Arınçın karşı çıktığı formül
Abone olİzmir'de yaşanan olaylara ilişkin tartışmalara Arınç da katıldı.. Hedefinde ise muhalefet partileri vardı.
Bülent Arınç 'Kürt eşittir PKK, PKK eşittir İmralı, eşittir DTP'
formülünü benimsetmeye çalışanlara tepki gösterdi.
Arınç DTP'nin hatalarının insan boyunu aştığını belirtirken MHP yönetimine de olaya karışan partilileri temizlemeye çağırdı..
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''DTP'ye
PKK'lı ve yahut da İmralı'yla bağlantılı bir siyasal örgüt gözüyle
bakanlar olabilir ama bu bence yanlıştır. Çünkü, DTP parlamentoda
siyaset yapan bir partidir, bir siyasal partidir'' dedi.
Arınç, bir grup gazeteciyle Başbakanlık Yeni Bina'da sohbet
toplantısı yaptı.
Toplantıda, güncel konulara ilişkin sorular üzerine
değerlendirmelerde de bulunan Bakan Arınç, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın Libya ziyaretine de değindi. Kendisinin de bir süre önce
bu ülkeyi ziyaret ettiğini belirten Arınç, Türkiye'nin bu ülkede
yapabileceği pek çok yatırım olanağı olduğunu anlattı.
Türkiye'de Libya'ya yönelik dostane duygular bulunduğunu dile
getiren Bakan Arınç, bu ülkede geçmişte iş yapan müteahhitlerin
sorunlarının da çözümlendiğini de kaydetti.
Eski Başbakan Necmettin Erbakan ile eski Bakan Recai Kutan'ın da
Libya'ya gitme nedeninin temelinde ''müteahhit alacaklarını
kurtarmanın yattığını'' ifade eden Bakan Arınç, ''Ama başka bir
muameleyle karşılaştılar maalesef'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Libya ziyaretinde Mali'li bir bakanın,
''Başbakan Erdoğan'ı İslam dünyasının lideri olarak görüyoruz''
dediğinin belirtilmesi üzerine, Arınç, şu değerlendirmeyi
yaptı:
''Bu İslam dünyasında çok yaygındır. Ben Fas'a gitmiştim.
Uluslararası Kudüs Toplantısı vardı. İKÖ ile onun içinde Kudüs
Forumu diye bir örgüt kurulmuş...
Ülkelerin temsilcileri gelmişti, 2 gün sürmüştü. oradaki toplantıda
da her konuşmacı, Türkiye'nin gücünden, Türkiye'nin Kudüs
meselesine, Filistin davasına ve İslam ülkelerinin ortak
sorunlarına bakış açısına hep teşekkür ettiler. Tabii eskiden de
böyle bir itibarımız vardı ama Davos'daki olayın bunu tetiklediğini
söyleyebilirim. Yani oradaki görüntüler, orada verilen mesaj,
dünyanın her yerindeki mazlum halklar tarafından büyük bir takdirle
karşılandı. Şimdi o ülkelerde Türkiye'ye karşı, hem yönetimlerde
hem de halk nezdinde büyük bir itibar var.''
Türkiye'nin çok yönlü bir dış politika izlediğini anlatan Bakan
Arınç, bölgede ve dünya barışında Türkiye'nin çok önemli bir aktör
haline geldiğini söyledi.
İZMİR'DEKİ OLAYLAR
Bakan Arınç, DTP konvoyunun İzmir'e girişinde yaşananlar
anımsatılarak yöneltilen, ''Sayın Cemil Çiçek'in de bugün bir
açıklaması var. 'DTP adeta bizi kapatın' diyor' şeklinde... Nasıl
değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Ben meseleye bir kaç açıdan bakıyorum. Tamamen, 'evet aynen
böyledir' deme noktasında değilim. Ben farklı bir perspektiften
bakıyorum. Bir defa baştan bu yana çok hatalar yapıyor,
konuşmalarıyla davranışlarıyla eylemleriyle... Biz de bunları zaman
zaman dile getiriyoruz. İzmir'de doğrusu her yerde yaptıklarından
farklı olarak, ne yaptılar bunu tam tespit edemedim. Yani yine
bildik görüntüler vardı. Ellerinde parti bayrakları mı vardı, yoksa
flamalar mı vardı? Ama bir genel başkan geliyorsa bir şehre,
mutlaka karşılanır. Taksiler, otobüsler olur, o bölgenin her
tarafından insanlar gelir. Mesela Tayyip Bey, Manisa'ya gelse
Manisa'ya sadece Manisa'lılar gelmezler. İzmir, Afyon, Balıkesir
gelir, bu böyledir. Diyelim ki Baykal, Elmadağ'a gidecek,
Kırıkkale'den de Ankara'dan da Çorum'dan da insanlar gelir. Yani
genel başkanın gittiği her yere parti, bütün ağırlığını koyar. çok
doğaldır. Dolayısıyla İzmir'de de görkemli bir karışılama yapmak
istemiş olabilirler, bu da onların doğal hakkıdır. Yani kanunsuz
bir eylemde bulunmuşlarsa sloganlarla taşkınlık yaparak,
davranışlarıyla veya Siyasi Partiler kanunu'na aykırı bir durum
varsa bunu doğrusu bilmiyorum. Bugüne kadar da 'şöyle bir aykırılık
vardı' diyen görmedim.''
Arınç, ekranlara yansıyanlara bakıldığında, taksilerden sarkan
insanların, eliyle ''kurt'' işareti yapan insanların görüldüğünü
söyledi.
Arınç, şöyle devam etti:
''Bunlar o partinin tabanında, kabul görmüş bir takım gösteriler
olabilir. İkinci hadise, tabii Türkiye'de özellikle batı
bölgelerinde demokratik açılıma karşı da 'Kürt eşittir PKK, PKK
eşittir İmralı, eşittir DTP' formülünü benimsetmeye çalışan bir
takım guruplar var, maalesef siyasetçiler var. Sayın Baykal, Sayın
Başbakan'ın DTP ile görüşmesinden sonra bir tv kanalında, 'Sadece
DTP ile görüşmüş sayılmaz, İmralı'yla da PKK'yla da görüşmüş
sayılır' demişti. Sonra ben ekrana çıktığımda bunun çok tehlikeli
ve yanlış olduğunu söylemiştim. Çünkü, 'Kürt' denildiği zaman
PKK'lı akla getirilirse bu Kürt kökenli vatandaşlarımıza çok büyük
bir haksızlık olur, Türkiye'de bölünmeye de yol açar, terör
örgütünün de güçlenmesine yol açar. Hiçbir siyasetçi, böyle yanlış
bir söz söylememeli, demiştim.
DTP'ye PKK'lı veyahut da İmralı'yla bağlantılı bir siyasal örgüt
gözüyle bakanlar olabilir ama bu bence yanlıştır. Çünkü, DTP
parlamentoda siyaset yapan bir partidir, bir siyasal partidir. Her
ne kadar hakkında kapatma davası açılmış olsa bile, bir zamanlar AK
Parti hakkında da kapatma davası vardı ama AK Parti iktidarını
devam ettirdi, DTP'de şu anda siyasi faaliyetlerine devam ediyor.
Dolayısıyla siyasi faaliyet yapmasının önünde hiçbir engel olmaması
lazım. Biz, herhangi bir partiye nasıl bakıyorsak, DTP'ye de öyle
bakmalıyız. Yanlış yaparlar, yanlışlarını söyleriz. Eğer anayasal
bir hataya düşerlerse zaten Anayasa Mahkemesi bir kapatma davası
açmıştır, sonucunun ne olduğunu bilmesek de...
Ancak Türk-Kürt çatışmasını hiçbir siyasetçi körüklememelidir.
Bölgeler arasındaki farklılıkları hiçbir siyasetçi, bir çatışma
zemini olarak görmemelidir. Hiçbir siyasal parti, DTP'ye, PKK'lı
veya İmralı'yla bağlantılı bir örgüt gözüyle bakmamalı ve topluma
hedef göstermemelidir. Çünkü böyle yapmaya devam ederlerse
öncelikle bunu Sayın Baykal'ın yaptığını söylemeliyim, Sayın
Bahçeli de buna benzer ifadelerle bir etkilemede bulunmuş olabilir.
Bu Allah korusun, sadece DTP'ye gösterilmiş bir tepki olarak da
kalmaz, Kürt kökenli vatandaşlarımıza batıda, kuzeyde, güneyde
nerede yaşıyorsa yaşasın, bulunduğu her yerde kendilerine tepki
gösterilecek, maalesef olumsuz eylemler olarak dönebilecek bir
etkileme de söz konusu olabilir.''
''ÇOK YANLIŞ VE HATALI BİR DAVRANIŞ''
İzmir'deki olaylarda gördüğü kadarıyla, ''MHP'nin işaretlerini
yapanların, taksilerin önüne geçenlerin, belki taş kullananların'',
''DTP'ye karşı, onun liderine karşı, bir siyasi partinin işaretini
vererek, onları İzmir'e sokmamaya çalışmak veya İzmir'de onlara
hayat hakkı olmadığını'' ifade etmenin, ''çok yanlış ve hatalı bir
davranış'' olduğunu düşündüğünü belirten Arınç, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Tabii o işareti verdiklerine göre, herhalde MHP'li olmaları
gerekir. Ancak Sayın Bahçeli'nin 3-5 gün önce bu tür eylemlere
hiçbir mensuplarının katılmayacaklarını söylemesi, bize güven
vermiştir. Olaydan sonra da buna sahip çıkmaması yine çok olumlu
bir davranıştır. O zaman bu insanların fotoğrafları her yerde
yayınlandı. İzmir örgütü de bu kişilerin kendileriyle ilişkili olup
olmadıklarını doğrusu bilecek noktadır. Eğer bu eylemi yapanlar,
DTP'ye karşı MHP'nin üyeleriyse veya MHP'li olarak bilinen ve
partide kayıtları olan kişilerse onlara karşı herhalde partinin bir
tepkide bulunması doğru olur, diye düşünüyorum.
Sayın Bahçeli de sorumlu bir insan olarak zaman zaman örgütü sokağa
taşmaktan, bir takım kırıcı hareketlerde bulunmaktan ve çatışma
doğurabilecek olayların içinde olmaktan her zaman men ediyor. Bu
çok güzel bir davranıştır. Ama İzmir'deki olayları yapanlar bütün
bu talimatlarına rağmen, MHP teşkilatına ait kişilerse... 'MHP
İzmir İl Başkanı olayları yatıştırdı' deniliyormuş, ondan haberim
yok. O zaman ya kendi insanlarıdır 'yapmayın etmeyin' diye
yatıştırmak istiyordur, genel başkanının talimatını harfiyen
uygulayan bir insan olarak veya 'kesinlikle bu olaylar doğru değil,
İzmir'e bu olaylar yakışmaz, siz bunlardan vazgeçin' demek istemiş
olabilir.''
''YOKSA DTP'NİN YAPTIKLARI BOYUNU AŞTI''
MHP'nin, bu olaylara katkıda bulunmaması gerektiğini, Genel Başkan
Bahçeli'nin de talimatının bu olduğunu ifade eden Arınç, ''onlar
sokağa çıkmaktan, olayları sokağa taşımaktan her zaman uzak kalmak
istiyorlar ama sorumsuz davrananlar varsa bunlar emniyet tarafından
da eğer bir partiye mensuplarsa partileri tarafından da
reddedilmelidir ve bu tür olaylar bir daha yaşanmamalıdır'' diye
konuştu.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''DTP'nin Genel Başkanı sadece İzmir'e değil, Türkiye'nin her
yerine siyasi çalışma yapmak üzere gitmelidir, kendisine hiç kimse
engel olmamalıdır. Siyasi faaliyetleri yasaklayıcı tavırlar her
zaman suçtur, bu suçu da hangi partiye mensup olursa olsun hiç
kimse de işlememelidir. DTP'nin kanunsuz hareketleri ayrı bir
takibin konusu olabilir ama onlar böyle yapıyor diye onlara karşı
bir mani olmak, engel olmak veya onları bir şehre sokmamak gibi
davranışları doğru bulmadığımı ifade etmeliyim.''
Bakan Arınç, DTP ile ilgili bir başka soruyu yanıtlarken de şöyle
konuştu:
''DTP'nin yanlış, sorumsuz davrandığını, çok hatalar yaptığını
söyledim. Ben Türkiye'de yaşayan milyonlarca Kürt kökenli
vatandaşlarımı düşünerek bunun yapılmaması gerektiğini söylüyorum.
Bu bölgede AK Parti oyların, yüzde 50'den fazlasını almıştır ve
Kürt kökenli vatandaşlarımız da sadece Diyarbakır'da, Batman'da,
Silvan'da yaşayan vatandaşlarımız değildir, Türkiye'nin her yerinde
Kürt kökenli vatandaşlarımız yaşıyor...
Türkiye'nin her yerinde yaşayabilirler, biz de Türkiye'nin her
yerinde bir Türk yurttaşı olarak yaşayabiliriz, bu vatan bizim. Ama
siz onları bir terör örgütünün mensubu olarak gösterirseniz, etnik
kimliğinden dolayı, bu çok büyük bir haksızlık olur, çok büyük bir
yanlışlık olur. Ben etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmasını
yanlış buluyorum, DTP'nin de bu kimlik üzerinden siyaset yapmasını
yanlış buluyorum ama bu yanlışlık onlara ait. Ve Türkiye'de yasal
olarak da faaliyetlerini sürdürüyorlar, kapatma davasının sonucunu
da hiçbirimiz bilmiyoruz. Dolayısıyla bu parti şu kadar milyon oyu
alarak parlamentoya gelmişse onun dışında, onlara oy vermeyen,
terör örgütünü reddeden, DTP'yi reddeden, İmralı'yı reddeden
milyonlarca insanımız var.
Siz şöyle bir denklemi Türkiye'de yerleştirirseniz, yani 'Kürt
eşittir PKK'lı', bu Türkiye için çok büyük bir haksızlık olur, çok
büyük bir kötülük olur, çok büyük bir suç olur, o insanlarımızı
kaybetmiş oluruz. Halbuki devletin yapacağı, vatandaşın yapacağı
iş, 'Kürt kökenli vatandaşım benimdir, kardeşimdir, canımdır,
başımın üstündedir ama terör örgütü kötüdür, çirkindir, terörist
kötüdür, çirkindir' diyebilmektir. Şimdi öyle laflar konuşursunuz
ki hafızalardaki algı benim söylediğim gibi olursa Türkiye bundan
çok şey kaybeder. Hiçbir siyasetçi, 'Kürt kökenli eşittir PKK'lı'
dememelidir, bu anlama gelecek hiçbir söz kullanmamalıdır. İmralı
ayrıdır, cezasını çeken bir suçlu var orada, örgüt mücadele edilen
bir örgüttür. Ama milyonlarca birbirimize akraba olduğumuz Kürt
kökenli vatandaşımız var. Bunlar devletine, vatanına bağlı,
kanunlara bağlı, işini yapmak isteyen, hayatını güzel ideme
ettirmek isteyen, Türkiye'nin geleceğini düşünen pırıl pırıl
insanlar. Siz bunları örgütün kucağına atarsanız, sözlerinizle ve
hareketlerinizle çok kötü bir hareket yapmış olursunuz. Ben onu
kastediyorum. Yoksa DTP'nin hataları boyunu bile aştı. ne yapalım?
Başka türlü hatalar yapan partiler var. Biz onlara 'yok olsun'
diyor muyuz?...''