Arınç basını topa tuttu
Abone olTBMM Başkanı Bülent Arınç, Tunceli ve Lenin haberleriyle ilgili basına sert eleştiriler yöneltti.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Her kurum ve kuruluş kendilerini
sorgulamaya başlıyor. Bence sıra geldi ve geçiyor, basınımız da
kendini sorgulamalıdır'' dedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç,
Rusya'daki temaslarının son gününde, Türk gazetecilerle bir araya
geldi. Gazetecilerle birlikte kahvaltı yaparak sohbet eden Arınç,
burada soruları cevaplandırdı.
Arınç, Tunceli'deki Rehabilitasyon Merkezi'nin açılışında halk
oyunları ekibinin başı kapalı gösterisine ilişkin haberlerle ilgili
olarak, yıllardır açılışlara katıldığını belirterek, ''Kızların
başı açık mıdır, kapalı mıdır doğrusu bunu bir kenara yazma
ihtiyacı da duymadım'' dedi.
''BASININ İÇİNDE BULUNDUĞU ACIKLI DURUM...''
Bu tür konuların tartışılmaması gerektiğini vurgulayan Arınç, şöyle
devam etti: ''Kaldı ki o gün minik yavruların yanı sıra ablaları da
gösteri yaptı. Birbirlerinden farklı kıyafet giymişlerdi.
Geleneksel, yöresel kıyafetler içinde bu yavrularımızı hep beraber
alkışladık. Bunu bir büyük mesele haline getirmek dünyada herhalde
sadece Türkiye'de vardır. Bu basınımızın içinde bulunduğu acıklı
durumu ortaya koyar. Haberin algılanış biçiminde sadece Türkiye'de
belki sadece belli gruplara mahsus belli bir anlayışı ortaya
koymaktadır. Folklor oynayan çocukların kıyafetleri bugüne kadar
Türkiye'nin hiçbir yerinde tartışılmamıştır, Tunceli'de de
tartışılmamalıdır.''
''BASININ NAMUSU''
Tunceli'deki haberlere tepki olarak Vali, Belediye Başkanı,
milletvekilleri, özürlüler derneği ve konfederasyonu başta olmak
üzere 7-8 kişi ve kuruluşun tekzip yayınladığına işaret eden Arınç,
şunları söyledi: ''Turnusol kağıdını ortaya koyuyoruz; bu olayı
büyüterek bir haber haline getirip, buradan rejim aleyhine,
cumhuriyet aleyhine, laiklik aleyhine bir sonuç çıkarmaya çalışan
gazetelerimizin hiçbirinde bu yapılan tekzip ve yalanlamaların
hiçbiri yer almadı. Bu bir felaketi, basınımızın sorumsuzluğunu
ortaya koyuyor. Bu medyanın haber verme, haberi algılama biçiminde
ne kadar büyük bir zaafa düştüğünü ortaya koyuyor. Madem bunu ciddi
buldunuz, haber yaptınız, o zaman bu habere tekzip gösteren kişi ve
kuruluşların yalanlamasını niçin neşretmiyorsunuz. Haber namusu
veya habere karşı gösterilen ilgi; buna karşı gönderilen,
yayınlanması istenen tekziplerin aynı dürüstlükte aynı gazetelerde
yer almasıdır.''
''LENİN'LE İLGİLİ ESPRİLİ CEVAP VERDİM''
Tunceli'deki haberin bir benzerini Moskova ziyaretinde de gördüğünü
anlatan Arınç, Lenin'in mozolesini ziyaret öncesi şaka yollu
sorulan bir soruya, kendisinin de esprili bir cevap verdiğini
söyledi. Arınç, ''Bizler, yani suratı asık, daima resmi söylemlerde
bulunan, önündeki yazılı metni okuyan insanlar değiliz. Bir espri
yaptım ve arkadaşıma da bunun bir espri olduğunu, yayınlanmamasını
da rica ettiğimi ifade ettim'' dedi. Bunu söylemesine rağmen, bu
konuşmanın bir gazetenin neredeyse birinci sayfasını dolduracak bir
haber haline dönüşmesini yadırgadığını dile getiren Arınç, ''Bizim
için her şey haberdir'' yönünde bir anlayış olduğunu kaydetti.
''DÜRÜST BİR DAVRANIŞ DEĞİL''
Bu haberde, doğrudan doğruya bir düşünceyi, bir fikri ifade
etmediğini, konuşmalar sırasında espri yaptığını vurgulayan Arınç,
''Bazen mikrofonların açık olduğunu unutursunuz, yanınızdakilerle
espri yaparsınız. Bunu bir başkası duymuştur. Yani bu özel
konuşmayı, dertleşmeyi veya birisi hakkındaki konuşmayı bizim
haberimiz olmadan bir şekliyle buradan alıp haber şeklinde
yayınlamak dürüst bir davranış değildir. Bu bir espridir. Bu espri
zaman zaman yapılır. Zaman zaman başka şeyler de söylenebilir.
Yazılmaması rica edilmişse, yazılmaması gerekir diye düşünüyorum''
diye konuştu.
''HABER NEDİR? NASIL OLMALIDIR?''
''Belki de bu vesileyle Türkiye'de Lenin hayranı bazı
arkadaşlarımızın aradan yıllar geçmesine rağmen az da olsa mevcut
olduğunu görme imkanımız oldu'' diyen Arınç, şunları kaydetti:
''Kaldı ki bu esprilerin çok daha fazlasını Rus meslektaşlarımızla
sizin olmadığınız yerde yapıyoruz. O bakımdan hiç üzerinde
durulacak bir şey değil. Ama ben basın adına bir üzüntümü ifade
ediyorum. Türkiye'de herkes, her kuruluş, büyük bir değişim ve
dönüşüm yaşıyor. Her kurum ve kuruluş kendilerini sorgulamaya
başlıyor. Bence sıra geldi ve geçiyor basınımız da kendini
sorgulamalıdır. Haber nedir? Nasıl olmalıdır? Haber kişilik
haklarına saygılı olmak zorunda mıdır değil midir? Haberin objektif
oluşu hangi ölçütlerle sağlanmalıdır?
Veya bir habere karşı açıklama yapılmışsa bir tekzip veya yalanlama
varsa bunlara da dürüstlük ilkesi gereği nasıl yayınlanması
gerekir? Mesela Tunceli ile ilgili olarak dönüşümüzde, Basın
Konseyine başvuracağız. Bütün hazırlıklarımızı yaptık.
Sorumsuzluğun bu derece arttığını üzülerek gördüğümüz için Basın
Konseyinden bu haber organlarıyla ilgili bir kınama veya bunlar
hakkında yasal tedbir alınması ricasında, itirazında bulunacağız.
Hepimiz bir aradayız. Başarılı bir program yaptığımızı görüyoruz.
Türkiye ile Rusya'nın geleceğini konuştuk. Bu geleceğin çok parlak
olacağını gördük. Dolayısıyla böyle bir esprili haberin, bu
ilişkilerimizi gölgelemesi mümkün değil. Bunlar her zaman herkesin
bir arada olduğunda rahatlıkla yapabileceği, söyleyebileceği
şeylerdir. Bundan başka anlamlar çıkarmaya da kimse
kalkışmasın.''
''RUSYA'DA 2008'DE TÜRK KÜLTÜR YILI...''
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Moskova'daki temaslarıyla ilgili bilgi
verirken de Türkiye ile Rusya arasında her alanda güçlü işbirliğine
gidildiğini belirterek, 2008 sonunda ticaret hacminin 25 milyar
dolara çıkarılmasının hedeflendiğini bildirdi. Arınç, 2007 yılının
Türkiye'de Rus Kültür Yılı, 2008 yılının ise Rusya'da Türk Kültür
Yılı olarak kutlanacağını söyledi. Parlamentolar arasındaki
ilişkilerin geliştirilmesi için Türkiye ve Rusya'daki ihtisas
komisyonlarının karşılıklı ziyaretlerde bulunacağını ifade eden
TBMM Başkanı Arınç, iki ülke parlamenterlerinin futbol maçında bir
araya geleceğini, ilk maçın ise Türkiye'de yapılacağını sözlerine
ekledi.