmak çoğu
zaman gerekebilir" diye konuştu.
GÖZÜMÜZÜ AÇAN OLAY
Bu konuşmayı yapmasının çok doğru olduğunu ancak bunu ilk kez
söylemediğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben Meclis Başkanlığı'ndan, onun öncesinden, 1970, 80, 90'lı
yıllardan bu yana, hepinizin sustuğu, hatta görmezden geldiği,
korktuğu, eleştirdiği, tehlikeli bulduğu, gizli bir örgüt diye
yaftaladığı, okullarına gitmekten adım adım kaçtığı zamanlarda da
ben bu sözleri söyledim. Ortadaki gerçek şudur; bu görüşmeleri
yaptığımızda, bu konuşmaları yaptığımızda tamamen safiyetime
inanmanızı rica ediyorum. Bizim gördüğümüz şuydu, ister adına
'cemaat' diyelim, isterse 'camia' densin, ister hizmet hareketi,
hizmet gönülleri hareketi diyelim, biz buna inanmıştık. Her
gittiğim yerde, her yaptığım konuşmada, yurt dışındaki okulların ne
kadar yararlı olduğunu, orada İstiklal Marşı'nı dinlemenin bize ne
kadar gurur verdiğini, oradaki öğretmenlerin ne kadar büyük bir
fedakarlık içinde olduklarını, Türkiye ile o ülke arasında ne büyük
bir dostluk köprüsüne vasıta olduklarını her yerde söyledim. Bu
sözlerimi de bulup çıkarabilirsiniz. Bunun için Sayın Güneş'in
konuşmasına gerek yok, onlar da şimdi aynı şeyi yapıyorlar.
Benim yıllardan beri yaptığım konuşmaları, 'Ne oldu' diye, video,
internet sitelerinden bir yerlere servis yapıyorlar. Evet, bir
şeyler oldu. Biz onları siyasi bir hareket olarak görmedik.
Geçmişten bu yana 40 yıldır siyasetin içindeyim. Bu hareket zaman
geldi DSP'ye destek verdi. Onlara kızmadık, siyasi tercihlerinden
dolayı eleştirmedim. Benim yanımda olanlar, 'Bunlar nasıl olur da
DSP'ye destek verir' diye eleştirdi. Tercihleridir dedim. Zaman
geldi çoğu defalar ANAP'ı desteklediler, onların siyasi tercihidir
dedim. Zaman geldi bizi desteklediler, bize oy verdiler. Sadece 12
Eylül referandumunda değil mahalli, genel seçimlerde de oylarını bu
şekilde kullandılar. Ama bu işler ortaya çıktıktan sonra, sizler
için çalıştıklarını, kapı kapı dolaştıklarını biliyoruz. CHP'ye,
MHP'ye, BDP'ye verdiler. Bu siyasi tavırlarından dolayı da biz
onları eleştirmiş, yok saymış değiliz. Bizim şu anda gözümüzü açan
olay, 17 Aralık'taki yolsuzluk iddiaları değil. Hiç bilmediğiniz
bir şey söyleyeyim size, 30 yıldır bu camianın içindeyim, 17 Aralık
gelinceye kadar ben bunların ağzından bir tek yolsuzluk kelimesi
duymadım. 'AK Parti'den bir bakan, bir milletvekili, bir bürokrat
şu işi yapıyor' diye bana bir şikayet gelmedi. Vahiy mi geldi 17
Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldı. Gözümüzü açan olay
budur.
Siz bunlarla şimdi işbirliği yapabilirsiniz. Üzerine tişört giyen
birileri, emniyetin önünde gösteri yapıyorlar. O gösterileri
yapanlar, başka yerlerde de başka gösteriler yapıyorlardı. Bir
emniyet mensubu, ne zaman operasyon yapılacağını internetten haber
veriyor, ona göre tişörtler hazırlanıyor, ona göre PR çalışması
yapılıyor, ona göre birileri çağrılıyor kahramanlık gösterisi
haline dönüştürülüyor ve sizden de pek çok milletvekili, MHP'yi
tenzih ediyorum ama CHP'den sıfırları, 'zero'ları üst üste giymek
suretiyle şov yapıyor. Kiminle, kimlerle berabersiniz? 17 Aralık'a
kadar yolsuzluk kelimesini ağzına almamış bir camia, ne oldu ki 17
Aralık'ta 'şu bakanlar, şunlar, şunlar şunu yapıyor...' Diyelim ki
o güne kadar sustular da o gün bunun zamanı geldi. Ama bunun bir
'siyasi operasyon' olduğunu niçin görmüyorsunuz? Bu hükümeti
devirmek adına, en ciddi manivela bence bu iddiaların ortaya
atılmasıdır. Ben sizin gibi bu işe yabancı bir insan gibi
konuşmuyorum, ister inanırsınız ister inanmazsınız, sizin köşe
bucak kaçtığınız insanların içerisindeydim ben. "
NİÇİN BEKLEDİN BE GÜZEL KARDEŞİM
Yolsuzluğu kovalamanın, yolsuzlukların peşinden takipçi olmanın
namuslu insanların işi olduğunu ifade eden Arınç, "Hepimizin
işidir" dedi. Hiç kimsenin, yolsuzluklar karşısında suskun
kalamayacağını, "O zaman benim menfaatlerim kesilir mi" diye
düşünemeyeceğini vurgulayan Arınç, "Milletin hukukunu müdaafa etmek
isteyen herkes, nerede bir yolsuzluk kokusu alıyorsa bunu gider
ihbar eder, delilendirir ve gerekli mercilere şikayette bulunur. 12
yıldır iktidarda bulunan bir hükümetin, katrilyonluk bütçeleri
yönetmiş bir hükümetin, kamu kaynaklarını eğer yolsuzluklara
bulaştırmışsa ve sen de bunu biliyorsan 'niçin 17 Aralık gününü
bekledin be güzel kardeşim' demeye hakkımız yok mu?" diye
konuştu.
Bakanlarla ilgili iddialarda, hükümetin, gruplarının gereğini
yaptığını ifade eden Arınç, soruşturma komisyonu kurulduğuna işaret
ederek, bunun ilk kez olmadığını belirtti.
Arınç, "Koray Aydın, eski Sağlık Bakanı, Mesut Yılmaz, eski Enerji
Bakanı hakkında da oldu. Çoğu da Anayasa Mahkemesi'ne gitti, 1 oy
farkla beraat edenler oldu. Meclis soruşturması talep etmeden
kategorik olarak 'bunlar yolsuzluk yapmıştır' diyerek, peşinen
suçlamak çok doğru değil. Soruşturma sonucuna bakmak gerekir.
Soruşturma komisyonuna gruplar üye vereceklerdi. Haddim yok,
görevim de değil ama Bakanlar Kurulu toplantısında sonra, 'AK Parti
Grubu bilerek geciktiriyorsa hesabını sorun' dedim. Bunu kim
söyleyebilir Türkiye'de" görüşünü dile getirdi.
İKİNCİ ÜÇÜNCÜ YAPLANMALARA İÇİN VERMEMEMİZ
LAZIM
"Bu, anayasa fırlatmak suretiyle geçerli olmuyor. Anayasanın
içerisinde ne varsa onu uygulamak zorundayız" diyen Arınç, şunları
söyledi:
"Başbakan Ahmet Davutoğlu kongrede şunu söyledi: 'Paralel devlet
yapısı fetret isteyen bir yapıdır. Kim olursa olsun bir daha devlet
otoritesinin parçalanmasına izin vermeyeceğiz. Milletin seçtiği
siyasi otoriteyi birisi kullanmak istiyorsa bürokrasi ve emniyet
kılıfından çıkacak bizimi gibi siyaset yapacak. Bundan böyle
devleti ele geçirmek isteyen kim olursa olsun, ister paralel, ister
cunta, ister başka bir şey millet iradesinin önüne geçemeyecek.'
Yaptığımız iş bu. Bir devlet vardır, ikinci bir devlete, ikinci bir
yargıya, ikinci bir bürokrasiye, ikinci bir otoriter sisteme bu
ülkede müsaade etmeyeceğiz. Biz bir hukuk devletiysek bu ülkenin
bürokrasisi bellidir, otoritesi bellidir, yargısı bellidir. Bunun
ikincisine, üçüncüsüne müsaade edersek ortada ne AK Parti, ne CHP,
ne MHP, ne HDP kalır. Demokrasiyi korumamız için ikinci, üçüncü
yapılanmalara izin vermemek lazım.
Bu operasyonlar, bu idari tasarruflar boşuna yapılmıyor. Emniyetin
içerisinde bir küçük yapılanmanın mevcudiyeti eskiden de
söylenirdi, yaptıkları çok fazla bilinmezdi. Bakın, 300 bin
polisimiz var, rütbeli, rütbesiz. 300 binin içerisinde belki 300
tane, 500 tane… Bütün polis arkadaşlarımı tenzih ediyorum. Emniyet,
bizim sivil bir kurumumuzdur, güvenliğimizden sorumlu ve hepsi
vatansever, hepsi görevini iyi şekilde yapan şehitlerimizin,
gazilerimizin olduğu bir topluluk ama bunların içerisinde küçük bir
topluluk da kendisine amirleri tarafından verilen görevleri değil,
kendilerine imamları tarafından verilen görevleri ifa etmek için
çalışıyor ve başka kurumlardakilerle de bir siyasi operasyonla iş
birliği yapıyorsa, iddia olarak söylemiyorum, bir kısmının çok
büyük bir gerçek olduğunu söylüyorum, buna müsaade edemeyiz.
Yargının içerisinde yine ağabeylerinin yönlendirmesiyle dosyanın
kapağını bile açmadan 'Oradan geliyorsa ona göre bir karar
hazırdır' düşüncesiyle hareket ediyorsa biz buna karşıyız. Devletin
hiçbirisi buna müsaade etmez.
Her mesleğin içerisinde görevini kötüye kullananlar, suistimal
edenler olabilir. Yaptığımız şey bir Gestapoculuk değildir. Hukuk
içinde mücadele edeceğiz, bütün mücadelemiz hukuki çerçevede
olacak. Gözaltına almalar, hepsinin bir sebebi var; ya resmi
evrakta sahteciliktir ya özel evrak tanzimidir ya izinsiz
dinlemelerdir ya izinsiz iddianameler hazırlamaktır, vesaire. Bütün
bunları içerisine alacak bir yapılanma hukukun dışına çıkmışsa,
devletin dışına çıkmışsa, devletin dışarıda ve içerideki itibarını
yıkmak ve sadece tek faturası bu hükümeti devirmekse, bu, yarın
sizin de başınıza gelebilir. O yüzden, hepimiz el ele vererek
hukuksuz işlemlere hiçbir zaman izin vermemek suretiyle, nerede bir
hukuksuzluk yapılıyorsa bunu yüksek sesle eleştirmek, duyurmak
suretiyle hepimiz görevimizi yapmalıyız. Ben bu kitlenin içerisinde
en az 2 milyon insanın sempatizan olarak, hayır hizmetlerine fiilen
katkıda bulunanlar olarak masum olduğuna yürekten inanıyorum.
Bugüne kadar 50 defa konuştum, 50'sinde de bu cümleyi söyledim.
Bazı arkadaşlarım beni beğenmemiş olabilir, gerçek budur. Okullara
hizmet adıyla, öğretmenlere hizmet adıyla, kız çocukları sokakta
kalmasın da şu evde barınsın düşüncesiyle, onlara burs temin etmek
suretiyle 3 tane çocuğunu kucağına alıp bu amaçların arkasından
koşan insanlara selam olsun. Onlarla hiçbir davamız yok, hiçbir
kavgamız yok, onlarla herhangi bir kötü düşüncenin içinde değiliz.
Ancak bunları kullanan, bunların içerisinden bir şekilde mensubiyet
iddia eden ama içeride ve dışarıda irtibatları farklı olan bir çete
varsa o çeteyi yok edeceğiz, bunu da herkesin bilmesi lazım."