Arınç'ı kızdıran gazeteciye destek

Abone ol

Yılmaz'ın gerekçesi şu.. Gazeteci soruyu sorarak, önemli bir siyasetçinin zayıf yönünü ortaya çıkardı....

Arınç'ı sinirlendiren gazeteci doğru mu yaptı? başlığıyla konuyu ele alan Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y Yılmaz'ın yazısı şöyle... TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın basın toplantısında karşılaştığı bir soruya, maka-mıyla bağdaşmayacak bir yanıt vermesini dün eleştirmiştim. Konu doğal olarak değişik okuyucu kesimlerinden değişik tepkiler aldı. Karşılaştıkları olaylara sadece taraftarı oldukları bir partinin gözlüğü ile bakanların eleştirilerini de övgülerini de ciddiye almıyorum.. Ancak bazı okuyucularımın dile getirdiği bir görüş var ki üzerinde durmak gerekiyor. Birçok okuyucum gazetecinin sorduğu bir soruyla muhatabını sinirlendirmeye hakkı olup olmadığını soruyor. Aynı sorunun sık sık tekrarlanmasının yaratacağı psikolojik etkenlerin Arınç'ın yanıtında etkili olabileceğini ve burada sorgulanması gerekenin Arınç'ın yakışıksız yanıtı kadar gazetecilerin davranışının da olması gerektiğini söyleyen okuyucular da var.. Önce şunu tekrarlamalıyım: Gazetecinin işi, soru sorduğu kişiyi memnun etmek değildir. Muhatabının hoşlandığı soruları sormaya bizim mesleğimizde "çanak soru sormak" denilir ki bu tür sorular sormayı alışkanlık haline getiren gazetecilere iyi gözle bakılmaz. Gerçeği aramak zordur Gazetecinin işi, gerçeği aramaktır. Buna ulaşmak için de bazen yanıtını bildiği soruları da sorabilir. Önemli olan gazetecinin o sorunun yanıtını biliyor olması değildir. O bildiği şeyi, haber kaynağının tekrarlaması, doğrulaması için de soruyu ısrarla sormaya devam edebilir. Gazeteci, sorduğu soruya aldığı yanıta karşı yeniden yönelteceği sıkıştırıcı sorularla muhatabının içini iyice açmasını hedefler.. Bunu başarabilenler iyi muhabir ya da iyi röportajcı sınıfına giren arkadaşlarımızdır.. Öte yandan kamusal alanda önemli görevleri olan kişilerin, nasıl insanlar oldukları, duygularına, sinirlerine hâkim olup olamadıkları gibi konular da bir gazetecinin ilgi alanına girer. Özellikle de seçilmiş olanlar... Çünkü halk, seçtiği ya da seçmediği siyasetçinin gerçekte nasıl birisi olduğunu böyle öğrenebilir ve bu bilgisini gelecek seçimlerde kararını doğru vermek için kullanır. Basının demokrasilerin "dördüncü gücü" olarak tanımlanmasının nedeni budur. Basın, halk adına sorgular, araştırır, bulduğu sonuçları okuyucusuna yansıtır. Bu, basının halk adına kullandığı bir tür "denetim" görevidir ve gücü bunu doğru yapabilmesi ile orantılı olarak artar ya da azalır.. Milliyet bunu çok yaptı Tansu Çiller'in ABD'deki malvarlığını Milliyet ortaya çıkardığında böyle bir görevi yerine getiriyordu. Ya da yine Milliyet'teki örneklerden yola çıkarsak, Koray Aydın'ın, Cumhur Ersümer'in, Güler İleri'nin bakanlıklarından istifasına yol açan haberler buna örnektir. Aynı şekilde İSKİ ve Ergun Göknel olayı, hayali ihracat olayları ve siyasi uzantıları, aklınıza gelebilecek bütün yolsuzluk olayları bu şekilde basının denetleme görevini doğru yerine getirmesi sonucunda ortaya çıkan gerçeklerdi. Türkiye'ye milyarlarca dolara ve ciddi bir ekonomik krize mal olan bankacılık yolsuzlukları da çok önceden basın tarafından dile getirilmişti. Halk olayları böyle öğrendi ve son seçimlerde büyük bir siyasetçi kadrosunu bu konulardaki ihmalleri nedeniyle cezalandırdı ve yeniden seçmedi.. Son yaşadığımız olayda gazeteci yanıtını bildiği bir soruyu ısrarla sorarak, önemli bir mevkide bulunan bir siyasetçinin kişiliğinin bilinmeyen bir yönünü görmemizi sağladı.. Övgüyü hak etti Bu yeni ortaya çıkan yön kimimiz için "küfürbazlık" olabilir... Kimimiz için de "sinirlerinin zayıf olması".. Bazılarımız "haklı olduğu bir konuda bir şey yapamamış olduğuna isyan etti" diye de yorumlayabiliriz.. Hangi yorumu tercih edeceği, herkesin kendisine kalmış bir şey.. Ama ortada bir gerçek var: TBMM Başkanı sinirlerine hâkim olamayabiliyor, herkesin içinde küfür edebiliyor, çok önemli gördüğü bir konuda bir "icraat" ortaya koyamamış olmanın acısını görevini yapmak isteyen gazeteciden çıkarmak isteyebiliyor.. "Halkın bunu öğrenmeye hakkı var" diyorsanız, gazeteciyi de "aynı soruyu defalarca sormaması lazımdı" diye de eleştirmemeniz gerekir. Gazeteci soruyu sorarak, önemli bir siyasetçinin zayıf yönünü ortaya çıkardı ve işinin gereğini yaptı. Eleştiriyi değil, övgüyü hak ediyor!

Günün Önemli Haberleri