Arınç, AB'ye verdi veriştirdi
Abone olMeclis Başkanı Arınç Avrupa Birliği'ne fena yüklendi. Avrupa'nın samimiyet sınavında sınıfta kaldığını iddia eden Arınç, AB'nin güçlü olanın yanında olduğunu öne sürdü.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, bugün güncel olan konunun 17 Aralık
Zirvesi'nde Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi olduğunu
belirterek, ''Bu sevinilecek bir olaydır, bu başarıdır'' dedi.
Ankara Ticaret Odası'nda (ATO) 2002-2003 yıllarında en çok vergi
ödeyen ve döviz kazandıran üyeler için bir plaket töreni
düzenlendi. ATO'da düzenlenen plaket töreninde bir konuşma yapan
TBMM Başkanı Bülent Arınç, konuşmasında ağırlıklı olarak AB'nin
Türkiye'ye müzakere tarihi vermesi konusuna yer verdi. Türkiye'ye
tarih verilmesinin bir başarı olduğunu sık sık vurgulayan Arınç,
''Bizim biraz alaturkalıktan kaynaklanan kendi duygularımızı,
hissiyatımızı zaman zaman kontrol edemediğimiz olmuştur. Ama kim ne
derse desin bu süreçte alının neticeyi bir başarı olarak herkesin
görmesi gerekir'' dedi. ''Hiçbir şeyin ne zafer, ne de hiç''
olmadığını ifade eden Arınç, hiç kimsenin yapılanların büyük bir
zafer, kumandanlık ve fatihlik olduğunu söylemediğini ancak
''öldük, bittik, mahvolduk'' demenin de doğru olmadığını söyledi.
1959 yılında başlayan sürecin, 45 yıl sonra özlenen bir hedefe
oturmuş, müzakere tarihi olarak 3 Ekim alınmışsa bundan ancak
sevinç duyulması gerektiğini belirten Arınç, şunları kaydetti: ''Bu
bir realitedir. Herkesin vaziyetini, durumunu iyi kontrol etmesi
gerekir. Kıskançlıkla veya başka siyasi mülahazalarla veya bir
takım endişelerle bunu yok etmeye, bunu yok farz etmeye, küçültmeye
hiç kimsenin hakkı yoktur diye düşünüyorum. Realist olmalıyız.
Gerçekçi olmalıyız. Şüphesiz yapılan müzakereler, gelinen süreçte
Türkiye'nin kritik eşiği aştığını gösteriyor. Türk milleti büyük
bir özveriyle 45 yıldan bu yana AB sürecinden geri adım atmadan
ilerledi. İşte son iki yılı. 43 yılda yapılamayanlar iki yılda
yapılabilmiş ve başarılabilmiş ise o zaman bu başarıyı tasvip
etmeye kalkarsanız en yüksek payın kime ait olduğunu elbette
gerçekçi olarak görebilirsiniz.'' Bunun, TBMM'nin, hükümetin,
Türkiye'de bu konuya inanmış özveriyle fedakarlıkla çalışan
herkesin başarısı olduğunu belirten Arınç, ATO Başkanı Sinan
Aygün'ün bu konuda bazı endişelerini dile getirdiğini bu endişeleri
paylaşan başka insanların da olabileceğini söyledi. Arınç, ''Ama
hepimiz milliyetçi olduğumuza göre milliyetçilik kuru sıkı laf atıp
tutmakla olmaz. Milliyetçilik ve vatanseverlik gerçekleri görerek,
işini iyi yapmakla olur. Gerçek vatansever işini iyi yapan
memlekete faydası, yardımı ve katkısı olan insan demektir'' diye
konuştu. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in ''Hamasetle, husumet arasında
kalınmış'' şeklinde bir benzetmesi bulunduğunu hatırlatan Arınç,
''Hamaset nutukları atmakta çok mahiriz, düşmanlık nutukları
atmakta da onun kadar başarılıyız'' dedi. Ancak bu ikisi arasında
bir dünyanın artık olmadığını belirten Arınç, ''Artık dünyada
ayağımızı sağlam yere basmak, kendimize olan öz güvenimizi
sağlamak, başımızı dik, alnımızı açık tutmak hesaplı programlı bir
çalışmayla neticeye varmak zorundayız'' diye devam etti. ''AVRUPA
SAMİMİYET SINAVINDA SINIFTA KALMIŞTIR'' 17 Aralık tarihinde bu
sürecin çok iyi yaşandığına inandığını anlatan Arınç, müzakere
tarihi alınması ile ilgili alınan karar ve ona ilave edilen ve
Türkiye'yi endişelendiren bazı noktaların Avrupa'nın bir gerçeği
olduğunu bildirdi. Arınç ''Avrupa'nın samimiyet sınavında sınıfta
kaldığını''da belirterek, 17 Aralık zirvesinde Avrupa'nın
''samimiyetsiz'' davrandığını söyledi. Avrupa mantalitesinde gücün
kuvveti oluşturduğuna değinen Arınç, yalnızca haklı olmanın
yetmediğini, aynı zamanda kuvvetli olma zorunluluğu bulunduğunu
bildirdi. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugüne kadar güçlü
değil miydik. Hayır. Bugüne kadar güçlü değildik. Ne Avrupa'nın
önünde ne dünyanın önünde. Ne meselelerinizi savunabiliyordunuz, ne
doğru dürüst ortaya koyabiliyordunuz, ne anlaşabiliyordunuz, ne el
sıkışabiliyordunuz, ne görüşme imkanınız vardı. Son gittiğim
toplantıda 8 tane ülkenin Meclis Başkanı ile ikili görüşmeler
yaptım. Bu benim gücüm değil. Bu benim milletimin gücü. Türkiye'de
artık başını dik tutan, kendine güveni olan arkasında 70 milyon
insanın duası olduğunu bilen insanların gücü. Türkiye bu noktaya
geldi. (Gerekirse kalkar giderim. Sen beni güçsüz bir ülkenin
Başbakanı mı zannediyorsun) diyebilme cesareti gösterilmiştir. Bir
zamanların fotoğraflarını hatırlayın birisi ayak ayak üstüne atmış,
karşısında nöbette, hazır ol durumunda bekleyen Başbakanları
gördüğünüzü hatırlayın. Türkiye bu noktaya milletin gücü ile
geldi.''