Arınç Türkiye karşıtlarını not ediyor
Abone olMeclis Başkanı Bülent Arınç TBMM'nin açılışında konuştu. Arınç Türkiye'nin üyeliğini engellemeye çalışanları ibretle izlediklerini söyledi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, AB sürecinin en kritik günlerinin
yaşandığını belirterek, '''Artık dürüstlük, adillik ve objektiflik
sınavında olan Avrupa'dır. Aklı selim her insanı şaşırtan ve
hayrete düşüren politik manevralarla bizim üyeliğimizi engellemeye
çalışanları ibretle izlemekteyiz ve not etmekteyiz''' dedi. TBMM,
22. Dönem 4. Yasama yılına başladı. TBMM Genel Kurulu, Bülent Arınç
başkanlığında toplandı. Arınç, birleşimi açtıktan sonra yaptığı
sunuş konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesini ve
halkını temsil eden Yüce Meclis'in 85 yıldır görevini sürdürdüğünü
belirterek, ''Bugün yeni başlayacağımız 4. Yasama Yılı'yla birlikte
bu onurlu görevi daha nice yıllar hakkıyla yerine getireceğimizi
diliyorum. Geçtiğimiz 3 yasama yılında Yüce Meclisimiz son yılların
en büyük reformlarını gerçekleştirmiş ve tarihe önemli bir not
düşmüştür'' diye konuştu. Türkiye'nin, büyük bir değişim ve
demokratikleşmeyi de beraberinde getiren bu reformlar sayesinde,
bütün dünyada hayranlık uyandıran bir ülke konumuna geldiğini
vurgulayan Arınç, ''Bunlardan daha önemlisi, siz değerli üyelerin,
çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize özgür, onurlu, demokrat ve
kendine güvenen bir ülke bırakmış olmasıdır. Bu, her şeyden daha
önemli ve daha kıymetlidir. Eminim ki tarih, 22. Dönem Meclisi'ni,
onun değerli üyelerini müstesna bir dille gelecek kuşaklarımıza
anlatacaktır'' görüşünü kaydetti. Yeni yasama yılında, geçmiş
dönemlerde olduğu gibi yine ülkeyi ileriye götürecek çalışmalar
yapmaları gereğini ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
''Demokratikleşmede, özgürlüklerde ve değişimde yeni açılımlar,
yeni alanlar oluşturmalıyız. Yaşadığımız geçici sorunlar bizi, elde
ettiğimiz özgürlüklerden taviz vermeye zorlasa da asla geri adım
atmamalıyız. Tüm dünyanın büyük sorunu, ülkemizin de yıllardır
acılar çekmesine neden olan terörizm bizi özgürlüklerimizi
kısıtlamaya zorlayabilir. Ama özgürleşen Türkiye; daha çok
demokrasiye sahip olan Türkiye, bu sorunların üstesinden kolaylıkla
gelecektir. Dünyada hiçbir ülke özgürlükleri daraltarak, baskı
yaratacak kanunlar çıkartarak terörün üstesinden gelememiştir.''
Arınç, ihtiyaç duyulanın, özgürlükleri koruyarak, halkın huzurunu
sağlayarak terörle tavizsiz mücadele etmek olduğuna işaret ederek,
''Burada sağlamamız gereken şey, bir milli şuur ve dayanışma
ruhudur''dedi. Halkın kutsal duygularını, milli duygularını ve
hassasiyetlerini tahrik ederek ülkenin bir toplumsal çatışmaya
girmesini isteyen marjinal gruplar olduğunu belirten Arınç, burada
Meclis'e büyük görevler düştüğünü vurguladı. ''Teröre ve onun
arkasındaki güçlere en güzel cevabı bu Meclis vermelidir. Birarada,
dayanışma içerisinde tek bir yumruk olarak terörün ve
destekçilerinin üzerine gitmeliyiz. Bu, aynı zamanda Meclisimizin
birinci derecede görevidir'' diye konuştu. ''SİLAH KULLANMA
SORUNU...'' Arınç, milletvekillerinin topluma öncü olma misyonu
bulunduğunu, bu yüzden buradan sergilenecek her tutumun halk
üzerinde büyük etki yarattığını ifade ederek, milletvekillerine,
''Genel Kurul'daki konuşmalarınız, halkla ilişkilerdeki
kabulleriniz; halkın arasındaki davranışlarınızdan, basın önündeki
beyanlarınıza kadar, her davranışınızın ne kadar önemli olduğunu,
halkı ne kadar etkilediğini unutmayınız'' diye seslendi. Halkına
öncülük eden, liderlik eden, örnek olan birer milletvekili olarak
daha hassas davranılmasının önemine işaret eden Arınç, buna örnek
olabilecek sorunlar yaşadıklarını hatırlattı. Yaz döneminde meydana
gelen silah kullanımıyla ilgili olayların adeta trajediye
dönüştüğüne, rasgele kullanılan silahlar yüzünden çocuk, genç ve
birçok masum insanın hayatını kaybettiğine değinen Arınç, şunları
söyledi: ''Bir insan hayatı bu denli anlamsız bir davranışla son
bulamaz. Bu, toplumda çok derin üzüntü ve kaygı uyandırmıştır.
Üzülerek belirteyim ki bazı milletvekillerimizin adının da bu
olaylarda anılması, sorunu daha da büyütmüştür. Halkımız, sivil
toplum örgütleri bizden çözüm bulmamızı istemişlerdir. Sizlerin bu
konuda daha aktif davranmasını ve topluma öncülük etmesini istirham
ediyorum. Meclisimize silahsız gelerek ortaya çıkan toplumsal
duyarlılığa destek vermenizin yanı sıra 'silahsız bir yaşam' için
halkımızı teşvik etmeniz gerekir. Artık boş yere ve anlamsız bir
eylem yüzünden insanlarımızın ölümünü engellemeliyiz. Sevinçlerini,
masum insanların ölümüne neden olacak silahlarla kutlayan bir
toplum olamaz. Bunu, halkımıza bizzat sizin anlatmanız gerekir.''
''AB SÜRECİNDE EN KRİTİK GÜNLER...'' Arınç, Türkiye'nin AB üyelik
sürecinde en kritik günlerini yaşadığını, bu hafta Avrupa
Parlamentosu'nda yapılan görüşmeler, tartışmalar, alınan kararlar
ve taleplerin, zaten zor geçen üyelik görüşmelerinin daha da
zorlaştığını gösterdiğini kaydetti. Görüşmelerin Türkiye'deki
yansımalarının kaygı verici olduğuna işaret eden Arınç, halkın
Türkiye'ye karşı uygulanan çifte standardı anlamakta zorlandığını,
sivil toplum örgütleri, iş çevreleri, bilim adamları ve
siyasilerin, yapılan haksızlıklara isyan ettiğini vurguladı.
''Bunda da haklıdırlar'' diyen Arınç, Türkiye'nin üyeliğinin,
sıradan bir üyelik olmadığının unutulmaması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin konumunun başka aday ülkelerden çok farklı olduğuna,
Türkiye'nin büyük bir devlet ve dengeleri derinden etkileyecek bir
güce sahip bulunduğuna işaret eden Arınç, bu dengelerin değişmesini
istemeyen çevrelerin üyeliğe itiraz etmeleri, zorluklar
çıkarmalarını normal karşılamak gerektiğini söyledi. Arınç,
''Üyeliğimize karşı çıkanlar ne bizi anlamışlardır, ne de artık
dünyanın politik sisteminin değiştiğini, dengelerin farklılaştığını
görebilmişlerdir'' dedi. Avrupa'nın büyük bir kararın arifesinde
olduğunu söyleyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Avrupa, ya
bizim üyeliğimizi kabul ederek dünyanın geçirdiği değişime ayak
uyduracak ve daha da güçlenecek ya da bizim üyeliğimizi
engelleyerek kendi içine kapanıp eski, nostaljik bir birlik olarak
kalıp, dünya siyasetindeki etkisini kaybedecektir. Türkiye'nin
üyeliği, doğu ile batının buluşması demektir. Türkiye'nin üyeliği,
medeniyetlerin buluşması demektir. Eğer medeniyetler çatışmasını
engellemek isteyenler varsa bizim üyeliğimizi desteklemelidir. Ama
üzülerek görüyoruz ki bazı ülkeler, iç politikaları için bu büyük
değişimi ve buluşmayı feda etmektedirler. Oysa bu ülkeler,
gelecekte yerel politikaları önceleyen devletlerin, global
siyasette yerinin olmadığını anlayacaklardır. Öte yandan, bizim
üyeliğimiz konusunda sorun çıkartan bu çevreler, uluslararası
ilişkiler açısından mantıksız kabul edilebilecek şartlar öne
sürerken, bir de sözde Ermeni soykırımı gibi, tarihin sayfalarında
tozlanmış tezleri önümüze koşul olarak koyuyorlar. Yıllardır
önümüze getirilen bu anlamsız ve gayri ciddi tezi anlamakta artık
zorlanmıyoruz. Zira bunun bir kasıtlı tutum olduğunu düşünüyoruz.
Buradan son bir kez ve en net biçimde tekrar ediyoruz; Türkiye'nin
tarihinde utanılacak hiçbir davranışı olmamıştır. Bizden böyle bir
suçu kabul etmemizi bekleyenler, bu Meclisi ve onun temsil ettiği
halkını tanımıyorlar. Bu Yüce Meclis, tarihinde işlemediği bir
suçu, sırf AB üyesi olmak için kabul edecek kadar onurunu ve
haysiyetini kaybetmemiştir, kaybetmeyecektir.''