Arınç da Kürt sorunu tanımını yaptı
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın ardından TBMM Başkanı Bülent Arınç da 'Kürt sorunu' nitelemesi yaptı. Arınç, sorunun çözümü için ciddi ve cesur adımlar gerektiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ardından Meclis Başkanı Bülent
Arınç da 'Kürt sorunu' nitelemesini kullandı ve sorunun çözümü için
ciddi ve cesur adımlar atılması gerektiğini söyledi.
Dünya Barış Günü nedeniyle sivil toplum örgütlerini kabulünde
konuşan Arınç,
"Kürt sorunu adına takılmadan çözülmesi gerekiyor. Sorun ciddi bir
sorundur. Siyasi istismar ve politik malzeme yapmadan çözülmesi
gerekiyor" dedi.
'Sorunun çözümünde muhatabın terör örgütü ve lideri değil,
Türkiyeli Kürt kökenli vatandaşlar' olduğunu söyleyen Arınç, çözüm
için cesur adımlar atılması gerektiğini söyledi.
Meclis Başkanı Arınç, Kürt sorununun yanısıra inanç özgürlüğü
konusunun da Türkiye için önemli bir problem olduğunu ifade
etti.
"İnanç hürriyeti konusunda da cesur adımların atılması gerekir.
Bugün binlerce insan bu yüzden mutsuz, huzursuz. Onlar için de
ciddi adımlar atılması gerekir" diyen Arınç, ülkenin ve milletin
geleceği için sorunlara tek tek çözüm bulunması gerektiğini
vurguladı.
'Kürt sorunu' nitelemesi
Erdoğan'ın nitelemesiyle başlayan ve Milli Güvenlik Kurulu
gündemine giren 'Kürt sorunu' konusundaki süreç şöyle işledi:
10 ağustos 2005:
Açıklamanın üzerinden bir hafta bile geçmeden Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, PKK’ya ‘silah bırak’ çağrısı yapan aydınlarla biraraya
geldi.
12 ağustos 2005:
Ardından Erdoğan'ın Diyarbakır gezisinde söylediği ‘Kürt sorunu
herkesin, herkesten önce de başbakan olarak benim sorunumdur’
sözleri geldi.
11 - 18 ağustos 2005:
Eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve
Orhan Doğan’ın oluşturduğu Demokratik Toplum Hareketi ise,
‘Erdoğan’ın yaptığı açılımın yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu’
belirterek, PKK’yı koşulsuz ve süresiz silah bırakmaya çağırdı.
19 ağustos 2005:
Çok geçmeden terör örgütü PKK’dan bir aylık eylemsizlik kararı
geldi. Örgüt, kararın Erdoğan’ın son dönemdeki girişimlerine cevap
niteliğinde olduğunu belirtti.
Ancak 1993, 1995 ve 1998 yıllarında da tek taraflı eylemsizlik
kararları alan, daha sonra bu kararları bozan PKK'nın son kararı,
siyasal hak elde etmek ve İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan’ın
serbest kalmasını sağlamak için atılan bir adım olarak
görülüyor.
21 ağustos 2005:
PKK'nın eylemsizlik kararı eleştiri oklarını bir kez daha Erdoğan’a
yöneltti. Tepkiler artınca Başbakan ‘Kürt sorunu’ ve ‘PKK terörü’
arasındaki ayrıma dikkat çekti ve ikisini birlikte ele almanın
mümkün olmadığının altını çizdi.
Tartışmalar sürerken önce Bakanlar Kurulu, ardından da Milli
Güvenlik Kurulu toplanarak terör ve Kürt sorunu konularını masaya
yatırdı.
22 ağustos 2005:
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan Hükümet Sözcüsü
Cemil Çiçek, Türkiye'nin üniter bir devlet olduğunu, Erdoğan'ın
Diyarbakır'daki konuşmasının bu çerçevede değerlendirilmesi
gerektiğini söyledi.
"Başbakan'ın konuşması anayasanın 3'üncü ve 66'ıncı maddeleri
kapsamında değerlendirilmeli" diyen Çiçek, muhalefeti 'gölgeye taş
atmak'la suçladı.
23 ağustos 2005:
Milli Güvenlik Kurulu'ndan çıkan bildiride ise PKK'nın adı telaffuz
edilmedi, ancak terörle mücadeledeki kararlılığa dikkat
çekildi.
Bildiride, "cumhuriyet hükümetlerinin öncelikli hedefi anayasada
öngörülen görevleri yerine getirerek bu amaca ulaşmaktır. Ulusun
bağımsızlığı ve tümlüğü ile ülkenin bölünmezliğinin korunarak bu
hedefe ulaşılacağı da kuşkusuzdur" denildi.
Kaynak: