Arınç: Olaylara katılan 11 illegal örgüt var
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gezi Parkı olaylarına katılan 11 illegal örgüt olduğunu açıkladı. <br/>Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görü...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gezi Parkı olaylarına katılan
11 illegal örgüt olduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen Başbakan Vekili ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, görüşmenin ardından Taksim Gezi Parkı
olaylarına ilişkin Yeni Başbakanlık Binası’nda basın toplantısı
düzenledi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını
cevaplayan Arınç, "Olayların bu noktaya gelmesinde üslup sorunu
olduğunu düşünüyor musunuz? Başından beri hükümetiniz böyle bir
tavır takınılsaydı olaylar bu noktaya gelir miydi?" şeklinde soru
üzerine, "Üslup şüphesiz önemli. Her birimizin kendi üslubu bence
kendisi için de toplumda kazandığı değer itibariyle önemli.
Siyasetçiler için de çok önemli, iş adamları için de çok önemli.
Eskiler derler ki ’Üslubu beyan ayniyle insan’. Bir insanın ne
olduğunu anlamak için üslubuna da bakmak lazım. Bu konularda belli
hedefleri veya belli şahısları ortaya koyma çabalarını ben doğru
karşılamam, hepimiz yanlış yapabiliriz. Hepimiz üslubumuzla sert ve
kırıcı olabiliriz. Hatta bunu bir siyaset tarzı olarak
benimseyenler de olabilir. Öfkeyi de bunun içerisinde koymak mümkün
olabilir. Ama doğru olan elbette demokrasi içerisinde yöneten
insanların üsluplarının çok daha yapıcı, çok daha olgun, çok daha
kuşatıcı ve kucaklayıcı olmasıdır. Ben bunda ne kadar başarılıyım
bilmem, ama hepimizin bu konulardaki dikkatine önem verdiğini ifade
etmek istiyorum. Elbette olaylar ilk başladığında bunun çığırından
çıkabileceğini, illegal örgütlerin işin içerisine karışabileceğini
düşünmüş olabilirler. Buna dikkat çekmek için veya kendi siyasi
çevremizi bu konu etrafından uyarmak amacıyla farklı bir üslup
kullanılmış olabilir. Ama Türkiye’ye veya 76 milyon insana karşı
kullanacağımız üslubun herkesi kuşatıcı, ayrıştırıcı olmayan,
ötekileştirici olmayan, birilerini diğerlerinden daha aşağıda, daha
yukarıda görmeyen, hiç kimsenin özel yaşam tarzına saldırı
mahiyetinde olmayan bir üslup biçiminde olmamız lazım... Bugün
geldiğimiz noktayı meşru göstermek mümkün değil. Bu çevre
duyarlılığı olmaktan çıktı, ’ambulansın içinde polis var mı’
diyerek ambulansı yakmaya kadar vardı. Hiçbir çevre duyarlılığı
olan insanın bu vahşeti, bu barbarlığı onaylayacağını düşünmüyorum"
cevabını verdi.
Ankara’daki gösterilerde polisin havaya ateş açması sonucu
yaralanan Ethem Sarısülük isimli vatandaşın durumunu hatırlatarak,
"Onun durumu nedir, havaya ateş açan polis hakkında işlem yapıldı
mı?" şeklindeki soru üzerine Arınç, "Bu ismi biliyorum. İlk
olaylarda yaralanan bir arkadaşımız. Şu anda yoğun bakımda,
tedavisi devam ediyor. Biz dün akşam ilgili bütün bakanlarımızı,
MİT Müsteşarını, Emniyet Genel Müdürü’nü de saat 07.00’de 12.00’ye
devam eden bir toplantıda olayları tahlil etmelerini, analiz
yapmalarını, şu andaki durumun ne olduğunu, bu olayların bitmesi
konusunda hangi tedbirleri aldığımızı paylaştım" dedi.
"ÇÖZÜM SÜRECİ SAĞLIKLA GİDİYOR, BUNDAN KİMSENİN ŞİKAYETİ YOK"
Genelkurmay Başkanlığı’nın "sınırda açılan taciz ateşi nedeniyle
bir askerin yaralandığı" yönündeki açıklaması hatırlatılarak, "Bu
saldırı çözüm sürecini tehlikeye atıyor mu?" sorusuna yönelik
Arınç, "Çözüm süreci bence sağlıkla gidiyor. Bundan kimsenin
şikayeti yok. Ancak Genelkurmay Başkanlığı zaman zaman bu
açıklamayı yapar, o da görevi sürecindendir. Yani çözüm süreci
başladı diye Türkiye’de kurumlar işlerini tatil etmiş durumda
değil. Sürecin başarılı bir şekilde devam etmesi, Türkiye’de 5-6
aydır terör eylemlerinin olmaması, silahların bırakılması ve ülke
dışına çıkılması bunlar Türkiye’de herkesin beklediği, özlediği bir
noktaydı. Bu konu ayrı bir konu. Şüphesiz silahlı eylem yapmak
isteyen gruplar olursa, giriş çıkışlar olursa veya Türkiye’nin
güvenliğine zarar verecek bir takım hazırlıklar olursa elbette
Genelkurmay Başkanlığımız değil bütün kolluk güçlerimiz de kendi
görevinin bilincindedir" ifadelerini kullandı.
"POLİSİMİZE GAZ KULLANMAMALARI TALİMATI VERİLMİŞTİR"
"Polisler bu ülkenin yabancısı değil" diyen Arınç, "Şehit gazi
olduğu zaman üzüldüğümüz insanlar. Terörle mücadelede ve güvenlik
görevlerini yaparken olaylar sebebiyle üzüldüğümüz kendilerini
kucakladığımız bu memleketin evlatları. Bunlar ağır bir görev
yapıyorlar, aşırı şiddet kullanabiliyorlar. Şu karara da vardık.
Pasif durumdalar, yani karşı taraftan bir şey gelmedikçe oldukları
yerde saatlerce ve sabırla bekliyorlar. Bir fiili saldırıda sadece
kalkanlarını kullanıyorlar. O yetmezse su sıkıyorlar ama kendi
canları, hayat mevzu bahis olunca gaz kullanıyorlar. Kendilerine
meşru müdafaa durumunda kalmadıkça gaz kullanmamaları talimatı
verilmiştir. Ama bunu fırsat olarak bazı fotoğraflarda ve kamera
kayıtlarında görüyoruz ki polislerimize ağır hakaretler yapılmakta,
ölmeleri istenmektedir, fiili saldırılar olmaktadır. Yaralı
sayısına baktığımız zaman neredeyse üç misli polis memuru
bulunmaktadır. Bu insanlar 5 günden beri uyumadan güvenlik görevi
içindeler. Bunlar bu milletin, bu memleketin çocukları" şeklinde
konuştu.
"BEN İSTEDİĞİMİ YAPARIM SEN BANA KARIŞAMAZSIN’ DÜŞÜNCESİ HİÇBİR
DEMOKRASİ DE YOK"
Arınç, bir gazetecinin, "Göstericilerin ’özür talebi’ konusunda
düşüncelerinizi alabilir miyiz? Eğer olayları dindirecekse Sayın
Arınç özür diler mi?" şeklindeki sorusu üzerine ise, "Özür
dilenmesi eğer çok haklı gerekçeler varsa bir erdemdir ama bu
kelimeleri hükümete söyleterek, bir başbakan vekiline söyleterek
bundan farklı anlamlar çıkmasın. Ben sözünün eri bir insanım"
dedi.
Göstericilerin üzerine şiddetle gidildiği zaman daha büyük bir
azimle geldiklerini vurgulayan Arınç, "Demokratik bütün tepkilere
biz varız. Ama demokratik tepkilerin demokratik yöntemlerle olması
asıldır. Yasa dışı yollarla demokratik taleplerde bulunmak doğru
değil. Bir insanın iki dili olur: Ya siyasetin ya şiddetin dilini
kullanırsınız. Şiddetin dilini kullanırsanız kimse sizin
taleplerinizin ne olduğuna bakmaz. Terörle bunu ayırt etmeye
çalışırken kullandığımız bir sistemdir bu. Terörle Mücadele
Kanunu’ndaki propaganda maddesini değiştirdik. Şiddete yöneltmeyi
suç kabul ettik. Bu bütün hukuk sistemlerinde vardır. Şiddetle bir
yere varamazsınız ve devletin gücü karşısında hepiniz ezilirsiniz.
Ama demokratik yöntemlerle bu düşüncelerinizi anlatabilirsiniz.
Gösteri yapabilirsiniz, bağırıp çağırabilirsiniz. Bütün bunlara
tahammül edecek bir hükümetiz biz. Çünkü kendi özel hayatımızda da
geçmiş siyasi hayatımızda da bütün bunların hepsini yaşadık. Ben 40
yıldır siyasetin içindeyim, terk edilmiş, itilmiş kakılmışlık
duygusunu yaşayan bir insanım. Eşimle kendimle hayat tarzımla
düşüncemle reddedilmiş, göz ardı edilmiş bir insanım. Ama biz
bugüne kadar kavga etmeyi hiç düşünmedik. Refah Partisi kapandı
isyan etmedik, Fazilet Partisi kapandı dağa çıkmadık. Demokrasi
içerisinde çare ve çözüm aradık. Milletimiz demokrasiyle de bütün
bu hakları bize verdi. Şimdi bizim geçmişte yaşadığımız tüm
sıkıntıları birileri paylaşmak istiyorsa onu anlarım. Ama her
birimizin özgürlüğü bir başka arkadaşımızınkiyle sınırlı. ’Ben
istediğimi yaparım sen bana karışamazsın’ düşüncesi hiçbir
demokrasi de yok" değerlendirmesinde bulundu.
"ÖZÜR DİLİYORUM"
İstanbul Yeniköy’de bir dostunun nikahına gittiğini hatırlatan
Arınç, başından geçenleri şöyle aktardı:
"Nikah şahidiyim. Yoldan geçen tencerelerine vura vura eylem yapan
insanlarımız bizi gördüler. Nikah kıyılıyor, dışarıda toplanma
arttı. Ben kendi adıma bir şeyden korkmam sadece üzülürüm. Ama
düşünün ki düğünün sahiplerini, davetlileri. Onların gecelerini
heba etmeye kimin hakkı var, onları gecelerinde mutsuz etmeye kimin
hakkı var arkadaşlar? Beni protesto edebilirsin, beni bulduğun bir
yerde bunu yap, yeter ki fiili saldırı olmasın. Her şeyi söyle
dinlerim, her türlü demokratik protestoyu yap dinlerim ama içerine
bin kişi var, gecelerini zehir etmeye hakkın var mı senin. Elli
kişi olan grup, bin kişiye çıktı sonra bu biraz daha arttı ve bütün
düğün boyunca bu gürültü, bu kavga devam etti. En basitini size
söylüyorum."
Arınç, "O ilk olayda çevre duyarlılığıyla hareket edenlere karşı
yapılan aşırı şiddet gösterisi yanlıştır, haksızdır o
yurttaşlarımdan özür diliyorum. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim ama
sokaklarda tahribat yapanlar, insanların özgürlüklerine engel
olmaya çalışanlara bir özür borcumuz olduğunu düşünmüyorum. Toplum
bunları tasfiye edecek noktadadır" ifadelerini kullandı.
JOHN KERRY’E CEVAP
"ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin tepkisini nasıl
yorumluyorsunuz?" sorusuna Arınç, "Dış basında fevkalade
dezenformasyon var. İsimlerini zikretmeye gerek yok. Türk basınının
gösterdiği duyarlılığı maalesef dışarı bir takım uluslararası
televizyon ve kanallar aynı şekilde göstermediler. Bu Türkiye’ye
karşı hasmane bir tutumdur. Ancak basın özgür. Bu konuda
yazacaklarını çizeceklerini bizim tayin etmemiz veya bizim belli
bir çerçevede bunu oturtmamız mümkün değil. Dışarıdaki televizyon
kanalları yanlı neşriyat yapıyorlar. Önce şuna bakmamız lazım.
Türkiye’de yaşanan bu olayları bazı gaflet içindeki insanlar, bir
Arap baharına benzetme gayreti içinde. Ne kadar uğraşsanız böyle
bir şey mümkün de değil doğru da değil. Türkiye’nin şartları
itibarıyla bir takım ülkelerde yaşanmış olan, adını biz koymadık
ama bir bahardan bahsediliyorsa bu çok yanlış olur. Türkiye’de
yaşanan olayları Wall Street’in işgaline neden benzetmiyorsunuz? O
eylemlerde Amerikan polisinin takındığı tavrı o televizyonlar
gündeme getirebilir, onlar getirmezse bizim televizyonlarımız
getirmesi lazım. O zamanki Amerikan yetkililerinin yaptığı
açıklamaları bugün Kerry’nin açıklamalarıyla yan yana getirdiğiniz
zaman, kendi ülkenizde olup bitenlere öyle de Türkiye’de olup
bitenlere niçin öyle bakıyorsunuz deme hakkımız olabilir mi?
Türkiye’de yaşanan bir olay İngiltere’de de oluyor. İspanya’da,
İtalya’da ve Yunanistan’da da oluyor... Kerry veya bir başkası, kim
olursa olsun Türkiye’de yaşanan olayların onlarcasının kendi
ülkelerinde oluyor. Hükümetimiz, devletimiz güçlüdür. Sokak
olaylarına pabuç bırakacak noktada değiliz. 76 milyon büyük bir
sükunetle ama üzülerek olayları takip ediyor ve onlara minnet
borcumuz var. Biz sokaktakilerle baş ederiz. Dolayısıyla Kerry’nin
veya Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün bir şekilde olaylara bakış
tarzı belli bazı basın organlarındaki tavırla eşit durumdadır.
Onların maksatları farklı olabilir. Türkiye’nin dış itibarını
azaltmaya yönelik bir çaba içinde olabilirler. Bağırmak, bastırmaya
kalkmak, yok saymak, görmezden gelmez güçlü bir iktidarın yapacağı
şey değildir, doğrusu biz de onu yapıyoruz" karşılığını verdi.
"TWEETLERE GİRİN, ABD’DEKİ MERKEZDEN SERVER KULLANARAK TALİMAT
YAĞDIRANLARA BAKIN, ONLAR OLAYLARIN ASIL FAİLLERİDİR"
Ankara’da portakal gazı kullanıldığına dair iddiaların
hatırlatılması üzerine ise Arınç, "Bazı merkezlerden olayların
yönlendirildiğini biliyoruz. Asparagas haberlerle toplumda panik
yaratmak amacıyla yalan haberler yayınlandığını biliyoruz. Aslında
ne kadar demokrat olduğumuzu gösteren imkanlar var, bunların
hepsini kapatmak mümkün. Erişimini engellemek mümkün. Tweetlere
girin, ABD’deki merkezden server kullanarak talimat yağdıranlara
bakın, onlar olayların asıl failleridir. ’Şu kadar kişi yaralandı,
öldü, filan hastanede şu kadar genç var, gençler eziliyor’ bütün
bunları görmek mümkün" diye konuştu.
"Polisin bilmem ne gazı kullandığını söyleyenler var" diyen Arınç,
"Aynen 27 Mayıs olaylarından önce üniversite ’öğrencileri
öldürüldü, kıyma makinelerinde kıyıldı’ gibi saçma sapan ahlaksız
haberlerin internet dünyasında yayınlandığını biliyoruz. Çevik
kuvvetin şu veya bu şekilde davrandığına dair, polisle ilgili
soruşturmalar yapılıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"BAŞBAKAN İLE BİR TEMASIM OLMADI"
"Cumhurbaşkanıyla görüşmenizden sonra başbakan ile bir temasınız
oldu mu?" sorusu üzerine ise Arınç, "Başbakan ile bir temasım
olmadı. Akşam bilgileri aktardım. Bugün için Sayın
Cumhurbaşkanımızı ziyaret edeceğimi belirttim. Her şeyi olumlu
buldu. Benim konuşma üslubumu, düşüncelerimi esasen Sayın
Başbakanım bilir, bana bu yetkiyi verirken de bu sorumluluğu
vermişti... Konuştuğumuz konu hükümetimizin bu konudaki
düşünceleridir. Bunun için ayrıca bir teyide ve desteğe ihtiyaç
yoktur. Unutmayın ki Sayın Cumhurbaşkanımız bulunduğu makam
itibariyle çok önemli bir yerde. Türk devletini temsil ediyor, Türk
milletinin birliğini temsil ediyor. Anayasa’da 102-103-104
maddelerde geniş yetkileri var, bu yetkilerini kullanabiliyor.
Türkiye’deki tüm organların çalışmalarının organize olması için
çaba gösteriyor... Cumhurbaşkanımız hemen hemen her konuda yapıcı
bir rol oynuyor, yapıcı bir konuşma yapıyor. Siyasi partilerin
liderlerini davet ediyor. Türkiye’nin meselelerini daha geniş bir
perspektiften bakarak çözmeye çalışıyor. Bunu takdirle karşılamak
gerekir. Kapıdan çıktığım zaman ’Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatlarını aldım’ sözünü hiç kimse yanlış anlamasın. Sayın
Cumhurbaşkanımız bugün itibariyle bize talimat verecek noktadır.
Siyaset böyle bir şeydir. Ben 2005’te TBMM Başkanı’ydım. İslam
Konferansı’na Sayın Sezer’in gitmesi gerekiyordu, gitmedi. Ben
gittim. Türkiye adına bir konuşma yaptım. Sayın Abdullah Gül o
zaman dışişleri bakanıydı ve benim üç arkamda oturuyordu. Şimdi ben
başbakan yardımcısıyım, Sayın Abdullah Gül bizim Cumhurbaşkanımız,
o benim 10 metre şimdi önümde" cevabını verdi.
Arınç, Gezi Parkı olaylarına katılan 11 illegal örgütün bulunduğunu
belirterek, bu örgütlerin isimlerini zikretmek istemediğini
vurguladı.
(İHA)